Kurumsal tiyatro

A -
A +

Yaşadığımız çağın en büyük hastalığı bence samimiyet kaybı. Hakikatten ve özden hızla uzaklaşıyor ve kurgu karakterlere dönüşüyoruz. Ebeveynlikte, eğitimde, iş dünyasında… Her yerde tiyatro oynanıyor. Bu yüzden başarılı olmak için iyi kostümler, güzel dekorlar, oyunculuk ve ezber kabiliyeti gerekiyor.

 

İş dünyasında kurumsallaşma adıyla sahnelenen oyuna bakalım mesela. Sahnede ışıltılı ortamlar, şık insanlar ve nazik bir dil var. Sahne arkasındaysa kan gövdeyi götürüyor. Modern gladyatörler takım elbise giymiş, ellerinde laptopla savaşıyorlar.

 

Vitrine kişisel gelişim ve kariyer fırsatları dizilmiş. İçeriden zincir ve kırbaç sesleri geliyor.

 

İlk olarak 1980’li yıllarda neoliberal politikalara uyum sağlamak için sahnelendi bu oyun. Sloganı da şuydu: İnsanları ölesiye çalıştır ama bir yandan da kendilerini iyi hissetmelerini sağla. Kendilerini iyi hissetsinler ki daha çok çalışsınlar. Aidiyet kazansınlar ki şirket daha çok para kazansın.

 

Bu oyunun en büyük başarısı, sömürüyü fırsat gibi pazarlaması. "Kendini geliştirme fırsatı" diye sunulan şey aslında ücretsiz fazla mesai demek. "Rekabetçi ortam" denilen yer, çalışanların birbirine düşman edildiği bir arena. Başarı kolektif ama başarısızlık nedense hep bireysel.

 

Peki hiç mi yok gerçekten çalışanını düşünen, huzurlu ve mutlu bir çalışma ortamı sağlayan şirket? Var elbette ama kaideyi bozacak kadar değil. Global çapta genel manzara bu maalesef...

 

     ***

 

Eskiden kürek mahkûmları için kırbaç neyse, modern dünyadaki motivasyon programları, gelişim atölyeleri de işte o! Bir farkı olduğunu düşünmüyorum.

 

Çalışanlarımız için motivasyon programı düzenliyoruz! Amaç ne peki? İnsanların moralini düzeltmek. Peki insanların moralini niçin düzeltmeye çalışıyoruz? Çünkü morali bozuk insan verimli çalışamaz. Öyleyse milletin moralini düzeltelim de şirketin kâr grafiği düzelsin.

 

Peki bu programlar işe yarıyor mu? Çoğunlukla hayır. Çünkü kimse kimseye değer falan vermiyor. İnsan kazanma sanatı, para kazanma hırsına alet ediliyor.

 

İnsan kaynaklarının organize ettiği "Biz Bir Aileyiz" pikniğinde bile herkes hesap yapıyor:

 

"Bu pikniğe gitmesem puan kaybeder miyim? Patates salatası getirirsem terfi şansım artar mı?"

 

     ***

 

Şirket içi motivasyon programlarının en ironik yanı şu: Çalışanların stres seviyesini yükselten şey, üzerlerindeki baskı aslında. Ama sistem bu baskıyı azaltmak yerine, baskıya dayanma kapasitesini artırmaya çalışıyor. Bunu da bir lütufmuş gibi sunuyor.

 

İşini yetiştirmek için nefes nefese kalan bir çalışana nefes egzersizi yaptırmak nedir? Yükünü biraz hafiflet, o zaten iyileşir. Tek başına mega projeleri yetiştirmeye çalışan adama "yoga" yaptırılmaz! Gerginlikten tansiyonu fırlayan çalışana, “öğle arası meditasyon programı” müjde gibi sunulmaz.

 

Herkes bilinçaltında kendilerine yapılan yatırımın amacını biliyor aslında. Bu yüzden sistemin kurguladığı bu samimiyetsizlik bir şekilde çalışana da sirayet ediyor.

 

     ***

 

Kurumsal tiyatroda kullanılan dil alabildiğine nazik ama tavırların eli sopalı. Kelimeler nezaketten ölüyor ama cümleler alabildiğine tehditkâr!

 

Arz edenlerde saygı, rica edenlerde nezaket yok. Yazılımlar birbiriyle konuşuyor ama insanlar birbirine küs. Ofisin her noktasında internet ful çekiyor ama kimse birbirini çekemiyor.

 

Bazen “Bilmem ne Bey, bir odama gelir misiniz lütfen rica etsem!” cümlesi ofis ikliminin terazisinde en okkalı küfürden daha ağır çekiyor. “Değerli” ile başlayıp “rica ederim” ile biten maillerin gövdesinden kan sıçrıyor. Konuşmalar hep üst perdeden ama davranışlar her geçen gün irtifa kaybediyor.

 

Ve böyle bir iklimde herkes bir iş yaparken tek bir şeyin mevcudiyetini sorgulamaya başlıyor; çıkar...

 

Netice? Kuyu kazma deyimi gerçek olsa, bir plazadan bütün Afrika’ya yetecek su çıkar!

 

Kaygılarımla arz ederim.

 

 

 

Salih Uyan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.