12 sene önce “Dünya 5’ten büyüktür” dediğinden beri hep Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları BM zirvelerine damga vurmuştur.
Yine öyle oldu ama, bu defa bir başka oturum, başkaca liderlerin de ilk defa Gazze ve Filistin için çıkış yaptığı BM’deki konuşmaların önüne geçti.
***
ABD Başkanı Trump’ın, vahşi soykırımın devam ettiği Gazze meselesinin çözümü için 8 Müslüman ülkenin liderleri ve temsilcileriyle yaptığı toplantıda, masanın başına Erdoğan ile birlikte oturması, elbette çok önemli bir mesajdı.
Hele hele Avrupa liderlerini önüne sıraladığı görüntüyü düşününce, tesadüf olması zaten beklenemez.
Aynı Trump’ın göreve geldiğinden bu yana Erdoğan’ın liderliğine yaptığı vurgu da dikkat çekmekte.
ABD Başkanı, daha önce defalarca sözlü aktardığı hassasiyeti, bu defa masaya yansıttı.
BM binasındaki toplantıda, masabaşında Erdoğan’la birlikte otururken, masa etrafında sağlı-sollu yer alanlar ise Endonezya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Pakistan ve Mısır'ı temsil eden devlet veya hükûmet başkanlarıydı.
***
Gazze meselesinde çözüm umudumuzu daha önceki gelişmelere bakarak aktarmıştım.
ABD’nin, İran’la çatışma öncesi -İsrail olmadan- doğrudan Hamas ile görüşmesi ve bunun akabinde Hamas’ın, Gazze yönetimini bölge ülkelerinden teşekkül bir konsorsiyuma devretmeyi kabul ettiğini açıklaması önemliydi.
Lakin Washington’ın politikalarındaki savrulma zaman zaman ümidimizi azaltsa da, BM’deki 9’lu masada Trump’ın yaptığı “Gazze’deki savaşı bitireceğiz. Başarabileceğimizi düşünüyorum” açıklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Toplantı çok verimli geçti. Sonuçtan memnunum” sözleri, sönen umutlarımızı yeniden yeşertti.
Bu bağlamda bugün Cumhurbaşkanımızın, Beyaz Saray’da Trump’la yapacağı görüşme de önemli olacak.
***
ABD bu… Bugün böyle söylüyor, yarın ne der bilemeyiz elbette ama, önemli olan bizim stratejik gücümüz.
“Güç” demişken, sadece paradan bahsetmiyoruz.
Öyle olsa masanın başında Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi ülke liderlerinin oturması gerekirdi.
Batı’ya itaat olsa zaten en sonda gelirdik.
Ya sadece askerî kapasite desek… Kardeş Pakistan nükleere sahip, dolayısıyla yine olmazdık.
Tek başına nüfusu saysak, Endonezya 283 milyon; yani bizden 200 milyon fazla.
Geriye ne kalıyor?
Yukarıda saydıklarımın hepsine ilave olarak tarihiyle, kökten gelen bağlarıyla, coğrafyasıyla, devlet yönetme tecrübesiyle, en önemlisi de liderliğiyle ortaya koyduğu kapasite.
***
Selçuklu’dan başlayıp Osmanlı’da zirveye çıkan bu gücü geçmişte hoyratça kullananlar, hatta bu birikimi ortadan kaldırmak isteyenler, son şansını Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına tekabül eden 2023 seçimleri öncesi 6’lı masa kurarak denemişti.
Başaramadıkları için Türkiye şimdi 9’lu masada en başta.
Ha! Birileri bizi masadaki eski yerimize döndürmek için çırpınmıyor mu?
Elbette…
Misal; CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu yolsuzluk soruşturmasından bu yana “Bizi yalnız bıraktınız… Menfaatiniz AKP’de değil, CHP’de” diye sıkça şikâyet ettiği İngiltere’nin dış istihbarat servisi MI6’nın Başkanı Richard Moore, ay sonunda görevi bırakacağı için düzenlediği veda toplantısını nerede yaptı biliyor musunuz?
İstanbul’da.
15 Temmuz 2015 işgal girişiminin yaşandığı 2014-2017 yılları arasında kendisi İngiltere’nin Ankara Büyükelçisiydi…
Veda için İstanbul’u seçmesinin sebebini Türkiye’yi sevmesi, kızının burada doğmuş olması gibi sebeplerle açıklasa da, “İstanbul’dan bir mesaj mı veriyor?” şüphesi, akıllarda soru işareti olarak kaldı.
Hele hele Özel’in verdiği mesajlara, İmamoğlu’nun İngiltere ile kurduğu bağlara bakılınca, şüpheler çok da yersiz olmasa gerek.
Nitekim; Moore, konuşmasında dış istihbarat konusunda teknolojik altyapılarına hayli atıf yaptı ve açık açık ‘başka ülke vatandaşı’ casuslarına “Silent Courier” adlı yeni web portallarını kullanmaları çağrısında bulundu!
Niyeyse bu konuşma, aklıma Ekrem İmamoğlu’nun, 16 milyon İstanbullunun bilgilerini İngiliz firmasına açtığı için hakkında hazırlanan dosyayı getirdi.
İlgisi var mıdır, buraya bir çağrı mıdır, elbette bilemem…
Ama bilmesi gerekenler mutlaka biliyordur kimin ne demek istediğini.
Devletler bazen böyle konuşur…
Masalar da konuşur.
Tıpkı New York’taki 9’lu masanın konuştuğu gibi!
Yücel Koç'un önceki yazıları...