Filistin ve İsrail arasında enformasyon savaşı

Sesli Dinle
A -
A +

İsrail ile Filistinliler arasındaki çatışmalar sadece silahla yapılmıyor. Enformasyon faaliyetleri de silahlı savaşın yanı sıra devam ediyor. Taraflar karşı tarafın yaptıklarının vahşet, katliam, hatta soykırım olarak görülmesi için geleneksel ve sosyal medya üzerinden ellerinden geleni yapıyor. Kuşku yok ki sıcak çatışmada olduğu gibi enformasyon çatışmasında da İsrail Filistinlilere nispetle bazı avantajlara sahip.

 

İsrail’in ilk avantajı düşmanın terör örgütü olarak ilan ve lanse etmesi. Bu tanımlama dünyada birçok ülke tarafından da kabul ediliyor. Türkiye’de de ne yazık ki bu propagandaya inanan kimseler mevcut. Bu, elbette, İsrail’in Siyonist yönetimine büyük bir avantaj sağlıyor. İsrail teröre ve teröristlerin saldırılarına ve acımasızlığına karşı nefsi müdafaa yapan bir güç olarak görülüyor ve gösteriliyor. Bu çerçevede İsrail her şeyin HAMAS’ın 7 Ekim baskınıyla başladığını propaganda ediyor.

 

İsrail’in ikinci avantajı hem geleneksel hem sosyal medyada Siyonist Yahudilerin veya onlara sempati duyanların ağırlıkta olması. Geleneksel medya ağırlıklı olarak İsrail tezlerini işliyor ve İsrail kaynaklı haberler veriyor. Benzer bir durum, E. Musk’ın X’i bir derecede hariç, sosyal medyada da vuku buluyor. Bu platformlarda HAMAS hatta Filistin lehine paylaşım yapanların hesapları engelleniyor ve askıya alınıyor.

 

İsrail’in üçüncü avantajı ABD ve AB gibi büyük güçlerin kayıtsız şartsız ve sonuna kadar İsrail’in yanında yer almaya karar vermesi. Bunlar olan biteni terörist bir örgütle ‘masum insanların ülkesi’ İsrail arasında bir mücadele olarak görüyor(!) Bu çerçevede ABD ve AB özellikle ‘yerleşimciler’ denen gruba sahip çıkıyor. ABD ve AB’de Filistin lehine konuşanlar, gösteri yapanlar, Filistin bayrağı asanlar çeşitli baskılarla karşılaşıyor. İfade özgürlükleri ellerinden alınmak isteniyor. Ülke dışına sürülmekle ve işlerinden atılmakla tehdit ediliyor.

 

İki güç arasındaki çatışmalar HAMAS’ın 7 Ekim saldırısıyla başlamadı. Bölgenin ve ihtilâfların bir tarihi var. Bu baskın saldırı 1948’den beri devam eden bir mücadelenin son safhası. İsrail 1948’den itibaren Filistinlileri evlerinden, topraklarından kovma ve İsrail’i adım adım genişletme peşinde. Bunun ana referansı ise dinsel. Tevrat’ta Yahudilere vadedilmiş olduğuna inanılan kutsal toprakların peşinde. Bu hedefe doğru adım adım ilerliyor. Bu çerçevede, yerleşimci adı verilen kimseler aslında işgalci. Bunların önemli bir bölümü ABD’den gelmekte ve Filistinlileri evlerinden ve topraklarından kovarak onlara el koymakta. Dolayısıyla ne HAMAS bir terör örgütü ne de 7 Ekim saldırısı ağırlıklı olarak bir terör saldırısı.

 

HAMAS sivillere karşı şiddet kullandığı için elbette eleştirilebilir. Ancak, HAMAS’ın 7 Ekim saldırısında bir vahşet dizisine imza attığı iddiaları da abartılı. Mesela başı kesilen 40 bebek olduğu bir yalan. Saldırı esnasında Gazze sınırında düzenlenmekte olan bir müzik festivaline katılanların HAMAS tarafından katledildiği de asılsız. Son bilgiler gösteriyor ki bu insanların birçoğu paniğe kapılan İsrail güvenlik kuvvetlerinin helikopterlerden gelişigüzel açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.

 

Enformasyon savaşında İsrail’in avantajlarına rağmen bütün dünyada Filistin’i destekleyen çevreler ve güçler de var. Dünyanın hemen her yerinde insanlar özgür Filistin lehine gösteriler düzenlemekte ve İsrail’in katliamlarını derhâl durdurması için çağrı yapmakta. Bazı ülkeler İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesti. Öyle sanıyorum ve umuyorum ki İsrail vahşeti bu şekilde devam ettikçe enformasyon savaşındaki dengesizlik de ortadan kalkacak, Siyonist dezenformasyon daha az etkili olacak ve Filistinlilerin sesi daha çok duyulur hâle gelecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.