AVUKATLIĞA DAİR

A -
A +
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan 1 Eylül 2020 günü Külliye’deki Adlî Yıl Merasiminde yaptığı konuşmada birçok iç ve dış mes’eleye temas ettiği gibi avukatlık mesleğinin icra edilişini de dile getirdi. Dedikleri, ezcümle şöyleydi:
-Avukatların, pervasızca teröristlerin yanlarında durabilmeleri, cübbeleriyle cenazelerine katılmaları, onları öven bildiriler yayınlamaları kabul edilemez!.. Bu bir müvekkil, vekil ilişkisi değildir. Kamu görevi yapan avukatların da diğer kamu görevlileri gibi lazım gelen mesleki hassasiyeti göstermeleri icap eder. Yargının ideolojisi adalettir. Barolar, terör örgütlerinin arka bahçesi olmamalı…
Sn. Recep Tayyip Erdoğan, bunları derken elbette ve mutlaka ne bütün avukatları ve ne de avukatlık mesleğini kastetmektedir. Çünkü her insan gibi Sn. Erdoğan’ın da müdafi veya vekil olarak avukata ihtiyacı olmuştur, olmaktadır. Kastedilen bazı avukatlardır, mesleğin suiistimalidir. Adlî Yıl açılışındaki bu konuşmanın yapılma sebebi, Ebru Timtik adındaki bir avukatın önce açlık grevine gitmesi ve ardından da ölüm eylemine başlaması ve tuttuğu bu yoldan vazgeçmeyerek kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmesinden sonra bir kısım Baroların sarf ettiği sözler ve davranışlarıdır…
Olay, kısaca şudur:
16 Haziran 2013’teki Gezi Parkı gösterilerinde gaz fişeği isabet etmesi ile ölen Berkin Elvan’ın dâvâsına İstanbul Adliyesi savcılarından Mehmet Selim Kiraz, bakmaktaydı. İsmi geçen savcı, adliyedeki odasındayken 31 Mart 2019 günü odası, DHKP-C militanları tarafından basılarak rehine alındı. 9 saat süren mücadelenin nihâyetinde şehid oldu. İki de terörist öldürüldü. Diğer taraftan daha evvel bir kısım avukatlar "terör örgütü üyelik ve yöneticiliği" suçlamasıyla cezaevine gönderilmişti. Bunların içinde Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal da bulunuyordu. 12 Eylül 2018’den beri cezaevindeydiler.
Ebru Timtik ve diğer dört avukat, şehîd savcının katilleri için "adil yargılama" talebiyle açlık grevine gittiler. Yetkililer onları caydırmaya çalıştılar. 10 Mart 2020’de diğerleri grevden vazgeçerken Av. Ebru Timtik ve Av. Aytaç Ünsal ikna edilemedi. Bu iki kişi ağırlaşınca Adli Tıp Raporuyla iki ayrı hastaneye kaldırıldılar. Bu arada bayan avukat ölüm eylemine başlamıştı. 28 Temmuz 2020 günü eylemin 238. gününde öldü. Cenazesi cemevinden kaldırılarak defnedildi.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin söz konusu avukatlar hakkında verdiği kısa hüküm şöyledir:
-Yakalanan örgüt mensuplarına örgüt talimatlarını ilettiği, örgütle aralarındaki irtibatı sağladığı, kuryelik yaptığı…
 Ebru Timtik’e 13,5 yıl, Aytaç Ünsal’a 10,5 yıl ceza verilmişti.
Adı geçenin böylece hayatına son vermesi üzerine bazı Barolar, ağır kelimesinin bile hafif kaldığı çok ağır ifadeler kullandılar. "Cübbeli katiller" gibi bir cümle bile sarf edilebilmişti. İstanbul Barosu ise Baro binasına müntehire avukatın büyük boy bir resmini astı.
Cumhurbaşkanı, Adli Yıl açılışında bunlara temas ediyordu. Zaten böyle bir günde temas etmese noksanlık olurdu. Dediği şuydu: "Avukat, müdafaa ettiği sanığın işlediği suçu işleyemez!" Böylesi vak’alardan dolayı da avukatlık mesleğinin icrasına dair mevzuat düzenlemesine gideceklerini haber verdi.
Avukatlık mesleği, müdafaa, yargının 3 unsurundan biridir. Birçok da mes’elesi vardır. İddia makamına denk hâle getirilmesi şarttır. Yeni mezun avukatlara ileriye dönük borçlanma ile mali destek elzemdir, vs… Hiçbir meslek mensubunun mesleğini paspasa çevirmesi mümkün olmadığı gibi hiçbir avukatın da mukaddes avukatlık mesleğini ideoloji bataklığına gömmeye hakkı yoktur. Hakikaten öyledir, yargının ideolojisi yani gâyesi adalettir…
Şimdi yapılacak peşin hükümlü suçlamaları tahmin etmek zor değildir. "Baroları böldüler, bu defa da avukatlığı buduyorlar!" mealinde konuşmalar beklenebilir. Hayır, Baroların çoğalması bölünme değil, hizmet rekabetidir. Avukatlık şerefini koruyamayan, onu kendi dünya görüşlerine feda edenlere karşı getirilecek müeyyidelere ise mesleğe kötülük şeklinde bakılamaz, disiplin tedbirleridir.
Eğer;
gerekli önleyici mevzuat hükümleri, vaktiyle yeteri şekilde var olsaydı bugün evladını kaybetmiş gözyaşı içinde acılı bir ana-baba olmayacaktı.
Hazin bir gerçektir ki bu ülke, 1968’den bu yana evlâdlarını ideolojinin hunhar dişlerine kaptırmaya devam etmektedir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.