Sinan Aygün

Ankara Ticaret Odası olarak, geçtiğimiz Cuma günü Başkent'te faaliyet gösteren 112 sivil toplum örgütünü biraraya getirdik. "Sivil Toplum Meclisi" adı altında gücümüzü birleştirmek, tek ses, tek nefes olarak bütünleşmek bugünlerde Türkiye için yapabileceğimiz en değerli katkılardan biri oldu. Sivil Toplum Meclisi, daha ilk toplantısında ABD'nin muhtemel Irak operasyonu ve KKTC gibi hayati önem taşıyan iki konu hakkında ittifakla karar aldı. Ortak akıl, "Irak'ta savaşa ve Annan Planı'na hayır. Bu savaş Türkiye'ye hayır getirmez, Annan Planı kabul edilemez" dedi.

Ankara Ticaret Odası olarak çok önem verdiğimiz bor madeni konusunda geçtiğimiz hafta önemli adımlar atıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in açıklamaları dikkat çekiciydi. Bakan Güler'in verdiği bilgiye göre, Türkiye enerjide yüzde 65 oranında dışa bağımlı... Bu oran 2020 yılında yüzde 80'lere varacak. Bu bilgiler ışığında, enerjide tehlike çanlarının çaldığını söyleyebiliriz. Güler, bor madeninin mutlaka enerjide kullanılacağını açıkladı.

Kıbrıs'ta AB pasaportu uğruna kirli bir oyun oynanıyor. Ada'daki Türk askerini "işgal gücü" olarak görenlerin senaryosunu yazdığı bu kirli oyunun figüranlarına bazı uyarılarda bulunarak vatandaşlık görevimi yerine getirmek istiyorum.

Yolsuzlukların önlenmesi bakımından hayati önem taşıyan Kamu İhale Yasası ile ilgili gelişmeleri dikkatle izliyoruz. 1 Ocak tarihinde yürürlüğe giren yeni yasa, suiistimal ve yolsuzlukların önlenmesi, sağlıklı rekabet ortamının oluşturulması ve şeffaflığın sağlanması açısından yeterli kriterlere sahiptir.

Ankara Ticaret Odası olarak kredi kartlarına uygulanan yüksek oranlı temerrüt faizleri konusunda 26 gündür sürdürdüğümüz mücadelede mutlu sona ulaştık.

Ekonomik krizle birlikte Türkiye'nin kanayan bir yarası haline gelen kredi kartları konusunda, Ankara Ticaret Odası olarak yaptığımız girişimler sevindirici sonuçlar vermeye başladı. Konu, ilk Bakanlar Kurulu toplantısında hükümetin gündemine gelecek.

Avrupa Birliği, Türkiye'ye tarihin tarihini verdi. 2004 yılı Aralık ayında Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğimize karar verilirse "mümkün olan en kısa sürede" müzakereler başlayacak. Bu kararın açık anlamı şudur: Türkiye yokuşa sürülmeye, oyalanmaya devam edilmektedir.

Bu köşede geçen hafta, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin daha iyi anlaşılabilmesi için yayınladığımız "Avrupa Birliği mi? Türkiye'nin Birliği mi?" adlı kitapçıktan bir bölüm aktarmıştım. Atatürk'ün bağımsızlık ve Avrupa hakkındaki görüşlerini özetlemiştim.

Yaklaşık 40 yıllık bir geçmişimiz olmasına karşın, Avrupa Birliği konusu ülkemizde yeterince anlaşılabilmiş ve anlatılabilmiş bir konu değil. Türkiye-AB ilişkilerinin içeriğini, 40 yıldır kapıda bekletilen bir ülkenin vatandaşları olarak iyi görmemiz ve anlamamız gerektiğinden hareketle, Ankara Ticaret Odası olarak "Avrupa Birliği mi? Türkiye'nin Birliği mi?" başlıklı bir kitapçık hazırladık.

Türkiye genelinde 18 milyon konut sahibini ilgilendiren emlak vergisi konusunda Ankara'da önemli bir gelişme kaydettik. Hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz yıl "emlak rayiç bedelleri" dudak uçuklatan oranlarda artırılmıştı.

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta milletvekillerine yaptığı "Lojmanlarda oturmayın" çağrısı olumlu bir adımdı. Ancak milletvekili lojmanları, 'aysberg'in (buz dağı) görünen yüzüdür.

3 Kasım'da yapılan seçimlerle birlikte iktidar ve muhalefet anlayışlarında yeni bir dönem başladı. Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu olarak geçen hafta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı ziyaret ederek muhalefet partisi olarak kendilerinden beklentilerimizi dile getirdik. Ziyarette ele aldığımız konuları sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Ankara Ticaret Odası olarak ilkini geçen yıl gerçekleştirdiğimiz ve 20 bin aileye ulaştığımız gıda yardımına Cuma günü başladık. "Yarım Elma Dayanışma Günleri" adını verdiğimiz organizasyon kapsamında ilk gün Mamak'tan 4 bin aileye gıda paketlerini verdik. Bu yıl toplam 35 bin aileye ulaşacağız.

2001 yılı şubat ayında patlak veren ekonomik krizle birlikte yaşam kalitesi belirgin bir biçimde düşen büyük bir seçmen kitlesi Pazar günü sandık başına gidiyor. Ankara Ticaret Odası olarak krizin etkilerini belirlemek amacıyla yaptığımız araştırmanın sonuçlarını duyurarak seçim öncesinde bir Türkiye panoramasını dikkatinize sunmak istedim.

Erken seçime sayılı günler kaldı. Bugüne kadar gördüklerimizden farklı bir "seçim öncesi dönem" yaşıyoruz. Adayların afişleri dışında sokaklarda 13 gün sonra seçim olacağına dair bir belirti yok. Kampanyalar sönük. Seçmen ilgisiz, umursamaz ve yılgın, vaatlere kulağı tıkalı, seçim sonrası için umutsuz...

Avrupa Birliği kapısından yine nasihatle döndük. Sonuç bizim için sürpriz olmadı. İdam, Kürtçe yayın ve eğitim gibi siyasi kriterler yerine getirilse bile Avrupa Birliği'nden takvim alamayacağımızı aylar önce söylemiştik. Ama, Avrupa Birliği sevdalıları toplumda, karşılığı olmayan bir beklenti ve umut oluşturdular.

Kuzey Irak'ta tüm kurumları ve sembolleriyle fiili olarak şekillenen "korsan Kürt devleti"nin resmen ilan edilmesine sayılı günler kaldı.

Erken seçim tartışmaları kabak tadı vermeye başladı. Kaybettiğimiz zamana yazık. Önce "Erken seçime gidelim" kavgasını izledik. Şimdi de "gitmeyelim" kavgasını izliyoruz. Siyasetçiler, kendilerine dışarıdan bakmayı becerebilseler, erken seçim tartışmaları uzadıkça itibarlarının kısaldığını görecekler ama şimdi kimsenin itibarı umursayacak hali yok. "Barajın altında kalma fobisi" nelere kadir!

Giderek ağırlaşan ekonomik sorunların yol açtığı tahribat, özellikle dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı yoksulluğun kucağına itti. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara'da aç olduğu için Valiliğe başvuranların sayısı bu yılın ilk altı ayında 70 bin aileye ulaşmış durumda. Sayının yıl sonunda 100 bini geçebileceği belirtiliyor.

Ekonomi politikaları, seçim kampanyası boyunca ve seçimden hemen sonra Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olmaya devam edecek. Bir-ikisi dışında siyasi parti liderlerinin söylemlerindeki benzerliğe dikkatinizi çekmek istiyorum. Liderler, IMF'nin dikte ettirdiği programın uygulanması konusunda hemfikir görünüyorlar. Türkiye'nin kendi kaynaklarından söz eden yok.