Terörsüz Türkiye için ABD tarihinden dersler

A -
A +

Geçen hafta cuma günü yayınlanan yazıma çeşitli destek ve eleştiri mesajları geldi. Çok kıymetli bir okuyucum ABD tarihinden verdiği örnekle konuya açıklık getirdi. Bu mesajı, okuyucumun anlayışına sığınarak, paylaşmak istiyorum:

 

“ABD iç savaşında son araştırmalara göre yaklaşık yedi yüz elli bin kişi hayatını kaybetti. Bu çok kanlı savaş başladığında ABD nüfusu otuz iki milyon civarındaydı. Yani neredeyse her kırk Amerikalıdan biri bu savaşta can verdi. Yüz binlerce insan da yaralandı. Söylemeye gerek olmasa da bu insanlar elbette plastikten yapılmış değillerdi. Eşleri, anneleri, babaları, çocukları, arkadaşları, komşuları, hayalleri ve ümitleri olan insanlardı. ABD tarihinde toplam yüzü aşkın savaşa girdi. Bunlar içinde en kanlı ve en yüksek kayıplı savaş iç savaştır. İç savaşta ABD'nin o zamana kadar yaptığı tüm savaşlardaki kaybından on beş mislinden fazla insan kaybedildi. Yalnızca 1862'deki bir muhaberede bir günde yirmi üç bin insan öldü veya yaralandı. Bu ABD tarihindeki en kanlı gün. İç savaşı saymazsak bugüne kadar ABD'nin girdiği yüzü aşkın savaştaki toplam kaybı yaklaşık yedi yüz on bin. 

 

 

1865'te iç savaş bittikten sonra ne oldu?

 

 

Savaşta Güney’in başkanı Jefferson Davis teslim olmak istemedi, savaşı sürdürmeye kararlıydı ve bu yönde adımlar attı. Sonunda yakalandı. İki yıl hapiste kaldıktan sonra değişik yıllarda üç defa Avrupa’yı iş amaçlı olarak ziyaret etti. Üç üniversite seviyesindeki okulun rektörlük teklifini geri çevirdi. Bir sigorta şirketinin başına geçti. Daha sonra bir İngiliz şirketi için çalıştı. İç savaşta yanlış bir şey yaptığını hiçbir zaman kabul etmedi. Savaş sırasındaki hareketlerini ve Güney’in ABD'den ayırılmasını haklı göstermeye çalışan bir kitap yazdı. Hatıralarını yazmaya ek olarak başka bir kitap ve makaleleri de oldu. Güney’deki seyahatlerinde bir kahraman olarak karşılandı ve görüldü. Vefat ettiğinde seksen yaşını geçmişti.

 

İç savaştan önce Güney’in ABD'den ayrılmasına karşı olan Robert Lee Güney’in başkomutanı ve hatta iç savaşın en büyük generaliydi. Kuzey ordusunun çok kayıplar vermesinin ve savaşın uzamasının baş sebebiydi. Güney’in kazanamayacağını anladığında teslim oldu ve sonrasında iç barış için çalıştı. Hapis cezası verilmedi ve hatta tevkif bile edilmedi. Oy verme hakkı ve savaştan önceki evi elinden alındı. Bazı haklarıyla ilgili olarak savaş bittikten üç yıl sonra çıkarılan af kapsamına alındı. Hayatının sonuna kadar bir üniversitede çok başarılı bir şekilde rektörlük yaptı ve bu görevinde çok sevilip sayıldı. 

 

 

Daha sonra ne oldu?

 

 

1881-1882 yıllarında ABD ekonomisi İngiltere ekonomisini geçerek dünyanın en büyük ekonomisi hâline geldi. Savaşın 1865 yılında bittiğini aklımızda tutarsak ABD'nin iç savaştan sonra sağlanan barış sonucunda bu duruma ne kadar kısa zamanda geldiği son derece dikkat çekici. Hiç gerek olmayan bazı konularda Amerikalıların örnek olarak alındığını defalarca üzülerek gördüm. Toplumların zihniyetleri ve kültürleri farklı olsa da tam bu konuda Amerikalıların 19. yüzyılda neyi başardığı üstünde düşünülmeye ve incelenmeye değer. 21. yüzyılda Türkiye’nin de kendine has dinamikleriyle iç barışı bir an önce tesis etmesini ve bunun sonucunda birlik içinde kısa zamanda yükselmesini tüm kalbimle arzu ediyorum. Hatta bekliyorum!”

 

 

 

Değerli okurumun dikkat ettiği gerçek şu: Ne kadar ağır acılar yaşamış olursak olalım, geçmişe değil geleceğe bakmak zorundayız. Acılarımızı canlı tutmaya çalışmak yerine kalbimize gömmeli ve yeni acılar yaşanmaması için adımlar atmalıyız. Bu adımlar sadece şu veya bu kesimin değil tüm toplumun lehine olacaktır.

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.