30 Nisan 1959.
Dönemin CHP lideri İsmet İnönü Uşak’a gidecekti.
Bu ziyareti CHP’liler “Büyük taarruz” diye şişiriyordu.
Sebeb-i hikmeti ziyaretten bir gün önce anlaşıldı.
İktidardaki Demokrat Parti’nin Uşak İlçe Başkanı, bir CHP’li tarafından öldüresiye dövüldü.
Ziyaret günü ortalık karıştı.
İnönü ile beraber Ankara’dan Uşak’a giden CHP’liler, DP il binasını taşladı.
Taşlara karşılık binadan bir bardak atıldı.
CHP’nin borazanı gazeteler, ertesi gün İsmet İnönü’nün taşlandığını, hatta yaralandığını yazdı.
Görgü şahitleri bu iddiayı yalanlasa ne fayda!
Amaca ulaşılmış, CHP mağdur postuna bürünmüştü.
***
Eski Türkiye’de üniversiteler en kullanışlı aparattı.
İdeolojik körlüğe sürüklenen gençler, her darbe öncesi mutlaka ayaklandırıldı.
Demokrasiye geçişle birlikte, Cumhuriyet döneminin ilk darbesi 27 Mayıs öncesi de böyle oldu.
Darbeden bir ay önce öğrenciler hükûmete karşı sokağa döküldü.
CHP gazeteleri yine vazifesini tastamam yaptı;
Polis öğrencilere ateş açtı, yüzlerce öğrenci öldü. Cesetler kuyulara saklandı. Bazılarının cesetleri yakıldı, hatta kıyma yapıldı…
Oysa olaylarda iki kişi ölmüştü. Gezi gibi korkunç sokak kalkışmalarını organize edenler, belli ki ortalığı kan gölüne dönüştürmeyi istemiş, ancak amaçlarına ulaşamayınca bu yalanları uydurmak zorunda kalmıştı.
Provokasyonu yıllar sonra CHP’li Organ Birgit bir röportajında itiraf edecek, “28-29 Nisan gençlik olaylarını ben organize ettim. CHP Gençlik Kollarının başındaydım” diyecekti.
***
Darbe hazırlığı “cep”siz olmazdı.
Hele ki CHP gazetelerinde “yolsuzluk” iddialarıyla süslenmeden, asla!
Seçimde yenemedikleri iktidara güveni yok etmek için aslı astarı olmayan haberler üretildi.
İnönü döneminde tarlasındaki buğdayına bile el konup, ürünleri zorla silolarda çürütülen vatandaşın cebi Menderes döneminde para görmeye başlamıştı ama olsun!
Propaganda önemliydi!
Ekonominin iflas ettiği propagandası işleniyordu her gün gazetelerde.
“Menderes’in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu”,
“Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı”,
“Polatkan’ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı”,
“Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı. Suçu 12 milyon 500 bin liralık hisseye karşılık menfaat temini” manşetleri atılıyordu her gün.
Bunların hiçbiri ispat edilemedi ama kimin umurundaydı!
Bu yalanların hepsi, Yassıada’daki utanç yargılamalarına da malzeme olmuştu.
Üstüne ekledikleri, “Menderes 12 uçak dolusu altınla kaçmak isterken yakalandı” yalanı gibi.
***
Bunlar sivil ayak…
Ya askerî kanat!
Onlar da boş durmuyordu elbet.
Hem de daha ilk günden…
Menderes’in seçim kazandığı 14 Mayıs günü dört üst rütbeli komutan, koltuğu kaybeden İsmet İnönü’yü Çankaya Köşkü’nde ziyaret ederek bir emri olup olmadığını soruyor, İnönü de sırtlarını sıvazlayıp yolcu ediyordu.
Rekor oyla iki seçim kazanan Demokrat Parti’nin iktidarda kaldığı 10 yılda 11 cunta kuruluyor, altı darbe girişiminde bulunuluyordu.
Darbeden önceki son işaret, tarihe “9 Subay Olayı” olarak geçen darbe bildirisiydi.
Gereği yapılmadığı (yahut yapılamadığı) için o dokuz cuntacı, 27 Mayıs’ta bizzat görev aldı.
Cuntanın başında emekliliğe sevk için zorunlu izne çıkarılan Cemal Gürsel, organizatörler arasında ise aynı zamanda CHP milletvekili olan emekli Albay Cemal Yıldırım vardı.
***
İçeride olanlar, dışarıdan bağımsız değildi tabii ki!
CHP medyası Menderes’e “diktatör” başlıkları atarken, yabancı basında “otoriterleşme” suçlamaları gırla gidiyor, 27 yıllık tek parti(!) iktidarının sahibi CHP ve lideri İsmet İnönü ise itinayla övülüyordu.
Darbeden dört gün önce ise okyanus ötesinden “Birlikte çalışmaya hazır ve istekliyiz” mesajı bile verilmişti.
İşte, Başbakan Adnan Menderes, bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın alçakça idam edildiği 27 Mayıs darbesinin altyapısı böyle hazırlanmıştı. Aylarca süren işkencelerin ardından hunharca gerçekleştirilen idamdan 9 gün sonra Menderes'in evine gidilerek evin kapısına idam hükmünün bir suretinin asıldığı, idam edilirken kullanılan ip, idam gömleği, cellat, imam ve son gün yiyip içtiklerinin parasının, eşi Berin Menderes'ten alındığı çok sefer dile getirilmiştir.
Sonrasında da iktidara gelen her Başbakan, Menderes’in akıbeti hatırlatılarak “çizilen sınırların içinde tutulmaya” çalışılmıştır.
İşte bugün birileri o günleri çok özlemiştir.
(27 Mayıs 2021 tarihli makalemizden derlenmiştir.)
**************
Üsküdar, daha bir yıl öncesine kadar İstanbul’un en borçsuz belediyelerindendi.
30 Mart 2024 seçiminde CHP’ye geçtikten kısa süre sonra maaş ödeyememe, çöp toplamama gibi problemler baş gösterdi.
Dillere destan Nevmekân’ın bakımsızlığını, yeni başkan hanımefendinin ramazan ayında düzenlediği twerk dansı eğitimini saymıyorum bile…
Eski Başkan Hilmi Türkmen, borçsuz bıraktığı belediyeye geçtiğimiz günlerde 5 milyon 400 bin liralık haciz geldiğini paylaşınca mevcut başkan Sinem Dedetaş da bir açıklama yaparak borcun eski dönemden kaldığını söyledi.
Sonra olayın aslı anlaşıldı.
Meğer Üsküdar Belediyesi, AK Parti döneminde 800 milyon lira değerinde konutlar inşa etmiş ve bunların hiçbirisini satmadan seçimden sonra CHP'li yönetime teslim etmiş. CHP'li yönetim de konutları hemen satarak 800 milyon lirayı tahsil etmiş, ama müteahhide vermesi gereken 5 milyon 400 bin lirayı ödememiş.
CHP medyasının "AKP döneminden kalan borca haciz geldi” diye haberler yaptığı borç, işte buymuş.
Şu yalancılığa, şu pervasızlığa, şu pişkinliğe bakar mısınız?
Al Üsküdar’ı vur İBB’ye…
Hiç mi yüzünüz kızarmaz be kardeşim!
Yücel Koç'un önceki yazıları...