Sinan Aygün

İstanbul'daki terör saldırılarında 55 vatandaşımızı kaybettik. Bütün Türkiye'nin ciğeri yandı. Ölen vatandaşlarımızın yakınlarını ve tüm Türkiye'nin başı sağolsun.

14 Aralık'ta yapılacak Kıbrıs seçimleri yaklaşırken, Denktaş muhaliflerini daha yakından tanımakta yarar var.

Avrupa Birliği'nin Kıbrıs konusunda dayattığı çözüm önerisini kabul etmediğimiz takdirde Ada'da işgalci konumuna düşürüleceğimizi söyleyenlere şiddetli tepki gösterdiğimiz günleri hatırlarsınız.

İçimizde bir yakınını, dostunu trafik kazasında kaybetmeyen birileri kaldı mı dersiniz? Ya sakat kalanlar...

14 milyon kişinin günlük 1 doların altında bir parayla geçinmeye çalıştığı, başkentinde 270 bin ailenin yardım için devlete başvurduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Ek vergi konusu, tam 6 aydır Türkiye'nin gündeminde... Yılın yarısını, ek vergiye karşı hukuk mücadelesi ile geçirdik.

Büyük bir ekonomik krizin içinden geçen Türkiye'de geniş bir kesim, hâlâ krizin bugüne kadar süregelen etkilerini yaşıyor. Türkiye'nin gerçek gündeminde de bunlar var.

Sıcak para konusu, geçen haftanın ekonomi gündemine damgasını vurdu.

Vatandaş Sinan Aygün olarak Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi için Ankara 4. Vergi Mahkemesi'nde açtığım ikinci davayı da kazandım. Mahkeme, Anayasa'ya aykırılık gerekçemi yerinde bularak yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Tüketici Yasası'nın kredi kartları ile ilgili maddelerinde yapılan değişiklik, vatandaşın kriz döneminden gelen stok borçlarına ödeme kolaylığı getirdi.

Türkiye'nin nüfusu son 10 yılda yüzde 16 arttı. Buna karşılık, iç borç yüzde 396, dış borç yüzde 98, toplam borç yüzde 178 oranında artış gösterdi.

Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terkeder." Yüce önderimiz Atatürk'ün bu sözleri eğitimin önemini en iyi şekilde anlatıyor. Eğitimde başarı sağlanamadıkça, ne ekonomide, ne siyasette ne de başka bir alanda başarılı olmak mümkün değil. Herşeyin başı eğitim...

Adına ister kayıtdışı ekonomi, ister illegal ekonomi, ister vergi dışı ekonomi diyelim, bir "Kaçak Türkiye" olgusuyla karşı karşıya olduğumuz aşikar... Ankara Ticaret Odası olarak zaman zaman yaptığımız araştırmalarla Türkiye'nin hali pür melalini ortaya koymaya çalışıyoruz. Bugün de yine bir araştırmamızı Türkiye Gazetesi okuyucularıyla paylaşacağım. Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, "Kaçak Türkiye"nin boyutlarını gözler önüne sermek istedik. Araştırmamıza göre, her 100 liranın 66 lirası kayıtdışı... Her 100 kişiden 46'sı kaçak çalışıyor. Kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı işçilik nedeniyle, kayıtlı mükelleflerin vergi yükü sürekli artıyor. Her 3 liranın 2 lirası vergiden kaçırılıyor.

Kredi kartları, pek çok kimsenin hayatında önemli bir yer tutuyor. Milyonlarca insan kredi kartı kullanıyor. Kredi kartı ile tanışmayan bir, tanışan bin pişman oluyor. Elini kaptıran kolunu kurtaramıyor.

Devlet İstatistik Enstitüsü enflasyon rakamını yüzde 25.6 olarak açıkladı. Devlet, memura, işçiye, emekliye, dul ve yetime, enflasyon oranında maaş zammı veriyor. Aynı devlet, kamu mal ve hizmetlerine enflasyon oranının kat kat üstünde fahiş zam yapıyor.

Hükümet, 7. Uyum Paketi ile Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin yetkilerini ve işlevini kısıtladı. Türkiye'nin coğrafyası, stratejik önemi ve sosyal yapısı, askerlerin ulusal güvenlik politikalarında önemli ölçüde söz sahibi olmalarını zorunlu kılıyor. Çünkü, ulusal tehdit algılamalarımızı bu unsurlar belirliyor.

AKP hükümeti, seçim meydanlarında vergi oranlarını düşüreceği ve vergi sayısını azaltacağı sözünü vermişti. Ancak, bugün izlenen vergi politikası, bu taahhütlerle çelişiyor. AKP'nin seçim beyannamesinin "Gelir Politikası" bölümüne bakalım.

En az terör kadar tehlikeli bir bela ile karşı karşıyayız. Yolsuzluktan sözediyorum. Son 10 yılda terörün önlenmesi için 100 milyar dolar para harcadık. Oysa aynı dönemde yolsuzluk nedeniyle 150 milyar dolarımız heba oldu. Bazı kaynaklara göre bu rakam 200 ila 300 milyar dolar arasında değişiyor. Yolsuzluklar sonucu, Türkiye'nin dış ve iç borçlarına eşit bir kaynağın hortumlandığını, dolayısıyla yolsuzlukların terörden daha büyük bir tehdit olduğunu söyleyebiliriz.

Johnson mektubu, yakın tarihimizde ABD-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak bilinir. Kısaca özetlemek gerekirse, Türkiye 1963 yılında Kıbrıs'taki kanlı olaylar üzerine, Türklerin güvenliğini korumak ve katliamı durdurmak için 1960 Garanti Antlaşması'na taraf devlet olarak Kıbrıs'a çıkarma yapmaya karar vermişti.

Ankara Ticaret Odası olarak üyelerimiz arasında belirli aralıklarla anket yaparak çarşının nabzını tutmaya çalışıyoruz. En son yaptığımız "Çarşının Nabzı" anketi de maalesef içaçıcı sonuçlar vermedi.