Terörsüz Türkiye yolunda PKK'nın kendisini feshettiği açıklamasıyla yeni bir sürece girdik. PKK'nın daha önce de silah bıraktığı ama bunun bir işe yaramadığı hatırlanarak karamsar olunabilirse de bu sefer daha umutlu olmak için sebeplerimiz var. PKK, İspanya’nın ETA’sı, İngiltere’nin IRA’sı ve Kolombiya’nın FARC’ı gibi yolun sonuna gelmiş görünüyor.
Bu gelişme birkaç faktörün etkisiyle oldu.
En başta zikredilmesi gereken, Türkiye'nin demokratikleşme yolunda aldığı mesafe. Eskiden katı bir bürokratik vesayet sistemi vardı ve askerler ülkenin ne yapabileceği ve ne yapamayacağı hakkında neredeyse son sözü söyleme hakkına ve gücüne sahipti. Tarihî gelişmelerin tesiri ve AK Parti'nin çabalarıyla bu vesayet ciddi biçimde geriletildi. İnisiyatif askerlerden seçilmiş siyasetçilere geçti. Siyasetçi doğal olarak daha uzlaşmacıdır, çünkü halkla temas hâlinde olmak zorundadır. Böylece Türkiye demokraside önemli mesafe katetti. Kitlesel hak ihlalleri sona erdirildi. Kürtler bu kitleler arasındaydı. Nitekim Öcalan bu gerçeği gördü ve PKK'ya yaptığı silah bırakma çağrısında iki noktaya işaret etti. İlki, bir zamanlar adı bile anılmayan Kürtlerin artık belediyelerinin olmasıydı. İkincisi, Kürt meselesinde ifade özgürlüğünün çok genişlemesiydi.
Türkiye, terörle bağları olmasına rağmen DEM çizgisindeki partileri kapatmayarak AB demokrasilerini aşan bir başarıya imza attı. Kürtleri temsil ettiğini iddia eden partiler TBMM'ye girdi. Grup kurdu. Komisyonlara üye verdi. Kanun yapma faaliyetlerine katıldı. TBMM başkanvekilliği gibi çok önemli sembolik değer taşıyan bir göreve gelebildi.
Türkiye'nin yerli ve millî silah sanayiindeki gelişmelerin ürünleri ve Türkiye'nin terörle mücadelede temel bir konsept değişikliğine gitmesi de PKK'yı zora düşürdü. Türkiye eskiden terör saldırılarına cevaben güvenlik operasyonları yapardı. İmkân ve kabiliyetleri daha fazlasına el vermezdi. Ancak, saldırıları beklemek yerine her neredeyse orada teröristle mücadele etme politikası her şeyi kökten değiştirdi. Yerli imkân ve kabiliyetler de bunu mümkün kıldı. İHA ve SİHA'larla teröristler devamlı gözetim altında tutuldu ve önde gelen bazıları MİT tarafından saha operasyonlarıyla tasfiye edildi.
Aradan geçen yıllar elbette PKK idarecilerini de yordu ve umutsuzluğa sevk etti. Bütün saldırılarına rağmen PKK bir ilerleme sağlayamadı. Yaklaşık elli yıllık terör döneminde en çok zararı Kürtler gördü. On binlerce Kürt boş bir hayal uğruna öldü. Oysa Kürt meselesinde silah değil demokrasi kazanç sağladı. Demokrasiye geçişle birlikte başlayan iyileşmeler bürokratik inisiyatifin yerinin siyasi inisiyatif tarafından alınmasıyla daha iyiye gitti. AK Parti iktidarları zamanında Kürt kültürü üzerine konulmuş ve bazılarının tarihi tek parti diktatörlüğüne kadar giden insan haklarına aykırı yasaklar önemli ölçüde tasfiye edildi. Bu da görülmesi gereken bir gerçek teşkil etti.
PKK’ya uluslararası destek de azalmaya başladı. En önemli gelişme Suriye'de ortaya çıktı. Suriye’de yönetim Türkiye'ye yakın bir ekibin eline geçti. Yeni yönetim PKK'nın Suriye koluna müsamaha gösterilmeyeceğini ve ayrı bir silahlı varlık olarak hayatta kalmasına müsaade edilmeyeceğini açıkladı. PKK'nın her şeyden önce Kürtleri insan yerine bile koymayan Esad cumhuriyetinde -daha doğrusu diktatörlüğünde- hayat ve alan bulabildiğini hatırlamakta fayda var. Bu gerçek göz önünde tutulduğunda, insan, Beşar Esad'a destek çıkanları, o devrilince üzülenleri anlamakta zorlanıyor. Türkiye'nin Irak ile ilişkilerinin gitgide sıkılaşması PKK'nın Irak'taki varlığı için de sıkıntı olmaya başladı. Irak Kürdistan Özerk Yönetimi'nin PKK'ya ve silahlı faaliyetlerine cephe alması PKK'nın işini zorlaştırdı...
PKK’nın ortadan kalkması Türkiye için çok iyi bir gelişme. Ama bu bütün problemlerin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Yapacak çok iş var. Dikkatli ve sabırlı şekilde ilerlemeye çalışmalıyız.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...