İran hapishanelerinin karanlık yüzü! Hayat değil, ölüm mücadelesi...
İran’ın Ahvaz kenti yakınlarındaki Sheiban Hapishanesi’nin 5. Koğuşu, siyasi tutuklular için insanlık dışı koşullara sahne oluyor. Mahkumlar tuvalet ve duş için saatlerce beklemek zorunda kalıyor, salgın hastalıklar kontrolsüz şekilde yayılıyor.
İran’ın Ahvaz kenti yakınlarındaki Sheiban Hapishanesi’nin 5. Koğuşu, siyasi tutuklular için insanlık dışı koşullara sahne oluyor. Koğuşta 100 kişi için tasarlanmış alanlarda 125 mahkum kalıyor; 20 metrekarelik odalarda 20 kişi bir arada uyuyor.
Mahkumlar tuvalet ve duş için saatlerce beklemek zorunda kalıyor, salgın hastalıklar kontrolsüz şekilde yayılıyor.
İSRAİL'E CASUSLUK EN BÜYÜK SUÇ
IranWire'den edinilen bilgilere göre, Hapishane yetkilileri, mahkumlara karşı açık bir küçümseme sergiliyor. Koğuş müdürü Khosro Tarafi’nin, Arap siyasi tutuklulara “yıllar önce idam edilmeliydiniz” ve “size verdiğimiz yer hak ettiğinizden fazla” dediği iddia ediliyor.
Son olarak İsrail ile 12 günlük savaşta gözaltına alınan 80 genç tutuklu, mevcut siyasi mahkumların bulunduğu koğuşa getirildi. Bu tutukluların tümü 30 yaş altı ve “İsrail için casusluk” suçlamasıyla yargılanıyor.
Son tutuklamalar, İran’ın İsrail ile savaşın ardından başlattığı yeni baskı dalgasının bir parçası. Yetkililer, 21 bin kişinin İsrail ile iş birliği suçlamasıyla gözaltına alındığını açıkladı. İnsan hakları grupları, bu iddiaların delil dayanağını sorguluyor. Sadece Huzistan eyaletinde, onlarca kişi casusluk suçlamasıyla tutuklandı; 70’ten fazlası 5 ila 13 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkumlar, tek kişilik hücrelerdeki ağır işkencelerin ardından Sheiban’a getirildi ve burada da yaşamı tehdit eden koşullarla karşı karşıya. Koğuşta üç tuvaletten yalnızca ikisi çalışıyor, altı telefondan sadece biri kullanılabiliyor, tıbbi hizmet neredeyse yok.
Mahkumlar iki haftada bir egzersiz yapabiliyor, kütüphane yok edilmiş ve gazetelere erişim sınırlı.
Sheiban Hapishanesi, İran’ın petrol zengini Huzistan eyaletinde yer alıyor ve bölgede yaşayan Arap azınlık, uzun süredir ayrımcılık ve periyodik baskılara maruz kalıyor. İnsan hakları örgütleri, Arap kültürel aktivistlerin sistematik olarak hedef alındığını ve barışçıl hak savunusunun sık sık terörizm veya casusluk suçlamasına dönüştürüldüğünü raporluyor.
