14 Mayıs: Demokratik cumhuriyetin kurulması

A -
A +

Ülkemizde egemen olan ve cumhuriyet fikrini âdeta kutsayan "cumhuriyetperest" kültür görülmesini büyük ölçüde engelliyor olsa da cumhuriyet üç şekilde hayat bulabilmektedir: Otoriter cumhuriyet, totaliter cumhuriyet ve demokratik cumhuriyet.

 

Otoriter cumhuriyette hanedan ailesi ortadan kaldırılır ama iktidara kimin geleceği halk tarafından belirlenmez. Olağan şartlar altında iktidardan gidiş söz konusu olmadığı için bu konuda da bir düzenleme ve kurallar manzumesi yoktur. Ana hedef iktidarı diktatörün ve iktidar elitlerinin elinde tutmaktır. Bu yüzden siyasi faaliyet serbest değildir ve alternatif iktidar talep eden siyasi akımlara izin verilmez. Başka bir deyişle, otoriter cumhuriyet modeli siyasi çoğulluğa ve yarışmacı seçimlere imkân tanımaz. Sistem tek parti sistemidir. Ancak, yeni bir insan tipi ve yeni bir toplum oluşturma ihtirası da yoktur. Topluma gelişigüzel ve keyfî müdahalelerde bulunulmaz. Özellikle iktidarı doğrudan veya dolayı olarak ilgilendirmeyen konularda topluma ve bireylere nispeten geniş bir özgürlük alanı tanınır.

 

Totaliter cumhuriyette iktidar otoriter cumhuriyette olduğu gibi tekel altında tutulur. Sistem yine tek partiye dayanır. Demokratik rekabet ve seçimler yoktur. Totaliter cumhuriyetin otoriter cumhuriyetten farkı, mahallî veya evrensel sert bir ideolojiyi iktidarın kaynağı hâline getirmesi ve toplumu bu ideoloji etrafında ve onun gösterdiğine inanılan istikamette değiştirmek istemesidir. Bundan dolayı sivil toplum tamamen budanır. Her şey devletin kontrolündedir ve bir şekilde devletle bağlantılıdır. İnsanlara ve gruplara hemen hemen hiçbir özgürlük alanı tanınmaz. İdeolojiye "iman eden" bir toplum oluşturmaya çalışılır.

 

Demokratik cumhuriyet seçimli cumhuriyet olarak da adlandırılabilir. Bu sistemde egemenlik sadece sözde değil fiiliyatta da halka aittir. İktidara hangi ekibin geleceğine halk -daha doğrusu seçmenler- karar verir. Bunun olabilmesi için birden fazla siyasi parti ve partiler arasında kelimenin gerçek anlamında bir rekabet vardır. Demokratik cumhuriyette temel hak ve özgürlükler bulunur. Sivil topluma keyfî ve yaygın müdahaleler olmaz. Devlet toplumsal hayatta sınırlı bir alan işgal eder, sivil toplumu tümden ortadan kaldırmaya kalkışmaz.

 

Türkiye, 29 Ekim 1923’te kuruluşu ilan edilen bir cumhuriyetle tanıştı. Ancak, bu cumhuriyet demokratik cumhuriyette bulunması şart olan hiçbir özelliğe ve kuruma sahip değildi. Sistem yarı otoriter, yarı totaliterdi. Otoriterlik iktidarın tekelci şekilde belli ellerde toplanmasında ortaya çıktı. Bu iktidarın halkın tercihleriyle bir alakası yoktu. Tek parti sistemi ülkeye hâkimdi. Farklı tercihler yapma imkânı mevcut değildi. Sistemin totaliter yüzü ise bütün bireyleri ve toplumu adına modernleşme denen bir program etrafında değiştirme hedefinde ve buna yönelik faaliyetlerde kendisini gösterdi. Bu çerçevede toplumun hemen hemen her kesimi yoğun devlet müdahalelerine maruz kaldı. Neredeyse hiçbir toplum kesimi ve hiçbir toplumsal müessese bu müdahalelerden uzak kalamadı.

 

Bu kötü durum 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerle değişti. Bu, cumhuriyet döneminde yapılan ilk demokratik seçimdi. İktidar tek parti diktatörlüğünün ana aktörü olan CHP’nin elinden seçmen kitleleri tarafından alındı ve DP’ye verildi. 14 Mayıs, bundan dolayı, çok önemli bir tarih. Cumhuriyetin otoriterizm ve totaliterizmden önemli ölçüde uzaklaşmaya başlamasında ve ülkenin demokratikleşme sürecine girmesinde dönüm noktası teşkil eden bir gün.

 

14 Mayıs Hürriyet ve Demokrasi Günü’müz kutlu olsun.

 

 

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.