‘Bin odalı saray’ hikâyesi...

A -
A +

Demokrasilerde muhalefet de iktidar kadar önemli. Hatta uzun vadeli bakıldığında muhalefet iktidardan daha önemli. Ancak, elbette, iktidar gibi muhalefetin de uyması gereken kurallar ve dikkat etmesi gereken hususlar var.

 

Muhalefetin önemi demokratik sistemin niteliklerinden kaynaklanır. Her muhalefet, özellikle merkezde bulunan ve ortalama seçmeni etkilemeye çalışan siyasi partiler, bir potansiyel iktidar adayıdır. İktidardan duyulan memnuniyetsizlikleri kendisine çeker ve bir alternatif iktidar adayı olarak halk kitlelerine umut verir. Bu sayede, muhalefet sistemin korunmasında ve sürdürülmesinde hayati bir fonksiyonu üstlenir.

 

Ancak, elbette, muhalefetin uyması ve dikkat etmesi gereken bazı hususlar mevcut. Her şeyden önce muhalefetin muhalefet ettiği şey ülkenin kendisi değil iktidardır. Bundan dolayı, muhalefetin muhalif olmanın boyutlarına ve muhtevasına dikkat etmek gerekir. Bir diğer nokta, muhalefetin ciddi ve sorumlu olması. Bunun anlamı, muhalefetin ülke yararına olduğu açık iktidar adımlarına karşı eleştirel ve engelleyici bir pozisyonda olmaması, en azından sessiz kalarak dolaylı destek vermesi. Bir diğer husus, muhalefetin inandırıcı ve samimi olması. Bunun gereği iktidara muhalefetin yalana dayanmaması ve gerçekler üzerinden yapılması...

 

Türkiye’de muhalefete bu açıdan bakıldığında çeşitli problemler dikkat çekiyor. Maalesef muhalefet toptancı. İktidarı her şeyiyle ve bütünüyle yanlış ve zararlı bulmakta. Toptancılık ülkeye muhalefet ile iktidara muhalefetin birbirine karıştırılmasına yol açmakta. İktidara muhalefet adına yaptığı şeyler, zaman zaman, hatta çok sık şekilde, açıkça, ülkeye muhalefet etmeye dönüşmekte. İktidarın hiçbir adımında ve hiçbir işleminde haklılık görmemekte. Bu çerçevede iktidara muhalefet adına veya hesabına gerçeklere değil yalana ve çarpıtmaya dayanan propaganda faaliyetlerine girişmekten asla geri kalmamakta. Bunun en iyi örneği, ‘bin odalı saray’ masalı üzerinden yapılan muhalefet.

 

Muhalefet, ister sosyal ister siyasal olsun, Erdoğan’ın bin odalı bir sarayda yaşadığını ve sarayın günlük on, on beş milyon lira harcama yaptığını iddia etmekte. Bu iddiaya bakılırsa Erdoğan bir tür ‘padişahlık’ veya ‘tek adam rejimi’ kurmuş ve keyfi için yaptırdığı bin odalı sarayda gününü gün eden bir yönetici!.. Gerçek ne?

 

Gerçeğin iddialarla uzaktan yakından bir alâkası yok. Erdoğan, büyüyen ve gelişen bir Türkiye’yi Çankaya Köşkü'nün temsil edemeyeceği inancıyla -ki bana göre çok yerinde ve haklı bir düşünce- Külliye'yi inşa ettirdi. Külliye bir saraydan ziyade bir çalışma ofisleri bütünü; yani cumhurbaşkanlığına bağlı çalışan birçok birimin mekânı. Cumhurbaşkanının kendisi ve ailesi de, oluşturulmak istenen imajın aksine, ‘saray’da değil, çok daha mütevazı bir konutta kalmakta.

 

Ayrıca bu Külliye, Erdoğan’ın üzerine tapulu şahsi bir malı da değil. Erdoğan’dan sonra kim iktidara gelirse büyük bir ihtimâlle aynı ofisleri ve aynı konutu kullanmaya devam edecek...

 

Külliye’nin bir ihtiyaca tekabül ettiği ve gerçekten çok faydalı olduğu da aşikâr. Çankaya Köşkü'nde, meselâ, Türkiye’yi ziyarete gelen yabancı devlet başkanlarını karşılamak için dahi yeterli imkânlar ve alanlar yok. Oysa Külliye bu amaçlara da hizmet edecek şekilde tasarlanmış; çok iyi karşılamalara ve ev sahipliğine uygun. Bu yönüyle de Türkiye’nin yüzünü ağartan bir tesis...

 

Bana öyle geliyor ki muhalefet artık bu saçma sapan ‘saray edebiyatı’ temelli söylemlerden ve eleştirilerden vazgeçmeli. Bu konuda ısrar muhalefetin inandırıcılığını erozyona uğratmaktan ve onu gerçekten muhalefet edecek potansiyele ulaşmaktan alıkoymaktan başka bir işe yaramıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.