Bağımsızlık mı özgürlük mü?

Sesli Dinle
A -
A +

Her sene olduğu gibi bu sene de 29 Ekim’de hemen her yerde Türkiye’nin Millî Mücadele’yi kazanmakla ve cumhuriyet ilan etmekle özgürlüğüne kavuştuğu vurgularının yer aldığı anma törenleri ve kutlama konuşmaları yapılacak. Bu yıl bu tür konuşmaların sayısının ve yoğunluğunun artacağını da düşünebiliriz; çünkü sembolik bir önem ve değere sahip 100. yıldayız. Kimsenin ağzının tadını bozmak istemem, ama bu bakışın, görüşün, yaklaşımın bazı bakımlardan eksik ve yanlış olduğunu söylemeden de geçemem.

 

Bağımsızlık da özgürlük de genel olarak iyi bilinen, insanlar tarafından takdir edilen ve istenen şeyler. Öte taraftan bütün iyi şeylerin bir arada bulunacağı ve aralarında bir bağ olacağı da peşinen kabul edilen bir durum. Ancak, konu hakkında bilgi sahibi olanlar bağımsızlık ile özgürlüğün zorunlu bir beraberlik içinde olmadığını ve hatta birbirleriyle çatışabileceğini de görebiliyor.

 

Bağımsızlık bir ülkenin ve halkın kolonileşmemiş olmasıdır. Başka bir deyişle bağımsızlık bir ülkenin kendi içinden çıkmayan değil kendi içinden çıkan insanlar tarafından yönetilmesidir. Bu o kadar önemsenen bir durumdur ki, popüler lisanda sömürge olmaktan kurtulmak çoğu zaman özgürleşme terimiyle eş anlamlı olarak kullanılır. Bağımsızlığını kazanan ülkelerin durumu özgürlüğünü kazanmış olma biçiminde ifade edilir.

 

Özgürlük ise temelde insanların başka insanlar tarafından keyfî biçimde engellenmeden hayattaki tercihlerini yapabilmesi ve onların peşinden gidebilmesi olarak tanımlanır. Özgür birey engellenmeyen bireydir. Bu engelleme elbette diğer insanların engellemesidir, tabiatın, insanın doğasının veya insanın yaratıcısının insanın önüne sınırlar koyması değildir. Bir başka deyişe özgürlük insan-insan ilişkilerinde ortaya çıkan bir durumdur.

 

Bağımsızlık özgürlük ile çakışabilir. Bunu kastederek bağımsızlığını kazanan öznenin aynı zamanda özgürlüğünü kazandığı söylenebilir. Ancak, ikisi arasında bir çelişki olması da imkân dahilindedir. Bu durumda ülke bağımsızlığını kazanır ama bu onun bireylerinin tek tek özgürlüğünü kazanması anlamına gelmez. Hatta terminolojide ‘yerli kolonyalizm’ adı verilen bir uygulamayla insanlar eskiyi mumla arayacak duruma gelebilir.

 

Daha iyi açıklamak için üç ülke örneğinden hareket edebiliriz: ABD, Türkiye ve Hindistan... Bir İngiliz kolonisi olan Amerika’da insanlar zaten temel hak ve özgürlüklere önemli ölçüde sahipti. Bağımsızlığın kazanılması onların özgürlük alanının da genişlemesinin yolunu açtı. Türkiye Millî Mücadele’nin başarıya ulaşması ile bağımsızlığını kazandı ama bu insanların özgürlük kazanması, var olan özgürlüklerin gelişmesi ve genişlemesi anlamına gelmedi. Tam da tersine, daha önceden var olan özgürlükler de geriledi. Hindistan yine İngiltere’den bağımsızlığını kazandı ve bu aynı zamanda insanların kolonyal yönetim zamanında var olan özgürlüklerinin gerilemesine değil gelişmesine yol açtı. Bu sayede Hindistan hâlâ dünyanın en büyük -en kalabalık- demokrasisi olarak kabul edilmekte. Görüldüğü üzere, her üç ülke de bağımsızlık kazanmak bakımından benzer ama özgürlüklerin seviyesi bakımından farklı durumdaydı.

 

Bundan dolayı Türkiye’de resmî törenlerde tekrarlanan ezberlerden biri hâline gelmiş olan bağımsızlık eşittir özgürlük formülü yanlış. Onun çok sık tekrarlanması ve ona "iman" derecesinde kuvvetle inanılıyor olması bu hakikati değiştirmiyor. Türkiye’nin temel hak ve özgürlüklere şimdi sahip olduğu ölçüde sahip olması bir süreç içinde gerçekleşti. Bu süreçteki en önemli adımlardan biri kuşkusuz 14 Mayıs 1950 seçimleriydi.

 

Ezberleri aşarak geçmişi okumak isteyenler, Türkiye’nin gerçekten özgür bir ülke olmasının tarihini 29 Ekim’de değil 14 Mayıs’ta aramalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Reşat27 Ekim 2023 21:27

Değerli hocam, Bağımsızlıkla, özgürlüğün aynı anlamda ve aynı anda olamayabileceği fikrine katılırım. Ama tamamen ilişkisiz kavramlarmış gibi de düşünemeyiz. İkinci dünya savaşından sonra bağımsızlığını kazanan pek çok Afrika ülkesi de özgürleşemediler, kendi egemenleri tarafından kısıtlandılar. Buna karşın Japonya, Almanya gibi bağımsızlığını tamamen kazanamayan ülkelerse belli alanlarda özgürlük alanlarını çok genişletebildiler; inanç özgürlüğü, girişim özgürlüğü vs. tabi egemen dünya düzeninin (ABD) izin verdiği kadar. Oralarda da kendi yöneticilerinizi istediğiniz gibi seçebilir, hesap sorabilir, yerel demokrasiyi en ileri seviyede uygulayabilirsiniz, ta ki ABD ve İsrail çıkarlarına dokunana kadar. Sözün özü bağımsızlık özgürlüğü garanti etmez ama bağımsız olamazsanız istediğiniz kadar "özgürüm" deyin. Bir gün tam olarak özgür olmadığınızı anlarsınız.