Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Asr-ı saadet mutfağı

Asr-ı saadet mutfağı

Ramazan Haberleri

Hicaz havalisinde ne yenir nasıl yenirdi, Anadolu’muza benzer yanları, farkları...

Efendimizin evinde çorbalar toprak kaplarda pişer, suyunu bol tutar eşe dosta da dağıtırlar. Hastalara sebzeli çorba yapar, hiç olmadı arpayla pazı kaynatırlar.
Zenginler Haremeyn fakirlerine öğütülmüş hububat ve etle yapılan “Deşişe-i Resûlüllah”i sunar.
Herîse, yanî keşkek pişirmesini, Efendimize, Cebrâîl “aleyhimesselâm” öğretir. Herîse, insanı kuvvetlendirir. Sahabeden Es’ad bin Zürâre, bazı geceler haşlanmış buğday ve dövülmüş etle herîse hazırlar, dağıtır dostlara.
Hazire ise et, su ve kepeksiz unla pişirilen bir bulamaçtır.
Sahabe-i kiram sade beslenir, tencereye hem et, hem yağ atmazlar. Yumurta yer ama sık tavuk kesmezler. Balık ise nadiren uğrar çarşıya.
Yemen, Umman, Bayreyn ve Kızıldeniz sahilinde oturanlar balıktan yana şanslıdırlar. Pirinçle pişirir kûsan yaparlar.
Bütün Peygamberler “aleyhimüsselâm” arpa ekmeği yemiştir.
Hiç değilse bir kere denemeli.

ETLİLER
Arablar avcıdır, zebra, ceylan, tavşan peşinde koşarlar.
Müslümanlar yırtıcı hayvanları, pençeli kuşları ve evcil eşekleri yemez, çöplükte eşinen tavukları bekletir, temizlenmedikçe bıçak vurmazlar.
Araplar eti ya kebap eder (meşvi- şiş- şiva) ya haşlar (veşika) ya da tandırda kızartırlar (haniz- büryan). Davetlerde etle bulguru birlikte (tafeyşel) sunarlar. Eti bazen sirkede bekletip pişirirler ki (irt) kolay bozulmaz, yol azığı yaparlar.
Kurban bayramlarında etin fazlasını kurutarak saklar, çorbalara katarlar.
Efendimiz kapısına ürkerek sokulan bir yabancıya “çekinme” buyurur: “Ben hükümdar değilim, senin gibi kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”
Eti tuz ve baharatlarla terbiye eder pastırma da yaparlar.
Tirit (serid), et suyu ile ıslatılmış ekmektir. Anadolu’da da sahur yemeğidir.
Her gün et yemek, kalbi karartır. Melekler sevmez. Eti az yemek de uyuşukluk verir, tavsiye edilmez.

YEŞİLLİK MUTLAKA
Efendimiz yeşillik yer ve yenmesini öğütler. Kabak, pazı, mantar, şalgam ve bezelye ve baklayı sever, soğan (basal), sarımsak (sum) ve pırasayı (kürras) çiğ almazlar. Salatalık, acur ve taze hurma daima bulunur pazarda.
Semizotu da tavsiye edilir. Kerevizin unutkanlığı giderdiği söylenir. Patlıcan da medh olunur ve zeytinyağlı pişiriniz denilir. (Kim sevmez ki?)
Efendimiz, mercimek çorbasını, av ve koyun etini sever. Kabak tatlısı ve kabak aşından hoşlanırlar. Enes bin Mâlik “Resûlüllah’tan gördüğümden beri kabağı severim” der. (Bu rivâyette hem kabağı sevmenin, hem de Efendimiz’in sevdiğini sevmenin müstehab olduğuna delâlet var (İmâm-ı Nevevî)...  Yeşillik bulunmayan sofra akılsız ihtiyara benzer. İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık “Mal ve evlât isteyen nebatî (bitkili) yesin” der.

PİLAVLAR
Arap yemeklerinde kuru bakla, nohut hayli yer tutar. Efendimiz pirinç pilavını sever, bunu bilen müminler salevat getirir kondu mu sofraya.
“Bir keresinde Hazret-i Hasan bin Ali, İbn-i Abbas ve İbn-i Ca’fer (Allah onların hepsinden razı olsun), Selmâ Hatun’a gelir “Bize Resûlüllah’ın sevdiği bir yemek pişir” derler.
- Ey benim yavrucuklarım! Şimdiki zamanda siz onu beğenir misiniz?
- Beğeniriz.
Bunun üzerine Selmâ Hatun bir miktar arpa alıp değirmende çeker. Sonra bir kabın içine alıp zeytinyağı ile pişirir, üzerine birtakım otlar (baharat) saçıp önlerine koyar.

SEVîK (KAVUT)
Sefere çıkanlar yanına kavrulmuş buğday (Sevik-kavut) alırlar. Sevik pratik bir malzemedir, çorba bulamaç ve ekmek yapılır, hatta helvaya çevrilir kolayca.
Sa’d bin Ebî Vakkas hastalanınca Efendimiz ferika tavsiye eder “süt, yağ ve ezilmiş hurma.” Bunu lohusalara da verirler ki kuvvet kazana.
Un, süt ve yağla yapılan bulamaca harire denir. Yağ olmazsa unu süt içinde inceltir (harika) kıtlık günlerinde verirler çocuklara. Sehine ise suyla pişer, fukara aşı derler ona.
Kavut yağ ya da kaymakla karıştırılırsa besise olur, zeytinyağı da katılabilir icabında.
Araplar makarna çeker (atriye), yağda hamur kızartır (lemze - akke), sütle unu çırpar, dökerler kızgın taşa  (sahire - akıtma- cızlama).
Akise, rağıde, rehiye un ve sütle pişen yemeklerdir. Yağ girerse velika derler, iç yağı girerse hazife.
Süt işlemeyi bilir peynir, keş, tereyağı yapar, deri tuluklara basarlar. Meymune validemizin kız kardeşi, Hüzeyle bint-i Hâris yaylada yaşar, ziyarete geldikçe tereyağ ve kuru yoğurt getirir yanında.

TATLILAR
Arabistanda tatlı daha ziyade hurma ve baldan yapılır. Serad civarında şeker kamışı da yetişir ayrıca.
Onlar da düğünlerde bizim gibi badem ve şeker saçar.
Tarfe adlı bodur ağaçlar üzerinde tatlı topaklar olur ki menn (kudret helvası) denir halk arasında.
Taif’in beyaz dağ balı (Şebabi) meşhurdur, misafire ise petek balı (şühde) çıkarırlar. Bal şerbetine bayılırlar. Balda şifâ vardır. Yetmiş Peygamber “aleyhimüsselâm” dua etmiştir ona.
O gün Hazret-i Osman’ın kervanı Medine’ye gelmiştir, unu yağla kavurtturur, balla tatlandırıp (fallûzec) dağıtır halka.
Habibullah’ın helvası mecî’dir yani sütle yoğrulmuş hurma. Sa’d bin Muâz Efendimize hurma ile birlikte ezilmiş susam da sunar.
Helva kepekli undan yapılırsa “nehale”, tahin de eklenirse “sahine” denir. Üzerine ceviz ve badem de serpilir varsa.
Hazret-i Âişe, yenecek neyimiz var diyen Efendimize bir tabak kavrulmuş hurma çıkarır. Ki hem yemek, hem tatlıdır bir bakıma.

MEYVELER
Mekke’nin hemen yanında Taif gibi bir yayla vardır, bağlık bahçeliktir. Medine toprakları zaten bereketlidir
Her kavun, karpuz ve narda bir damla Cennet suyu olduğu söylenir. İncir, kalbe ferahlık verir.
Yeşil hıyârı tuz ile, cevizi, hurma  ve bal ile yemek sünnettir.
Turfanda meyve getirildiğinde Efendimiz “Allahım, evvelini gösterdiğin gibi âhirini de göster” diye dua eder ve bir çocuğun eline tutuştururlar.
Hazret-i Talha’ya “ayva yemesini tavsiye eder, gönlü rahatlatır” buyururlar. Hamilelere ayva yedirirler ki çocukları güzel ola.
Üzüm (ineb) Kur’ân-ı kerimde geçer. Efendimiz cennetten bahsederken üzüm salkımlarından söz eder. Kur’ân-ı kerim okuyan mümini, kokulu meyveye (ütrücce), okumayan münafığı da Ebû Cehil karpuzuna benzetirler.

YEMİŞLER
Hicaz’da yabani yemiş de olur. Mesela Merruzzahran mevkiinde erak (misvak ağacının) meyvesini (kebâs) toplarlar.  
Taif’te şeftali de yetişir. Sakif heyeti Medine’ye gelirken kuru üzüm ve nar (rummân) alırlar yanlarına. İbn Asâkir’e göre Hazret-i Dıhye Şam’dan fıstık, badem getirir. Dut, incir, zencefil bilinir.
Habbetüssevdâ, (şûniz- çörek otu) dertlere devâdır.
Cevizi peynirle yemek tavsiye edilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...