Sebeplerle değil sonuçlarla dövüşmek!

A -
A +

Orta hâlli bir vatandaş olarak özellikle gıda ürünlerinin fiyatlarının mütemadiyen değişmesinden çok rahatsızım. Aylık gelirimin gitgide eridiğini fark ediyorum. Bugün aldığım şeyi gelecek hafta veya ay daha yüksek bir fiyattan almak zorunda kalabiliyorum. Bu yüzden, fiyat istikrarının sağlanmasının acil bir ihtiyaç olduğu ve bunda da en büyük sorumluluğun iktidara düştüğü kanaatineyim. Hatta bugün bunun iktidarın ilk görevi olduğunu bile söyleyebilirim.

 

İktidarın fiyat artışlarından duyduğu rahatsızlıktan dolayı fiyatlarla mücadele etme yolları arayışına gitmesini anlıyorum. Son mahallî seçimlerde AK Parti’nin yaşadığı kayıplar ve bunların büyük ölçüde kötü ekonomik şartlara bağlanması da iktidarı bu konuda harekete geçmeye zorluyor; çünkü, her hâlükârda, fatura iktidara çıkarılmakta. Herkes bir şeyler yapılması ve bunun da iktidar tarafından yapılması gerektiğinin farkında.

 

Ancak, iktidar sorunla mücadelede yanlış bir yolda ilerlemekte. Fiyat artışına sebep olan şeylerle ilgilenmek yerine fahiş olduğu iddia edilen fiyatlardan mal satışı yapanların peşine düşmeye çalışmakta. Medyaya yansıyan bilgilere göre fahiş fiyatla satış yapanlara verilecek cezalar artırılacakmış; halk diliyle, böyle yapanlara “katmerli cezalar” verilecekmiş.

 

Bu tamamen yanlış bir yaklaşım. Ekonomiye bir tür polisiye tedbirlerle müdahale etme çabası. Bu anlayışa göre iktisadi aktörler cezalarla istenildiği gibi davranmaya sevk edilebilir. Bu elbette olmaz, olamaz. Ekonomik aktörler mutlaka bu adıma bir cevap verecektir. İktisadi hayat polisiye tedbirlerle kontrol altına alınabilseydi, bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olurduk. Mesela, Sovyetler Birliği yıkılmazdı...

 

İkincisi, bu adım muhtemelen bazı ekonomik faaliyetleri caydıracaktır. Biz daha ziyade nihai tüketim mallarıyla ilgiliyiz ama her malın bir üretim ve tüketiciye ulaşma süreci ve bunlarda kullanılan çok sayıda girdi söz konusu. Kuşkusuz, bu girdilerde de fiyat yükselmeleri oluyor. İktisadi hayata bu tür iyi niyetli ama kökten hatalı müdahaleler hemen ekonomi üzerinde tesirli olacaktır. Kaçınılmaz olarak çeşitli üretim ve pazarlama faaliyetleri daralacaktır. Bunun sonucunda piyasaya girecek mal miktarı azalacak ve fiyatlar artacaktır. Yani istenenin tam tersi bir sonuç ortaya çıkacaktır.

 

Üçüncüsü, ekonomiye müdahale belli bir alanda iktisadi aktörlerin önüne set çekerken ekonomik aktörler kendilerine başka alanlar bulmaya çalışacak ve eninde sonunda bulacaktır. Bu sefer onların önünü almak için yeni devlet müdahaleleri gerekecektir. Böylece ekonomiye yersiz ve gereksiz devlet müdahaleleri artacaktır. Her müdahale mutlaka başka müdahaleler gerektirecek ve adım adım serbest piyasa alanı daralacaktır.

 

Çözüm ne?

 

Çözümün ne olduğuyla ilgili fikirlerimi açıklamadan önce bir noktaya işaret edeyim. Bu konu ancak son bir iki yıldır toplumun gündeminde; sekiz on yıl önce böyle bir konu hemen hemen hiç yoktu. Bunun sebebi, fiyat istikrarının en azından bugün olduğundan daha kuvvetli bir şekilde kurulmuş olmasıydı. Dolayısıyla, ana problem fiyat istikrarının bozulması. Başka bir deyişle, enflasyon. Enflasyonun ana sorumlusu da devlet. Tamam, tüm dünyada enflasyon bir problem ama Türkiye bu problemi çok daha ağır bir şekilde yaşamakta.

 

Hükûmetin sorun olarak gördüğü şey, yani yüksek fiyatlar, bir sonuç. Hükûmetin asıl yapması gereken şey sonuçla değil, bu problemin kaynağıyla, sebebiyle ilgilenmek; yani enflasyon ile mücadele etmek. Bu da daha sıkı bir para politikasını ve kamudaki israfların -abartılmış ve kesintisiz artan kamu istihdamı da dâhil olmak üzere- önlenmesini gerektiriyor…

 

Korkarım ki bu anlayış ve politikayla problemlerin çözüm süresi uzayacak ve insanlar sıkıntı çekmeye devam edecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Emir Talha21 Nisan 2024 01:24

İnsanların tüketim alışkanlıkları sebep, enflasyon sonuçtur.