Mehdi olma iddiası ve insan hakları

A -
A +

ATV’de Esra Erol’da programında ilginç bir vaka sürmekte. "Mehdi" olduğunu ilan eden bir kişinin etrafında toplanan yaklaşık 200 kişilik bir grup Çanakkale Bayramiç’te bir termal otelde ve civarında kalmakta. Ailesinden koparak bu gruba katılan çocuklarını göremeyen -özellikle- anneler ve diğer yakınları çocukların kandırıldığını iddia etmekte ve çocuklarına kavuşmak umuduyla söz konusu programa gelmekte. Esra Erol kişiyi “Sözde Mehdi” olarak ilan etmiş durumda. Geçmişinde epeyce suç isnadı bulunan ama hidayete erdiğini ve kendisinin Mehdi’de aranan şartları sağladığını iddia eden bu kişi bir tür "komün" hayatı kurmuş vaziyette. Anlaşıldığı kadarıyla ortak bir kasaları var ve grup içi ilişkileri “Mehdi” ve yakın birkaç adamı tarafından organize edilmekte. Yakınlarda hazine kazısı yaparken de grup yakalanmış. “Mehdi”nin akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespit edilmesi için Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırılmasına karar verilmiş ama o kaçmaktaymış...

 

Esra Erol’un bu olay karşısında daha sakin ve daha makul bir tavır içinde olduğunu söylemek mümkün. Kendisi dini ve dindarları dışlayan değil önemseyen fakat dinin “doğru” yorumunun yine “doğru” kişilerden öğrenilmesini isteyen sözler sarf ediyor. Fakat programın daimî konuklarından olan hukukçu -avukat- hanım çok öfkeli ve sert refleksler göstermekte. Bir seferinde teşebbüs edilen fakat hâliyle başarılamayan -ama aslında ve özünde yanlış olan, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına- ilişkin kanuna atıfta bulunarak yorum yapmaya kalktı!.. Anlaşıldığı kadarıyla bu hanım tipik bir pozitivist. Esra Erol’un programında değil başka bir yerde olsa muhtemelen daha sert tepkiler gösterecek.

 

Mehdi inancı İslam’da var. Mehdinin kıyametin kopmasından önce geleceği ve Müslümanlara önderlik edeceği söyleniyor. Buna ilişkin hadisler ve dinî açıklamalar mevcut. Ancak, söz konusu kişi Mehdi olduğunu iddia ve ilan eden ne ilk kişi ne de muhtemelen son kişi olacak. Şu anda dahi Türkiye’de Mehdi olduğunu iddia eden çok sayıda kişi olduğu biliniyor.

 

Bu olaya nasıl ve hangi açılardan bakmak gerekir? İlk bakış açısı elbette özgürlük. Kişiler bir insanın Mehdi olduğu iddiasını kabul edip etmemekte serbest. (Dinî hakikatlere uymasa da, yanlışa inansa da, tercihi bu yönde ise kendi özgürlük alanıdır.) İstediği kişiye bağlanmada ve onun peşinden gitmede de. Bu yüzden her ne kadar Erol ve arkadaşları sert tepki gösteriyorsa da bu gerçek kabul edilmek zorunda. Keza insanların bir komün hayatı yaşamaya da hakkı var. Yani insanlar ortak alanlarda yaşayabilir, kasalarını birleştirebilir, ortak yemek yiyebilir. Bu da kendilerinin bileceği bir şey.
Burada temel ölçütler katılımcıların reşit olması ve bir zorlamanın bulunmaması. Yoksa bu insanlar inançlarından ve yaşama tercihlerinden dolayı kınanamazlar ve ayıplanamazlar. (Tıpkı farklı inançlara veya inançsızlara bakış açısında olduğu gibi.) Hele hele hukukî ve siyasî baskıya asla muhatap kılınamazlar. Grupta kişi hak ve özgürlüklerine saygı gösterildiği sürece, hoşumuza gitmese de, insanların bunu yapmaya hakkı var. Üstelik bu tür genelden ayrışan hayat tarzlarının içinde bulunmak sadece İslam ülkelerinde görülen bir durum değil. Tüm dünyada örnekleri var. Mesela modern hayatın tüm nimetlerini reddeden ve kendilerine mahsus bir komün hayatı yaşayan ABD’deki Amish Cemaati'ni buna bir örnek olarak verebiliriz.  J. S. Mill’e atıfla da bir hayat tarzının azınlıkta olmasının ille de onun yanlış olduğunu göstermeyeceğini söyleyebiliriz…

 

Kısaca programın bu konuya ilişkin yayınında ilginçlik sadece söz konusu “Mehdi” ve takipçisi grup değil. En az onun kadar ilginç ve de irrite edici olan, Esra Erol’un ve özellikle avukat katılımcının tepkileri.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.