Akvaryum -1-

A -
A +

Yaprakların hüzünle uçuştuğu; bulutların, şehri loş bir karanlıkta bıraktığı, efkârın insanı çepeçevre sardığı bir sonbahar sabahıydı.

Cemal, başında beresi, üzerinde dizine kadar uzanan siyah pardösüsü, elinde her gün taşımaktan yüksünmediği çantasıyla, oturduğu binanın kapısından çıktı. Yüzüne çarpan yağmur tanelerinin serinliğinde, usul adımlarla durağa yöneldi. Otobüse binip cam kenarında bulunan koltuğa oturdu. Gri bulutların arasından gülümseyen güneş ışıklarını izlerken, annesinin kendisini yolcu edişini hatırladı. Annesi, Cemal’i yolcu ederken: “Allah iyilerle karşılaştırsın” diye dua eder ve muhakkak şöyle devam ederdi: “Ayete’l Kürsî’yi okumayı unutma oğlum!” Cemal, annesinin tembihini dinler Ayete’l Kürsî’yi okurdu. O’nun da duaları vardı bugüne ve ötelere dair. Mesela iş aradığı zamanlarda üç şey istemişti Rabbinden. Bu yakarışlara karşı, akvaryum misali bir yer nasip olmuştu Cemal’e… Maişetini kazandığı bu küçük yer vardı. Mesaisinin neredeyse tamamını burada geçiriyordu. Kendine özgü çalışma şartları vardı. Burası çalışanların konuşmalarının, çalışma ve mola saatlerinin, telefonda geçirdikleri süre ve benzeri verilerin kayıt altına alındığı bir yerdi. Günlerden bir gün, önceki birimindeki bazı kişilerle yaşadığı sorun nedeniyle, yer değişikliği yapmak zorunda kalmış biri çıkageldi. Yıllarca sahada çalışmış ve ilk defa büroda çalışmak zorunda olan bu kişinin ismi Celal’di. Celal, kısa süre içinde ofiste oluşacak olayların hep orta yerinde duracaktı. Masa ve koltuk savaşları, tehdit ve nefret dolu söz düelloları, fiilî kavgaya ramak kalan tartışmalar. Bütün bu olanların bitmesine yönelik, idarenin caydırıcı uygulamaları da sonuç vermemiş, huzur hepten bozulmuştu… Aslında Celal, arkadaşlarının, hakkında “iyi adamdır” dediği biriydi. Fakat özel hayatında yaşadığı buhranlar ve bunun iş yerine yansımaları, böyle bir sonucu doğurmuştu. Cemal, Celal’e üzülüyor fakat bu durumdan kurtulması için dua etmekten başka elinden bir şey gelmiyordu...           Mücahit Kocabaş-İstanbul
      ŞİİR                Ateşle oynama!   Osmanlıyız başkasına benzemek Amerika ateş ile oynama! Bir kalkarsa büyük küçük dinlemek Amerika ateş ile oynama!   Sen bu dünyaya çavuş mu oldun? Karşında çelik miğferi buldun Otur be yerine çok fazla oldun Amerika ateş ile oynama!   Her devletin iç işine karıştın El sırtından geçinmeye alıştın Fitnelikte şeytan ile yarıştın Amerika ateş ile oynama!   Der Çakalçıoğlu toz olur dağlar Büyük olan insan barışı sağlar Senin sonun olur değişir çağlar Amerika ateş ile oynama!             Hasan Korkmaz         SAĞLIKLI BİLGİLER   EVDE YEMEK YİYİN Sağlıksız beslenmeden söz ederiz ama sağlıklı beslenmenin yolu nereden geçer hiç kafa yormayız. Size çok kolay ama çok da önemli bir formül söyleyelim. Her gün hiç olmazsa günde bir öğün sabah, öğle veya akşam ailece sofra başında “ev yemeği” yemeyi prensip edinin.   ÇOCUKLAR TATSIN Çocuklar onu sevmez bunu sever diyerek onların istediği abur cuburlar size kolay gelebilir ama onların sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması için anne yemeklerine, çorbadan, sebzeli yemeğe, tatlıdan, turşuya ev yemeği tadına alışması ve damak tadı alması çok önemlidir.  
AİLE – ÖĞÜT   Eğer sende paylaşma ve yardımlaşma gibi güzel duygular gelişmemişse bil ki insanlardan uzaklaşmaya başlarsın. Bunun bir adım sonrası bencilliktir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.