Borsa yeniden zirveye

A -
A +

Borsa İstanbul’da BİST100 endeksi geçen haftayı 8346’dan tamamladı. Böylece endeks tarafında üç aydan fazla süredir geçilemeyen 8100-8150 direnci aşılmış oldu. Bundan sonraki süreçte artık 8100 seviyesini kritik destek olarak takip edeceğiz. Bu seviye üzerinde kalıcılık hâlinde, tarihî zirve olan 8562 seviyesine doğru hareketlenme isteğinin de arttığını görebiliriz. Endekste 8100’ün altında ise 7900’ün, artık daha itibar edilir ve güvenilir bir destek seviyesi olarak çalışabileceğini görebiliriz, mevcut şartlarda…

 

Borsada zirveye yüzde 3,5 gibi bir yakınlık söz konusu iken; bu süreçte SAHOL, BIMAS, TTKOM, EKGYO, KCHOL, ASELS, ENKAI, TCELL, THYAO gibi BİST50 şirketleri, zirve seviyelerine oldukça yakınlaşan hisseler olarak öne çıktı. Buna karşılık GUBRF, ALFAS, HEKTS, ODAS, KOZAA, SASA, KOZAL, VESTL, TKFEN, OYAKC gibi BİST50 şirketleri, yüzde 25 ve daha üzerinde bir oranla, gördükleri zirve seviyeye uzakta bulunan hisseler olarak dikkat çekti.

 

TCMB’nin son faiz kararı ile piyasalara ve TL varlıklara güven vermeye devam etmesi, ülke risk priminde düşük seyrin sürmesi, yabancı yatırımcının artan ilgisi (19 Ocak haftasında 145,6 milyon dolarlık hisse alışı yaptılar), Borsa İstanbul’un emsal ülke değerleri ve gelecek döneme dair değerleme tahminlerine göre iskontolu işlem görmesi gibi sebeplerle endekste rahatlama yaşanıyor. Ancak en azından şimdilik aynı ivme ile genele yayılan yükseliş izlenmiyor. Mevcut konjonktürün desteklediği Holding, Perakende, Havacılık, Telekomünikasyon gibi sektörlerin önden gittiği görülüyor. Bankaları da bu potaya dâhil edebiliriz. Otomotiv, Beyaz Eşya ve Sınai sektör hisseleri ise dip seviyelerden anlamlı tepki verseler de henüz endeks ile tam paralellik yakalayamadılar.

 

Sonuç olarak; endekste 7200 dibi üzerinden çok zaman geçmedi, sadece 1 ay… Ama bu 1 aylık süreçte borsadaki hisselerde; 1 yıllık enflasyon beklentisi, 1 yıllık mevduat getirisi gibi yüzde 40-45’lik oranlara karşılık gelen getiriler yakalandı. Bu sebeple küsüp giden 1 milyonun üzerindeki yatırımcının, biraz daha sabretmesi gerekiyordu diye düşünüyorum.

 

 

 

DOLAR MESELESİ

 

 

 

Son günlerde dolarla ilgili yıl sonu beklentilerine dair çok farklı açıklamalar geliyor. İhracatçılar artış istiyor. Buna karşılık ABD’li bir bankanın “2025’in ilk çeyreğinde dolar 28,50 TL olabilir” şeklindeki bir raporu epey ses getirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de cuma günü X hesabından, “İhracatın ana belirleyicisi yurt dışı talep olup kurun önemli bir etkisi yoktur. Dünya ticaretinden daha çok pay almak ve kazanımlarımızı kalıcı hâle getirmek ancak verimlilik artışı, inovasyon, yüksek katma değer ve markalaşma ile mümkündür” şeklinde bir paylaşımda bulundu. Bakan Şimşek paylaşımında; 2018 yılında ortalama 5,25 olan doların, 2023 ortalamasında 24,75’e kadar yükseldiğine ve ihracatın aynı süreçte 177 milyar dolardan 256 milyar dolara çıktığına işaret etmişti. Yani ihracattaki artış, kurun epey altında kalmıştı.

 

AK Parti iktidarlarının önemli devlet bakanlarından Kürşad Tüzmen dönemini hatırladım. 58., 59. ve 60. Hükûmetlerde, Dış Ticaret ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptı. 2002 yılından 2009 yılına kadar… 2002’de Tüzmen, dış ticaretin dümenine geçtiğinde dolar/TL kuru 1,67 TL seviyesinde bulunuyordu. Görevi teslim ettiğinde, Mayıs 2009’da dolar 1,58 TL civarındaydı. İhracat, yerinde sayan dolara rağmen; 2002’yi tamamladığı seviye olan 36 milyar dolardan, 2008 sonunda 132 milyar dolara kadar yükselmişti. %266’lık bir artış… 2003-2008 yıllarını kapsayan 6 yıllık kümülatif enflasyon da yaklaşık yüzde 80 olarak gerçekleşmişti. Sonuç olarak ihracat artışı, dolara ve enflasyona ciddi fark atmıştı.

 

Her iki dönemin çok daha başka dinamikleri de muhakkak vardır ancak şu bir gerçek ki döviz kuru önden gidiyor, maliyet enflasyonu arkadan geliyor. Dolayısıyla dövizin önden durması gerekiyor ki arkadan da maliyet enflasyonu gelmesin. Ekonomi yönetiminin politikalarına bu açıdan da bakmakta fayda var.  

 

Bir noktaya daha dikkat çekelim, ABD borsaları tarihî zirvelerini yokluyor. ABD Merkez Bankasının (FED) bu yıl faiz indirimlerine başlayacağı yönündeki beklentiler, orada hisse senedi piyasalarında haftalardır satın alınıyor. Bu senaryo, küresel dolar endeksinin de (DXY) kasım ayından beri 105,00 seviyesi altında kalıcı olmasını beraberinde getirdi. Yani dolarda, (mevcut şartlarda) küresel anlamda güçlü duruşu destekleyecek bir FED para politikası beklentisinin bulunmadığını da göz önünde bulunduralım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.