HDP davası ve yansımalar…

A -
A +
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yeniden tanzim ettiği iddianame, Anayasa Mahkemesinde işleme alındı. Dava sürecinde ortaya çıkacak bazı siyasi-hukuki gelişmeler, önemli sonuçlar doğuracak!..
 
 
HDP ile ilgili kapatma davası, gerekli-gereksiz birtakım haricî tartışma ve yorumlara bakmaksızın, kendi zemininde elbette devam edecektir… Hukuki mevzuat dâhilinde, bu davanın üç muhtemel sonucu söz konusu. Partinin temelli kapatılması veyahut kapatma talebinin kabul edilmemesi, üçüncü olarak da, hazine yardımının kesilmesi gibi farklı bir müeyyide ile davanın sonuçlandırılması. Ancak davanın hukuki ciheti dışında, iç ve dış politika bakımından bazı farklı yansımalar, siyaset arenasında değişik tartışmalara şimdiden kapı aralamış durumda! Şöyle ki, yabancı medya organlarında, bu kapatma davası; Türkiye-ABD ve Türkiye-AB ilişkilerinde, yeni bir “çatışma” unsuru olarak sunulmak isteniyor. Bu cümleden olarak, davanın tarihi konusunda birtakım abuk yorumlar hemen dikkat çekiyor… 14 Haziran’da Brüksel’de yapılacak NATO zirvesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden’la ikili görüşme yapacak. Mezkûr medya organlarına göre, tam da bu görüşme öncesinde, davanın açılmış olması; Biden’ın daha evvel Türkiye ile ilişkiler ve özellikle Kürt Meselesi için yaptığı açıklamalara, bir tepki ve karşı hamle olarak değerlendiriliyor. Ve bu adımın iki ülke ilişkilerinde, başta fikir özgürlüğü alanı olmak üzere, birçok konuda yeni zıtlaşma ve gerginliklere kapı aralayacağı şeklinde değerlendirmeler yapılıyor. Amiyane tabiriyle ‘ağzı olan konuşuyor’!.. Egemen bir devlet olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ve kanunlarına göre açılmış bir davayı, bir başka devletle olan ilişkileriyle irtibatlandırmaya çalışmak, tek kelimeyle saçmalık. Gelgelelim bunu yapanların, zaten etik prensiplere uyma diye bir endişesi yok.
Şayet böyle bir düşünceleri olsa, öncelikle ABD’nin bir terör örgütüyle alenen iş birliği içine girmesi ve başka ülkelerin toprak bütünlüğüne yönelik faaliyetlerde bulunması da bir kere olsun irdelenirdi değil mi? AB ile düşe kalka yürütülmeye çalışılan tam üyelik sürecinde, Birliğin siyasi ve ekonomik birtakım kriterlerine uyulup uyulmadığı tabiatıyla her zaman tartışılabilir. Ki, bunun da dürüst ve ahlaki biçimde yapılması gerekir… Amma, Amerika’nın kendi kendine müfettiş kesilerek, Türkiye’ye insan hakları ve özgürlükler konusunda yön vermeye kalkışması, hiçbir zaman kabul edilecek şey değildir. ABD’nin siyasi yaklaşım ve tercihleri ancak kendisini bağlar… Bunları başka ülkelere empoze etmeye, dayatmaya kalkışması kesinlikle uluslararası düzen esaslarına aykırıdır. Bunun altını kalın bir çizgiyle çizelim!.. Türk-Amerikan ilişkilerinin sıkıntılı bir dönemden geçtiği ortada. Bunu aşmanın yolu, müttefiklik anlayışı ve karşılıklı menfaat esası çerçevesinde çözüm aramaktır. Tek taraflı telkin ve dayatmayla bir sonuca varılması mümkün değildir. Bu hâl geçmişte sayısız kere tecrübe edilmiştir. Şayet Amerikalı dostlarımız, gerçekten pürüzlerin giderilmesi için istekliyse, öncelikle devletlerarası hukuka saygı göstermelidir. Samimiyet olmadan ilişkiler düzeltilemez.
İç politika açısından meseleye bakacak olursak… Şimdiye kadar aynı çizgideki partilerin aleyhine açılmış olan sekizinci dava oluyor bu. Her seferinde, kapatılanın yerine yeni bir parti kurularak devam edildi. Ancak bu defa, kapsam olarak HDP’li siyasetçiler aleyhine çok daha geniş çaplı bir dava açılmış durumda. Kapatma kararının çıkması hâlinde, çeşitli kademelerde parti yönetiminde yer alan beş yüze yakın kişi için, siyasi yasağın da getirilmesi gibi muhtemel bir sonuç söz konusu. Bu beş yüz kişi aleyhinde, hâlihazırda devam eden binlerce dava ve soruşturma var. Ezcümle, partinin eş başkanı ve aynı zamanda hukuk profesörü olan Mithat Sancar hakkında, hâlen yürümekte olan kırk civarında soruşturma söz konusu. Dolayısıyla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Anayasa Mahkemesinin ikazı istikametinde; yeniden tanzim ettiği iddianamede, HDP’nin; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı hâline geldiğine dair, sayısız delil bulunuyor. Bu şartlar altında kapatma kararının çıkma ihtimali hayli ağır basıyor. Lakin daha önceki kapatma ve sonuçlarına da bakarak, yeni bir kapatma kararının; yaşanan problemlere hangi oranda çözüm getireceği hususunda, net bir sonuca varmak mümkün görünmüyor…
Etnik kökene dayalı olarak siyaset yapan, HDP tabanı ve tavanının, yeni gelişmelere göre çabuk örgütlenme ve şartlara adapte olma konusundaki becerisi biliniyor. Tecrübeli kadrolarının fiilen siyasetten uzaklaştırılmaları bir yere kadar etkileyecektir elbette. Hem HDP tabanı hem de bu ülkenin yararına olan şey, siyaseti meşru zeminde, devletin birlik ve bütünlüğüne saygı dairesinde yapmaktır. Davadan öteye esas soru budur: HDP’liler buna ne kadar istekli?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.