Sinan Aygün

"Yerkürenin doğusu işgal edilecek. Türkiye ise bu ateş çemberinin tam ortasında kalacak. Eğer gerekli tedbirler alınmaz ise Türkiye bölünüp parçalanacak."

Avrupa Birliği ülkelerinin 2003 yılı silah satışı ile ilgili raporu elimize geçince, batı ahlâkını, sizlerle birlikte bir kez daha sorgulama ihtiyacı duydum. Birkaç gün önce açıklanan rapora göre, AB ülkeleri 2003 yılı içinde 28 milyar 319 milyon euroluk silah satmış.

Son günlerin en önemli haberi kaynadı gitti. Haber Yunanistan'dan... Yunanistan Yargıtay Genel Kurulu, İskeçe Türk Birliği Derneği'ni, adında Türk kelimesi olduğu için kapattı. Bundan sonra da isminde Türk kelimesi bulunan hiçbir dernek Yunanistan'da faaliyet gösteremeyecek.

Bir Kurban Bayramına daha erişiyor olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ancak yine "kurban derilerini nereye bağışlayalım" tartışmaları başladı. Şuraya mı buraya mı derken bir de Güney Asya'daki tsunami felaketzedeleri konuşulur oldu.

Artık tam kanaat getirdim ki, Batı'nın 1789 Fransız İhtilali ile tüm insanlık âlemine müjdelediği "Özgürlük", "Eşitlik" ve "Kardeşlik" kavramları tamamen aldatmaca ve safsata. Çünkü bu üç yalanın üzerini kazıdığınızda altından, "Beyaz", "Hıristiyan" ve "Batılı" kelimeleri çıkıyor.

"Ayın 24'ünden beri 600 bin İncil dağıttık. Bu rakam aybaşına kadar bir milyonu geçer. İncil'i aldıktan sonra kilisemize gelerek Hıristiyan olmak istediğini söyleyenlerin sayısında büyük artış oldu."

Yay gibi gerili bedenlerini omuzladık önce... "En büyük asker" diye bağırıp, düğün alayları ile uğurladık onları... Sonra, kahpe tuzaklarda paramparça olmuş bedenlerinin bulunduğu tabutları aldık omuzlarımıza...

Bir gün sonra Ankara Ticaret Odası'nda çok anlamlı bir tören var. Vergi rekortmeni Ankaralı iş adamlarına minnet ve şükranlarımızı ifade etmek için plaket vereceğiz.

Sırada Türk'ten, Müslüman'dan, mazlumdan talan ve gasp edilecek bir şey varsa atom karınca kesilir. Özel uçağına atlar, o ülkeden o ülkeye lobi yapar, baskılar kurar.

Sınırımızın dibinde camiler basılıyor. Savunmasız insanlar katlediliyor. Her taraf kan ve gözyaşı dolu. Telafer'de, Felluce'de, Filistin'de soydaşlarımız, dindaşlarımız her türlü azap ve baskı altında inim inim inliyor.

Buruk bir bayram yaşıyorum. Çünkü, Filistin denildiğinde içim sızlıyor. Çünkü, Filistin'de on yıllardır devam eden işgal nedeniyle yaşanan ölümler, açlık, yoksulluk, sefalet beni kahrediyor.

Günlerdir bir Avrupa Birliği kaosu yaşıyoruz. İçeriğinden bîhaber olduğumuz anayasalar imzalanıyor. Vatandaşların arasına nifak tohumu eken raporlar yayınlanıyor.

Geçtiğimiz cuma günü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temelininin atıldığı 81'inci yıldönümü nedeniyle düzenlenen tören ve etkinliklere katılıyorum.

Yüce İslam dininin en kutsal ayı olan ramazanı huzur ve barış içinde yaşıyoruz. Hem de onbir ay boyunca içine girdiğimiz koşuşturma nedeniyle ihmal ettiğimiz toplumsal dayanışma ve yardım için durup nefesleniyoruz.

Avrupa Birliği İlerleme Raporu'yla birlikte son günlerde üzerinde en çok tartışılan konu "azınlık tanımı"... Raporun, "İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması" başlığını taşıyan bölümünde, kendilerinden "azınlık" olarak sözedilen Kürt vatandaşlarımızın sayısının 15-20 milyon, Alevi vatandaşlarımızın sayısının ise 12-20 milyon olduğu belirtiliyor.

Dikkat ederseniz, AB Komisyonu'nun, Türkiye ile müzakerelere başlanmasını tavsiye ettiği raporları, zafer havası oluşturmadı. Doğaldır... Çünkü ortada bir zafer yok.

Oldum olası IMF'nin övgülerinden korkmuşumdur... Çünkü ne zaman IMF "İyi gidiyorsunuz" dese başımıza bir iş gelir, ekonomimiz allak bullak olur.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen'in görüşmesinde zina krizi aşıldı. Verheugen "Masanın üzerinde herhangi bir engel kalmadı" dedi.

Hatırlar mısınız 15-20 yıl öncesine kadar ünlü bir sözümüz vardı. Milli bir slogan halini almıştı. Derdik ki: "Türkiye, kendi kendine yeten 7 ülkeden biri..." Nasıl da kulağa hoş gelir, nasıl da böbürlenirdik. Kendimizi güvende hissederdik.

Kazancından fazla harcama hastalığımız nedeniyle hem ülke, hem vatandaş perişan oluyor. Üreten değil, plansız-hesapsız, çılgınca tüketen toplum haline geldik.