Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
‘Dava’sız gençlik, felaket demek!
0:00 0:00
1x
a- | +A

Basılı medya ve televizyonlardaki yozlaştırıcı yayınlardan sonra, hayatımıza giren sosyal medya toplumumuzla ilgili endişeleri daha da artırdı.

Aslında bu sadece bizim değil, ahlaki çöküşün önüne geçmeye çalışan, kültürel yapısını ve millî değerlerini korumaya çabalayan bütün toplumların derdi.

Rusya, Çin, Avustralya gibi varlığını muhafaza etmeye, gençlerini alkol, uyuşturucu, fuhuş bataklığından uzaklaştırmaya ve böylece aile yapısını muhafaza etmeye gayret gösteren birçok ülke, toplumlarındaki büyük çöküşe tedbir yolları denemekte.

Çünkü bu sinsi tehdit öyle hızlı artıyor ki, önü alınamazsa çok yakın gelecekte ülkelerin sınırlarının, bayraklarının, mâbedlerinin ve bir gün belki de devletlerin ve milletlerin isimlerinin hiçbir anlamı kalmayacak.

Sınırı, değeri, etiği, örf ve âdeti kalmayan robot insanlar, aslında dünyayı insan için yaşanmaz bir gezegene dönüştürecek.

Sadece paraya, bilgiye ve güce sahip olanların hayatta kalabileceği, zayıf olanın maruz kalacağı zulme insani erdem göstererek ‘dur’ diyebilecek kimsenin olmadığı bir dünya düşünün…

Son örneğini Gazze’de gördük…

İnsanlık vicdanı yeryüzünde kısmen de olsa ayağa kalkmasaydı, Gazze’de soykırımcı katiller geri adım atar mıydı?

Katil Netanyahu, bu yüzden sosyal medyaya daha fazla yatırım yapacaklarını açıklamadı mı?

***

Hatırlar mısınız, 2018 Davos’unda Cüneyt Zapsu’nun dinlediği panellerden edindiği çarpıcı tespitler vardı…

“Son özgür kuşağız. Bizden sonrakilerin ne yiyip ne giyeceklerine bile başkaları karar verecek. Ülkeleri değil, ‘insanlığı’ küçük bir elit grup idare edecek. Yeni çağ başlıyor. Datanın, verinin sahibi çok küçük bir grup dünyayı yönetecek, geri kalan ise idare edilen olacak” diyordu.

Silikon Vadisi’ni terk eden Facebook’un üretim müdürü Antonio Garcia Martinez, BBC’ye verdiği röportajda, “Ben gelecekten geliyorum. Dünyanın 5-10 yıl içinde neye benzeyeceğini gördüm. Gelecek 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun yarısı işsiz olacak. İşler çirkinleşebilir. Medeniyet tamamen çökebilir. Bu yüzden ıssız bir adada inzivaya çekildim” diyordu.

O 5 yıl geçti, etkilerini görmeye başladık.

Yapay zekâ hızla hayatımıza girerken, pek çok meslek şimdiden anlamını yitirmeye başladı… -Ki, henüz yeni dönemin çok başındayız.

İşsizlik tehdidi bir yana, yepyeni suçlar ve artan ahlaki çöküşün yansımalarına şahit oluyoruz toplumda.

Sokakta sıradan insanlarda çıplaklığın vardığı boyuta artık kendini sözde ‘modern’ diye tarif eden insanlar bile isyan etmekte.

Ne kadar doğru bilmiyorum ama yalanlama gelmediği için not düşmekte beis görmüyorum; Dünya Uyuşturucu ile Mücadele Federasyonu veri yayınlamış; Türkiye’de madde bağımlısı sayısının 15 milyona yaklaştığını, zehre başlama yaşının ise 12’ye düştüğünü iddia ediyorlar.

Doğru ise büyük felaket…

Kesin olan tespitleri şu ki, çeteler çocukları uyuşturucu ile ağlarına düşürüp, kızları fuhşa, erkekleri ise tetikçiliğe sürüklüyor.

O yüzden 18 yaşın altındaki çocuk suçlulara getirilecek yasal düzenlemeleri konuşuyoruz.

Peki, sadece kanunla, polisiye tedbirlerle, hapis cezalarıyla bu gidişatı durdurabilecek miyiz?

Elbette hayır.

***

Bir yanda Selçuk Bayraktar’ın ‘Teknofest kuşağı’, öbür yanda Bilal Erdoğan’ın TÜGVA gibi STK’larla gençleri kazanmaya yönelik gösterdikleri çaba takdire şayan.

Devlet kurumları da asla gidişata seyirci değil, en başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu gayrete vurgu yapan açıklamaları, -en başta LGBT savunucusu CHP olmak üzere- muhalefeti rahatsız etse de, nasıl bir mücadele verildiğini ortaya koyuyor zaten.

Sıkıntı, toplumun diğer kesimlerinin ne yaptığı, ne çaba gösterdiği!

Gençleri sadece siyasi amaçları için kullanılacak aparat olarak görenlerin, o gençlerin geleceklerini kurtarmaları için ortaya ne koyduğu…

Kendisi ahlaki bir değer taşımayan kişi ya da kurumsal yapılar, hitap ettikleri gençlere ne verebilir?

Sadece ‘özgürlük’, ‘sınırsızlık’ vadedenler, iyiliği mi, yoksa kötülüğü mü teşvik etmektedir?

***

En başta gelen problemlerimizden biri de, aile.

Çocuğunun para kazanmasından başka hiçbir şeye yatırım yapmayan aileler değil midir sokakta gördüğümüz eserin sahibi?

Kaç aile ‘dava adamı’ bir genç yetiştirmeyi kendine dert edinmektedir günümüzde?

Meselenin bam teli, burası bence.

37. vefat yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğimiz, ömrünü gençleri yetiştirmeye adamış, ülkücü gençliğin öncülerinden merhum Ahmet Arvasi Hocamızın “Bir insan davası kadar büyük olur. Davası para olanın para kadar kıymeti olur” tespiti ne mühim bir tembihmiş.

Son zamanlarda birileri çıkmış, ‘İslamsız Türklük’ projesiyle gençlerimizi zehirlemeye çalışıyor.

Asırlarca İslam’ın sancaktarlığını yaşamış bir millete ‘İslamsız Türklüğü’ dayatanlar kime hizmet ediyordur derseniz…

Tabii ki en başta anlattığım küreselci zihne…

Gelin, her taraftan üzerimize yönelen saldırılara inat, önce kendimize çekidüzen verelim.

İlk ödev olarak, gençlerimizi millî ve manevi değerlerimize, örf ve âdetlerimize uygun eğitmeyi kendimize ‘dava’ edinelim, sonra da gençlerimizi ‘dava adamı’ olarak yetiştirelim.

Davası olmayan berhava olacak, artık bunu görelim.

Yücel Koç'un önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR