DEM’in demokratik meşruiyet açığı

A -
A +

Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez aktörleri. Bir demokrasinin hem var olması hem de işlemesi birden çok partinin var ve rekabet hâlinde olmasına bağlı. Tek parti rejimleri hiçbir surette demokrasi olamaz. Bu çerçevede, demokrasiyi bir partiler rekabeti sistemi olarak adlandırmak mümkün.

 

Her demokraside siyasi partiler var ama bu her partinin meşru bir aktör olduğunu göstermeyebilir. Başka bir deyişle, partiler bazı durumlarda meşruiyet taşıyamazlar. Daha önce bu konuyu ele almış ve şu beş şartı partilerin meşruiyet ölçüsü olarak saymıştım: Suç örgütü olmamak, bütünü temsil ettiği iddiasında bulunmamak, diğer partileri meşru aktörler olarak görmek, seçimle gelmeyi ve seçimle gitmeyi kabul etmek, şiddeti dışlamak.(*)

 

Şimdi baktığımda tartışılması gereken iki konu daha olduğunu düşünüyorum. İlki, özü ve tarihi itibarıyla dinî olan bir grubun bir parti adı ve çatısı altında yapılanıp yapılanamayacağı. İkincisi ise, bir partinin ülkedeki siyasi partilerle ilgili mevzuata her bakımdan uymasının gerekip gerekmediği... Bu konulardan ilki, meselâ Hüseyin Baş’ın Genel Başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi çerçevesinde ele alınabilir. Bu yazıda bunu yapmayacak ve bu konuyla başka bir yazıda meşgul olacağım. Bu yazıda odaklanacağım konu ise, DEM’in ülkede mevcut ve bütün partileri bağlaması gereken mevzuata uyup uymadığı.

 

Aslında DEM’in demokratik meşruiyete sahip olmadığı açık bir gerçek. Bunun ana sebebi terörle ve terör örgütüyle olan sıkı bağları. Ne yazık ki DEM çizgisi bu bakımdan hemen herkeste tam bir hayal kırıklığı kaynağı. Terörle bağlarını kesmediği ve terör örgütünün açık talimatları içinde hareket ettiği için DEM demokratik meşruiyete sahip değil. DEM çizgisi bırakın terör örgütüyle bağlarını kesmeyi, terörü açık ve net bir dille kınayamadı bile. Dolayısıyla, DEM bu çizgide kalmaya devam ettiği sürece demokratik meşruiyete sahip olamaz.

 

Ancak, öyle görünüyor ki, DEM’in bir başka ve ilginç şekilde üzerinde pek durulmayan, dile getirilmeyen, gündeme alınmayan bir meşruiyet problemi daha var. Bu da, parti yapılanmasında ve seçimlere girişinde mevcut mevzuata uymaması... DEM hem genel başkanlıkta hem de partinin il ve ilçe başkanlıklarında "eş başkanlık" diye bir makamdan bahsediyor. Bu ay sonunda yapılacak mahallî seçimlerde de eş belediye başkanı adayları gösteriyor. Oysa siyasi parti mevzuatımızda buna izin veren bir düzenleme yok. Bunun bir Kandil kararı ve dayatması olduğu söyleniyor. Öyle veya böyle, siyasi parti mevzuatı çiğnenmiş oluyor...

 

Bu eleştiriye şu cevap verilebilir. DEM resmî olarak diğer partiler gibi tek aday gösteriyor. Zaten mevzuat eş başkanlığa uygun değil. Evet, ama seçim kampanyasında eş başkan adayı denen bir kişi de asıl aday ile birlikte geziyor. Bu şekilde kampanya yürütülüyor. Bu durumda mevzuat açıkça çiğnenmiş oluyor... Diğer taraftan seçmen kitleleri de aldatılmış oluyor. Bu, elbette, pratik bir argüman; dolayısıyla, önceki felsefi ve ahlaki argümanlar kadar kuvvetli değil. Ancak, partiler pratikte de seçime girdikleri ülkenin partiler için koyduğu genel standartlara uymak zorunda. Mevzuatın değiştirilmesi ve DEM’in yolunun açılması talep edilebilir. Ne var ki buna uygun bir yenilik yapılmadığı sürece şimdiki yol takip edilemez. Edilirse, mevzuata aykırı davranılmış olur. Bu yüzden, örneğin DEM ceza alabilir. Veya adayların adaylıkları iptal edilebilir. Adayların seçilmesi hâlinde görevden alınabilir ve yerlerine kayyım atanabilir.

 

Gönül istiyor ki DEM bir an önce demokratik meşruiyete kavuşmasını sağlayacak adımları atsın.

.....

(*)https://hurfikirler.com/siyasal-partilerin-mesrulugu-sorunu/

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.