Osmanlı mezar taşlarındaki büyük sır.... Sembolü gören sahibini tanıyordu

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Osmanlı mezar taşlarındaki büyük sır.... Sembolü gören sahibini tanıyordu
Tarih, Osmanlı, Mezar Taşları, Haber

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Osmanlının mezar taşlarının sembollerle dolu olduğunu söyleyen Fatih Çavuş “O zaman insanlar mezar taşlarındaki sembollerin manalarını biliyordu. Yazıları okumadan da bazı mesajlar alabiliyordu” diyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Fatih Çavuş tarihî mezar taşlarının peşinde olan bir araştırmacı. Meşhur simaların mezarlarını keşfediyor, harap olan nadide eserleri duyuruyor, yazdığı kitaplarıyla mezar taşlarındaki sembolleri aydınlatıyor ve okuma dersleri veriyor.  “Beni arayanlar mezarlıklarda buluyor” diye espri yapmadan edemeyen Fatih Çavuş, şimdi de mezar taşlarına dair enteresan yaşanmışlıkları “Taşların Öteki Hikâyesi” adlı kitapta topladı. Literatür Hayat etiketli eserde gururlandıran, hamasi hikâyeler de var, hisli hatıralar da… Biz de yazarıyla mezarlıklarda buluşup, sanatlı ve edebî taşları konuştuk… 

Osmanlı mezar taşları, metinlerini ve sembollerini artık çoğu insanın anlayamadığı kapalı kutular gibi sanki… Mazide de öyle miydi?

Osmanlı neticede bir halifenin yönettiği, dinî yaşantının hâkim olduğu bir imparatorluktu. O zaman insanlar mezar taşlarındaki sembollerin manalarını biliyordu. Yani yazıları okumadan da bazı mesajlar alabiliyordu. Mesela kandil sembolü, “Burada yatanın kabrini nurlandır” gibi bir dua mahiyeti taşıyordu. Lahit mezarların yan taraflarında meyveler olur, bunlar Kur’ân-ı kerimde geçen incir ve meyvelere atıftır. Lale Cenab-ı Allah’ı, gül ise Peygamber’imizi sembolize eder. Servi ağacı da tasavvufta tevhidi anlatır. Bunlar genel sembollerdir. Bir de daha detaylı olanları vardır. 

Nedir onlar?

Sultan II. Mahmud’un fesi getirmesinden önce farklı statülerden insanların başlıkları daha ayrıydı. Mesela her tarikat mensubunun başlığı farklıydı. Onların başlıkları da mezar taşlarına işlenirdi. Mesela örfi başlıklar kabirde yatanın bir ilim adamı olduğunu gösterirdi. Genelde cellatların mezar taşları, yazısız ve kaba olurdu. 

Osmanlı mezar taşlarındaki büyük sır.... Sembolü gören sahibini tanıyordu - 1. Resim

BÜTÜN KÜTÜPHANELER YANSA…

Meşhur isimlerin mezar taşlarını keşfettiğiniz de oluyor. Bunlar için özel mi çalışıyorsunuz, yoksa karşınıza mı çıkıyor?

Farklı mezar taşlarını haber verenler de oluyor ama genelde sahaya indiğimizde bulunuyor. Keşfettiğimiz mezar taşlarıyla bazı tarihî konuları çalışan hocalara kaynaklık yaptığımız da oluyor. “Bütün kütüphaneler yansa bu mezar taşlarıyla yeniden tarih yazılır” sözü mübalağalı olsa da ciddi gerçeklikler yansıtır. 

Bugün tarihî mezar taşlarını anlamaya dair bir de alfabe meselesi var. Her Osmanlıca bilen mezar taşlarını kolayca okuyabilir mi?

Giriş seviyesinde Osmanlıca bilen kişiler kabir taşlarını okuyamayabiliyor. Biraz da divan edebiyatı bilmek gerekiyor. Zira eskiden bazı üst düzey kişiler için özel şiirler yazılır ve mezarlarına ebced hesabıyla tarih düşülürdü. 

Osmanlıdaki mezar taşlarındaki estetik zenginlerinkine mi mahsustu?

Günümüzde de zenginlerle fakirlerin mezar taşları aynı kalitede değil. Ancak Osmanlı devrinin elitleri estetik bir form meydana getirmiş. Mesela Ahmed Cevdet Paşa için hususi bir şiir kaleme alınmış, sonra şiir usta bir hat sanatçısı tarafından yazılmış ve daha sonra mezar taşına yine bir sanatçı tarafından işlenmiş. Bunlara soyut heykeller de demek mümkün. Osmanlılar hem sembol ve yazılarla mezarda yatan kişinin kim olduğunu göstermişler hem de geride kalanlara hayata dair mesajlar vermişler. Şimdi ise mezar taşlarında orijinal bir form yok. 

KEŞKE MEZARDAKİ KİŞİ BEN OLSAM

Osmanlı mezar taşlarının estetiğini anlatan Fatih Çavuş “Mustafa Çelebi’nin Eyüp Sultan’daki Mustafa Rakım imzalı mezar taşı çok meşhurdur. Özellikle hat sanatçıları o eşsiz eseri ziyaret ederler. Mustafa Rakım bu mezar taşını öyle güzel yazmış ki hattat Sami Efendi ‘Böyle bir yazı bir daha kaleme alınamaz. Alınır diyenin alnını karışlarım’ diyor. Kendisinin ‘Bu hat öyle güzel ki, keşke mezarda yatan ben olsaydım’ dediği de rivayet edilir” diyor.

KABRİSTANLARDA HİKAYELER SAKLI

Bugün edebiyatlı ve sanatlı mezar taşları restore ediliyor ama hâlâ sık sık kötü haberler alıyoruz. Niçin koruyamıyoruz tarihî mezar taşlarını?

İnsanlar bilinçlendikleri şeyleri korurlar. Bugün soyu tükenmiş kişilerin mezar taşları sökülerek yerine yeni kişiler defnedebiliyor. Kişiler eline boya alıp, tarihî taşları güzelleştirme adına boyamaya girişebiliyor. Bazı “cellat mezar taşları” bile boyanmış. İstanbul’daki bazı tarihî mezarlıklar da harap hâlde. 

Sembollerden sonra şimdi yeni kitabınız “Taşların Öteki Hikâyesi”nde yaşanmışlıkların peşine düştünüz. Nasıl doğdu eser? 

Sembolleri anlattıktan sonra mezar taşlarının altındaki insanları tanıtmak istedim. Çünkü “Bizden adam çıkmıyor” gibi yanlış söylemimiz var. Hâlbuki bizden çıkan adamları tanımıyoruz. Mesela askerî hekim Esad Feyzi Bey, röntgenin Avrupa’da bulunduğunu gazetede okuyor, hiç görmeden aletin aynısını kendi başına yapıyor ve I. Dünya Savaşı esnasında Yıldız’da yaralanan askerlere faydalı oluyor. Bunu gören Kızılhaç yetkilileri Avrupa’dan ilerisiniz diyerek şaşırıyorlar. 

 

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...