Birkaç yıl önce -21 Nisan 2020’de- kaleme aldığım bir yazıda Freud’un bilim adamı olarak tanınmak istemesine rağmen nasıl bilim dışı yöntemleri kullandığını, bilimsel tespitler yapmaktan ziyade kendi tezlerine bilim süsü vermek için çabalayan bir kişi olduğunu dile getirmiştim.(*) Yazıda işaret ettiğim bir diğer nokta, Freud ve görüşleri aleyhine çok geniş ve kuvvetli bir eleştirel literatür olduğu ve bunun maalesef Türkiye’ye neredeyse hiç yansımadığıydı.
Türkçede Eleştirel Freud literatüründeki açıklığı azaltan bir kitap yayınlandı. İlk olarak Fransa’da çıkan, büyük ilgi çeken ve Freudcuların öfkeli ve yoğun tepkileriyle karşılaşan Psikanalizin Kara Kitabı-Al Baraka Yayınları tarafından çevirtildi ve basıldı (ilk baskı 2022). Yayınevine ve emeği geçen herkese bu mühim eseri Türkçeye kazandırma yolunda sarf ettikleri büyük çabalar için müteşekkiriz...
Freud çok ilginç bir tip. Bu ilginçlik bir taraftan özel hayatından ama daha ziyade bir tür 'seküler tarikat' lideri veya bir 'guru' olarak yaptığı şeylerden kaynaklanıyor. Marx gibi Freud da neredeyse bütün insanî problemlerin sebebini bulma ve onların çözümünü veya tedavisini sağlayacak bir yöntem veya bir reçete geliştirme çabası içindeydi. Marx’ın, tarihi bir sınıflar çatışması olarak görmesi ve her türlü problemin çözümünü sınıf çatışmasının çözülmesine bağlamasına benzer şekilde, Freud da, tekil insanlarda görülen hemen her türlü psikolojik problemi daha ziyade çocukluk çağında yaşanan cinsel travmalara bağladı. Buna ilişkin teoriler geliştirdi. Kavramsallaştırmalar yaptı. Ne var ki, Marx gibi Freud da yanıldı. Çocuklukta yaşanmış cinsel travmaların insan hayatında hiç etkili olmadığı elbette söylenemez, ama her insanın doğal olarak travma yaşadığı veya yaşamış olması gerektiği ve insan hayatındaki her problemin cinsel travmalardan kaynaklandığı iddiası bir abartı.
Ancak, Freud’un asıl güç ve şöhret kaynağı çalışmaları ve görüşleri değildi. Her şeyden önce çalışmalarının önemli bir bölümü bilimsel standartlardan çok uzaktı. Daha ziyade bir şekilde kafasında oluşmuş tezlerine destek sağlayacak vakalar ve deliller peşinde koşan bir tarzı vardı. Gerektiğinde vakalara ait bulguları değiştirmekten ve hastalarını manipüle etmekten de çekinmedi. Buna rağmen psikanaliz dünyasında çok etkili olması, çalışmalarından ziyade kendisine sadık kimselerin teşkilatlanma biçiminden ve psikanalist mesleğine girişin ön şartı olarak meslektaşlarının psikanaliz koltuğuna yatmasını zorunlu tutmasından kaynaklandı. Başka bir deyişle, fikirlerden ziyade Freudcuların teşkilatlanma biçimi ve teşkilâtın iç işletilme tarzı ve kuralları Freudculuğun yayılmasında ve etkili olmasında başrolü oynadı.
(*) https://hurfikirler.com/freudda-yanlis-olan-ne/