Geçtiğimiz hafta, ev sahibi-kiracı ilişkilerini kurala bağlayan bir sistem gerektiğine vurgu yapmıştım. Malum, deprem tehlikesi sebebiyle kentsel dönüşümde bir seferberlik var. Devlet 'Yarısı bizden' dediğinden beri bu seferberlik daha da bir hız kazandı. Evi kentsel dönüşüme giren kiralık ev aramaya başlıyor. Hâl böyle olunca zaten 'yetersiz' olan kiralık konut sayısı iyice ulaşılmaz hâle geliyor. Bu da harabe gibi evlere lüks konut fiyatı isteyen ev sahiplerinin sayısını artırıyor. Kiracı, "Ev oturulacak gibi değil. İçine girebilmek için en az 50-60 bin lira masraf yapmam gerek" derken, tablonun diğer tarafında ev sahipleri var. Onlar da evlerinden aldıkları kiranın, çıkan kiracının perişan ettiği evi ayağa kaldırmak için harcadığından şikâyetçi. O nedenle tekraren söylüyorum ki; bir kiracı eve girerken de çıkarken de ekspertiz zorunlu olsun. Noter benzeri bir sistem... İki tarafı da koruyan bir sistem...
"Kötü kiracı evden eder" başlıklı yazımın ardından çok sayıda okurumuzdan yorum aldım. "Yasalardan güç alan kiracılar ev sahiplerine yapmadığını bırakmıyor" diyen de vardı, "Kötü kiracı ev sahibini zorunlu kiracı yapar" diyen de... Bir başka yorumda da "Ev sahibi kimsenin geçim sıkıntısının sorumlusu da değil, finansörü de olamaz" deniyor. Bir okurumuz ise "Evimi kiracıdan alamıyorum. Tek suçlu sistemdir. Kiracımın haksız olduğunu bile bile onları yönlendirenlerdir" diyor. Evini sadece 2 yıllığına kiralayan, ancak 12 yıla ek olarak 5 yıldır süren tahliye davası sebebiyle 17 yıldır evinin 'işgal' edildiğini söyleyen bir mağdur ise "Darbediliyorum, tehdit ediliyorum. Ödenmeyen aidatlar, kiralar ve harabeye dönen de cabası" diyerek dile getirmiş yaşadıklarını. 1 yıllığına kiraya veren ama 6 yıldır tahliye edilmeyen evinden şikâyet eden, yıllarca kredisini ödediği evinde yok pahasına oturanları anlatan çok sayıda okuyucu... Fakat onların da dediği gibi, sadece kiracıyı koruyan sistem adaletsizliği her geçen gün büyütüyor.
'İade yok' diyemezler!
Online ticaret, hayatımızın iyice merkezine yerleştiğinden beri, tüketici sorunları daha da arttı. Ticaret Bakanlığı, şikâyetlerin kolayca bildirilebileceği sistemi kurdu ve bildirimler dikkatle izleniyor, sonuç hızla alınıyor. Sırf bunu denemek için 'Fahiş Fiyatla Mücadele Hattı' olan 175'e ve e-Devlet üzerinden yapılan şikâyet bildirimi sistemini aynı anda kullandım. Bir restoranda kesilmiş fişte, KDV'nin yüzde 10 olması gerekirken, yüzde 1 yazılmıştı. Yani tüketiciden yüzde 10 olarak alınan KDV, devlete yüzde 1 olarak ödeniyor. Haksızlık burada. Benim ödediğim verginin sadece 10'da biri devlete gidecekti. Şikâyetim sonuçlandı, bildirim yapıldı. Çok güzel işleyen bir sistem... Aynı şekilde e-Ticaret'te de kurallar belli. Tüketici hiçbir sebep belirtmeden, 14 gün içinde iade edip ödediğini geri alma hakkına sahip. Aldığı ürünün defolu, hatalı, istediğinin dışında gelmesi hâlinde ise başvurusunu 30 gün içinde yapması gerekiyor. Fakat özellikle bazı sosyal medya kaynaklı satıcılarda "iade yoktur" ibaresi görünüyor. Bunu yazmaya hakları yok. Böyle bir durumda ALO 175'e mutlaka şikâyette bulunmalısınız. Bir de sahte indirimler var. Diyelim ki bir ürünün yüzde 70 indirimli olduğu iddia ediliyor. Son fiyata bakın. Diyelim ki 1.000 lira. Yüzde 70 indirim yapıldığı iddia edildiğine göre, ilk fiyat 3.000 lira civarında olmalı. Eğer o satıcı, en son 3.000 liraya sattığını ispatlayamazsa, yanlış reklama girer. O zaman, en son sattığı fiyattan yüzde 70 indirim yapmak zorunda kalır. Yani 1.000 liralık ürünü siz 300 liraya alabilirsiniz.

