İfade özgürlüğü ve anayasa

A -
A +
Yılın ilk günü 300’den fazla sivil toplum kuruluşunun iş birliği ile Galata Köprüsü’nde amacı “Şehitlere rahmet, terörle mücadeleye destek, İsrail’e lanet” sloganıyla özetlenen büyük bir gösteri yapıldı. Yüz binlerce insanın bir araya geldiği toplantı sonrasında ifade özgürlüğü açsından ilginç bir olay vuku buldu. Toplantı katılımcılarından biri Kelime-i tevhid bayrağı taşıdığı için bir gencin saldırısına uğradı ve yumruklandı.
 
Vaka tahmin edilemeyecek kadar çok ilgi çekti. Her iki kişiye de destek verenler çıktı. CHP, İP ve Zafer Partisi yumruklu saldırıyı onaylar ve saldırganı korurken Saadet ve Gelecek Partisi tam tersi istikamette açıklamalar yaptı. Sosyal medyada paylaşılan bazı mesajlarda anayasaya atıfta bulunarak öyle bir bayrağın taşınmasının açıkça ve alenen suç teşkil ettiği ve bunu yapan kişinin cezalandırılması gerektiği yolunda görüşler ortaya kondu. Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerine atıf yapılarak bu bayrağı taşımanın halkı kin ve nefrete kışkırtmak anlamına geldiği ileri sürüldü.
 
Böylece eski ve henüz sonuca bağlanmamış bir tartışma canlandı: Demokratik bir ülkede ifade özgürlüğünün anayasa ile sınırlanıp sınırlanamayacağı... Bu iddiayı ortaya koyanlara göre ifade özgürlüğünün anayasada yazılmış şeylerle, özellikle, Türkiye örneğinde karşımıza çıkan, anayasanın değiştirilemez maddeleri ile sınırlı olması gerekir. Her isteyen her aklına geleni ifade özgürlüğünü kullanma bahanesiyle açıklayamaz.
Acaba öyle mi? Demokratik sistemlere baktığımızda karşımıza nasıl bir manzara çıkıyor?
 
Demokratik teori ve pratik gösteriyor ki genel olarak ifade özgürlüğünün iki sınırından bahsedilebilir. İlki insanlara hakaret etmemek. Buna, hakaret kavramını olabildiğince dar yorumlamak ve olur olmaz her şeyi hakaret kapsamına almamak şartıyla yargı karar verebilir. İkincisi ise, bir suçu alenen övmek ve insanları şiddet kullanarak siyasi amaçları gerçekleştirmeye, yani terörü bir yöntem olarak kullanmaya teşvik etmek. Tüm demokrasilerde geçerli olan bu sınırlar elbette Türkiye için de geçerli. Yani Kelime-i tevhid bayrağı taşımak da ifade özgürlüğüne girer. İfade özgürlüğü anayasada yazılan şeylerle sınırlanamaz. Anayasada yazmayan hatta açıkça anayasa ilkelerine karşı olan görüşler ve fikirler de ifade özgürlüğü kapsamında görülmelidir.
 
Bu çerçevede, Türkiye’de anayasaya göre TBMM’de değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek hususlarda da ifade özgürlüğüne ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Mesela biri kalkıp Türkiye’nin cumhuriyetten vazgeçmesi ve anayasal monarşiye dönmesi gerektiğini söyleyebilir. Başka biri Kürtçenin resmî dil hâline getirilmesi gerektiğine ilişkin görüşleri ifade edebilir. Bir diğeri Türkiye’nin ateizmi resmî devlet görüşü olarak benimsemesinin isabetli olduğunu öne sürebilir. İfade özgürlüğü ifade edilen fikirlerin muhtevasından ve kıymetinden bağımsız olarak bir değerdir. Aksi olsaydı demokrasiler büyük ölçüde donardı, yeni şartlara ayak uyduramazdı ve değişen ihtiyaçlara cevap veremezdi. Demokratik sistemlerde hiçbir değişiklik yapılamazdı.
 
Kuşkusuz, hiç kimse dile getirilen herhangi bir görüşü kabul etmek zorunda değil. Karşı veya zıt fikirlerde olanların da yapması gereken bu ‘aykırı’ ve ‘alışılmadık’ görüşleri ifade edenlere saldırmak, fiziksel olarak zarar vermek veya onların cezalandırılmalarını istemek değil, neyi niçin istemediklerini açıklamaktır. Başka bir deyişle beğenmedikleri, yanlış olduğunu düşündükleri fikirlere doğru fikirlerle cevap vermektir. Böylece doğru olduğuna inandıkları fikirleri bir kere daha açıklama ve üstün gelme şansına sahip olurlar.
İfade özgürlüğü her demokrasinin en temel değerlerindendir ve anayasalarla sınırlanamaz. İfade özgürlüğünü anayasayla sınırlandırmaya kalkışmak onu ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle aynı anlama gelir.
     ***
Çarşamba günkü yazımda Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünü, İsrail’in gazeteci katliamları karşısında sessiz kalmakla itham etmiştim. Oysa örgüt bu konuda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuş. Düzeltiyor ve özür diliyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.