Nurdağı iki yıldır bugünü bekliyordu! Cennetle müjdelenen sahabe Hazreti Ukkaşe Türbesi açıldı

Kaynak: Anadolu Ajansı, Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Gaziantep, Nurdağı, Restore, Ziyaret, Tv, Haber
Yaşam Haberleri  / Anadolu Ajansı, Türkiye Gazetesi

6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Gaziantep'in Nurdağı ilçesindeki Hazreti Ukkaşe Türbesi ziyarete açıldı. Peygamber Efendimizin vahiyle cennetle müjdelediği sahabelerden olan Hazreti Ukkaşe'nin makamı 2 yıldır kapalıydı. İslam tarihinde unutulmayan şahsiyeti, mührünü öpme olayı Anadolu'da Ukkaşe sevgisini besledi ve "Ökkeş" isminin yayılmasını sağladı.

6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremler 11 ili etkilemiş, yerleşim yerleri dışında pek çok tarihi yapıda da ciddi hasarlara yol açmıştı.

Bunlardan biri de Gaziantep'in Nurdağı ilçesindeki Hazreti Ukkaşe Türbesi olmuştu. 

Nurdağı iki yıldır bugünü bekliyordu! Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri... Hazreti Ukkaşe Türbesi açıldı - 1. Resim

İlçe merkezine 19 kilometre mesafedeki Durmuşlar Mahallesi'nde bölgeye hakim noktada yer alan Hazreti Ukkaşe'nin makamının bulunduğu türbe depremde yıkıldı.

Nurdağı iki yıldır bugünü bekliyordu! Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri... Hazreti Ukkaşe Türbesi açıldı - 2. Resim

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan türbe, proje kapsamında bir firma tarafından restore edildi. Yaklaşık 14 ay süren çalışmanın tamamlanmasının ardından türbe yeniden ziyarete açıldı.

"HİÇBİR ÜCRET ALINMAMAKTADIR"

Nurdağı Ökkeş Baba Vakfı Başkanı Süleyman Arslan, gazetecilere, yapılan son çalışmalarla türbenin ön plana çıktığını, cami ve diğer müştemilatların geride kalacak şekilde restore edildiğini söyledi.

Burada daha önce bazı hizmetlerden ücret alındığını, vakıf olarak tüm hizmetleri artık kendilerinin karşılayacağını ifade eden Arslan, "Artık ziyaretçilerden hiçbir ücret alınmamaktadır. Tüm ziyaretçilerimizi bekliyoruz." dedi.

Nurdağı iki yıldır bugünü bekliyordu! Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri... Hazreti Ukkaşe Türbesi açıldı - 3. Resim

Hazreti Ukkaşe Türbesi'ni ziyarete gelen vatandaşlar da emeği geçenlere teşekkür etti.

Nurdağı iki yıldır bugünü bekliyordu! Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri... Hazreti Ukkaşe Türbesi açıldı - 4. Resim

HAZRETİ UKKAŞE TÜRBESİ

Nurdağı Durmuşlar Köyünde bulunan Hazreti Ukkaşe Türbesi, Nurdağı ilçesine 17 kilometre uzaklıkta bulunuyor. 

Ökkeşiye Türbesi olarak da bilinen ve bölgenin hakim tepesindeki bu makam türbesi cennetle müjdelenen 10 sahabeden biri olan Hazreti Ukkaşe'nin hatırasını yaşatıyor. 

UKKAŞE SEVGİSİ 

Gaziantep ve çevresi başta olmak üzere Anadolu'da Hazreti Ukkaşe'ye özel bir muhabbet bulunuyor. 

İlk Müslümanlardan olan Hazreti Ukkaşe'nin, İslamiyet'in yayılması ve anlatılması için verdiği mücadele dikkat çekiyor. 

Peygamber Efendimizin mührünü öpmesi ve çeşitli müjdelere nail olması sebebiyle Anadolu'da insanlar çocuklarına "Ukkaşe" adını veriyor. Bu isim zamanla telaffuz olarak "Ökkeş" şeklinde Türkçe'de yer alıyor.   

Nurdağı iki yıldır bugünü bekliyordu! Cennetle müjdelenen 10 kişiden biriydi... Hazreti Ukkaşe Türbesi açıldı - 5. Resim

Hazreti Ukkaşe hakkında anlatılan en meşhur iki vaka şöyledir:

"UKKAŞE ÇABUK DAVRANDI"

Resûlullah Efendimiz bir gün şöyle buyurdu:

"Ümmetimden bir kısmını, bana gösterdiler. Dağları, sahraları doldurmuşlardı. Böyle çok olduklarına şaştım ve sevindim. Sevindin mi, dediler, evet dedim. Bunlardan ancak yetmiş bin adedi hesapsız Cennete girer dediler. Bunlar hangileridir diye sordum. İşlerine sihir, büyü, dağlamak, fal karıştırmayıp, Allahü teâlâdan başkasına tevekkül ve itimat etmeyenlerdir buyruldu."

Dinleyenler arasında Hazreti Ukkaşe ayağa kalkıp, "Yâ Resûlallah! Dua buyur da, onlardan olayım" deyince, "Yâ Rabbi! Bunu onlardan eyle!" buyurdu.

Başka biri kalkıp, aynı duayı isteyince, "Ukkâşe çabuk davrandı" buyurdu.

PEYGAMBERLİK MÜHRÜNÜ ÖPTÜ

Hazreti Ukkâşe'nin peygamberlik mührünü öpmesi hadisesi de kitaplarda detaylarıyla şöyle anlatılıyor:

Sevgili Peygamberimiz, o gün, Medîne'de bulunan bütün Eshâb-ı kirâmının, öğle namazında mescide toplanmaları için haber gönderdi. Server-i âlem efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, bir hutbe irâd ettiler. Bu öyle bir hutbe idi ki, dinleyen bütün kalbler ürpermiş, gözlerden yaşlar boşanmıştı. Daha sonra; “Ey insanlar! Sizin peygamberiniz olarak beni nasıl buldunuz" buyurunca, Eshâb-ı kirâm; "Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ, sana bizim tarafımızdan bol bol hayırlar ihsân buyursun. Sen, bizim için çok şefkâtli bir baba, nasîhatte bulunan şefkâtli bir kardeş gibiydin. Allahü teâlânın sana lutfettiği peygamberlik vazifesini yerine getirdin. Vahyedilenleri bize ulaştırdın. Rabbinin yoluna, İslâm’a, hikmet ile, güzel nasîhat ile dâvet ettin, çağırdın. Allahü teâlâ sana, en güzel ve en yüksek karşılıkları versin" dediler.

Peygamber efendimiz“Ey mü’minler! Allah aşkına, kimin bende hakkı varsa, kalksın gelsin, kıyâmetten önce burada alsın" buyurdular. Fakat, hakkını almak için kalkıp gelen olmadı. Resûlullah efendimiz, ikinci ve üçüncü defâlar da Allahü teâlânın adını anarak; “Hakkı olan gelsin alsın" buyurdu. Bunun üzerine Eshâb-ı kirâmdan pîr-i fânî olan hazret-i Ukkaşe kalktı. Resûlullah'ın huzûruna vardı. Sonra; "Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Tebük gazâsında, seninle beraberdim. Tebük'ten ayrıldığımız sırada benim devemle, sizinki yanyana gelmişlerdi. Ben devemden indim. Sana yaklaştım. Maksadım, senin mübârek vücûdundan öpmekti, o zaman kamçı ile sırtıma vurmuştun. Niçin vurduğunu bilmiyorum" dedi.

Peygamber efendimiz“Yâ Ukkaşe! Allahü teâlâ seni, Resûlünün kasten vurmasından muhâfaza eylesin. Yâ Bilâl! Kızım Fâtıma'nın evine git. O kamçıyı bana getir" diye emretti. Hazret-i Bilâl, mescidden çıktı. Elini başına koymuş, "Resûlullah kendisine kısas yaptıracak!" diye hayretler içerisinde kalmıştı. Eve varınca kapıyı çalıp; "Ey Resûlullah'ın kerîmesi! Bana Resûlullah'ın kamçısını ver!" deyince, hazret-i Fâtıma vâlidemiz; "Yâ Bilâl! Şimdi ne hac zamanı, ne de gazâ! Babam kamçıyı ne yapacak?" diye sordu. Bilâl (radıyallahü anh); "Ey Fâtıma! Haberin yok mu? Resûlullah'a onunla kısas yapılacak!" dedi. Fâtıma (radıyallahü anhâ) vâlidemiz; "Yâ Bilâl! Resûlullah'tan kısas ile hakkını almaya kimin gönlü râzı olur? Mâdem ki, istedi vereyim. Fakat, Hasen ve Hüseyin'e söyle, hakkını kim alacaksa, kısası kendilerine yaptırsınlar. O zât, hakkını onlardan alsın. Sakın Resûlullah'a kısas yaptırmasınlar" diye hazret-i Bilâl'e sıkıca tembih etti. Bilâl (radıyallahü anh) mescide geldi ve kamçıyı Resûlullah efendimize, O da hazret-i Ukkaşe'ye verdi. Ebû Bekr ve Ömer (radıyallahü anhümâ) bu durumu görünce; "Ey Ukkaşe! İşte biz yanında hazırız, hakkını bizden al. Ne olur, Resûlullah'tan alma!" diye yalvardılar. Bunun üzerine Peygamber efendimiz hazret-i Ebû Bekr'e; “Ey Ebû Bekr! Sen bırak, çekil aradan. Ey Ömer! Haydi sen de çekil. Allahü teâlâ, sizin yüksek derecenizi bilmektedir" buyurdu. Sonra hazret-i Ali kalktı; "Ey Ukkaşe! Resûlullah'a vurmana, gönlüm râzı olmuyor. İşte sırtım ve karnım, Gel hakkını benden al, istersen yüz kere vur. Fakat Resûlullah'a dokunma!" deyince, Peygamber efendimiz“Ey Ali! Sen de otur. Allahü teâlâ, senin de yüksek mertebeni, durumunu bilmektedir" buyurdu. Bu defâ hazret-i Hasen ile Hüseyin kalktılar; “Ey Ukkaşe! Sen de biliyorsun ki, biz Resûlullah'ın torunlarıyız. Onun için bize kısas, Resûlullah'a kısas demektir. Hakkını bizden al, ne olur Resûlullah'a vurma!" deyince, Peygamber efendimiz, onlara; “Siz de oturunuz, ey iki gözümün neş'eleri" buyurdular. Sonra; “Ey Ukkaşe! Gel vur!" buyurdular. Ukkaşe; "Yâ Resûlallah! Sen bana vurduğun zaman benim vücûdum açıktı" deyince, sevgili Peygamberimiz mübârek sırtını açtı. Bu sırada Eshâb-ı kirâmdan hıçkırıklar duyuldu; "Yâ Ukkaşe! Resûlullah'ın mübârek sırtına vuracak mısın?" dediler.

Herkes üzüntü içerisinde bekleşiyordu. Hazret-i Ukkaşe, Resûlullah efendimizin mübârek sırtındaki Peygamberlik mührünü görünce, birden bire; "Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Hakkını almak için, senin o mübârek sırtına vurmaya, sana kısas yapmaya kimin gücü yeter, buna kim cesâret edebilir?" diyerek, Kâinatın sultânının mübârek mühr-i nübüvvetini öpüverdi. Bunun üzerine Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz ona; “Hayır, ya vuracaksın, yâhud affedeceksin" buyurunca, Ukkaşe hazretleri; "Canım sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Affettim. Acabâ Allahü teâlâ da beni kıyâmet gününde affeder mi?" dedi. Peygamber efendimiz“Kim, benim Cennet’teki arkadaşımı görmek isterse, bu pîr-i fânîye (ihtiyara) baksın" buyurdular. Resûlullah efendimizin bu mübârek sözünü duyan Eshâb-ı kirâm, onun iki gözü arasından öpmeye başladı. Hepsi; "Ne mutlu sana, ne mutlu sana! Ey Ukkaşe! Resûlullah ile beraber olmanın hürmetine, Cennet’te yüksek derecelere kavuştun" diyorlardı. (Kaynak: Peygamberler Tarihi Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi Yayınları)

Kaynak: Anadolu Ajansı, Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...