Baskıcı laiklik merkeze alınınca...

A -
A +
Sosyalist-Kemalist Birgün gazetesinde 28 Şubat 2024’te Berkant Gültekin imzasıyla “Türkiye’ye şeriat gelir mi?” başlığını taşıyan bir yazı yayınlandı. Bu yazının tam da 28 Şubat günü yayınlanmasını yazarın 28 Şubat’a desteği olarak okumak mümkün...
 
Yazıda Türkiye’ye “şeriatın gelip gelmeyeceği” çeşitli açılardan tartışılıyordu. Yazar bir yerde “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan laiklik çıkarılırsa ne olacak?” diye soruyor ve olacaklara ilişkin tespit ve tahminlerini -bunların zaten olduğunu vurgulayarak- şöyle anlatıyordu:
4-6 yaş Kur'an kursları yaygınlaştırılacak, referansı din olan özgür düşünce karşıtı birtakım öğretiler eğitim alanını kuşatıp bireylerin zihnini çocuk yaşta şekillendirecek, iki okuldan biri imam-hatip yapılacak, tarikatlar ve cemaatlerin etkinlik alanı genişleyecek, her biri devlette kadrolaşacak, hukukun yerini şeyhlerin buyrukları alacak, yurttaş kula, toplum tebaaya dönüşecek, bilim itibarsızlaştırıp hurafeler dört bir yanı saracak, felaketler önlenebilir olaylar değil “kader planı” olarak açıklanacak, yaşam yadsınıp ölüm kutsallaştırılacak, din emekçi sınıfı uysallaştırmanın bir aracı olarak kullanılacak, kadınların özgürlükleri tehdit edilecek, siyasi otorite kadınların nasıl nefes alacağını, kaç çocuk doğuracağını belirleyecek, içki sosyal hayattan dışlanacak, TV kanallarında buzlanacak ve seküler yaşam alışkanlıkları topyekûn şeytanlaştırılacak mı?.."
 
Bu elbette ilginç bir bakış ve Türkiye’de daha ziyade Kemalistler ve sosyalistler tarafından dile getirilmekte ve savunulmakta. Öne çıkardığı şey; müdahaleci, baskıcı, topluma din üzerinden ve dine ve dindarlara yapılacak bir muameleyi merkeze alarak bir şekil vermek... Gelgelelim, meseleye başka bir şekilde bakmak mümkün. Bu da genel olarak özgürlüğü özel olarak da din ve vicdan özgürlüğünü merkeze alan ve laikliğin ana ve esas unsuru olarak gören bakış. Ancak, yazar sosyalizmden ve Kemalizmden etkilenmiş ve pozitivist zihniyete demir atmış bir kişi olarak bu yaklaşıma yabancı ve uzak. Bu kavramlardan ya habersiz ya da onları önemsemiyor.
 
Din eğitimi küçük yaşlarda başlar. 4-6 yaşındaki çocukların okullarda din eğitimi almasının engellenmesi bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Eğitim kurumlarından dışlanırsa, din eğitimi daha ziyade aileye kalır. Bu durumda, yukarıdaki görüşe inanan bir otoritenin, tüm din eğitimini yasaklaması gerekir; Kemalist tek parti döneminde ve Sovyet diktatörlüğünde olduğu gibi. Dindarlar, cemaat ve tarikat mensupları da eşit vatandaştır ve kamu görevi alabilir. Burada mühim olan dinî sadakatin siyasî sadakatin yerini almaması. Yoksa, milyonlarca insanın kamu hizmetine girmekten ve hatta kamu hizmeti almaktan engellenmesi gerekir. Türkiye’de İmam Hatip Okulları’nın ve buralardaki öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde on. Bu kafayla hareket edilirse bu okulları ya tamamen kapatmak ya da çok kısıtlamak gerekir. Ama vatandaşlar çocuklarının dindar yetişmesini istiyorsa ne olacak? Yurttaşların "kul"a dönüştürülmesi tek parti diktatörlüğünde vuku buldu. Daha öncesinde insanların siyasal tercihte bulunması mümkündü, çünkü siyasi çoğulculuk vardır. Dinin emekçi sınıfları uyutma aracı olacağı da tipik pozitivist yaklaşıma uygun. Kim dinî hayatında nereye istiyorsa oraya koyar ve dünyaya nasıl bakmak istiyorsa öyle bakar. Buna engel olacak güç tam bir totaliter yönetim tarzı uygulamak zorunda... Kadınların özgürlüklerinin kısıtlanacağı iddiası da çok su götürür. AK Parti 20 yıldır iktidarda ve bu süre zarfında kadınların hayatın çeşitli alanlarında varlığı ve ağırlığı arttı. Kadınların daha önce yapıp da bu iktidar döneminde yapamadığı bir şey bilmiyorum.
Böylesine pozitivist, hayattan, temel hak ve özgürlüklerden kopuk, din ve vicdan özgürlüğünü değil baskıcı ve anti özgürlükçü laikliği öne çıkaran görüşlerin bu derece rahatlıkla ve öz güvenle savunulabilmesi çok ilginç bir durum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.