Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Düzenleyen: / Kaynak: Anadolu Ajansı
- Güncelleme:
Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Kültür - Sanat Haberleri  / Anadolu Ajansı

Kiliseyken sonradan camiye çevrilen Fatih'teki tarihi Fethiye Camii, 1950'li yıllarda Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müdahalesine maruz kalmıştı. 2018'den beri yapılan restorasyon çalışmalarıyla cami hüviyeti korunup güçlendirildi. Bina ve çevresinde yapılan düzenlemelerin de ardından arkeopark olarak hizmete sunulacak.

Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesinden sonra eskiden kilise olan fetihle birlikte cami yapılan binalara Amerikan Bizans Enstitüsü el atmış, tekrar müze veya kiliseye çevrilmesi için çalışmalar başlatmıştı. 13. yüzyıldan kalma, 16. yüzyılda kiliseden camiye çevrilen Fethiye Camisi de bunlardan biriydi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen Fethiye Camisi'nin önündeki kazı alanı, bu yıl arkeopark olarak hizmete girecek.

Fatih Balat'ta bulunan ve cami hüviyeti korunan binanın hemen yanındaki şapel ise müze olarak yeniden faaliyete geçirilecek.

Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Arkeolog Murat Sav, Bizans dönemindeki adı Pammakaristos Manastırı olan yapının 2018'den beri yapılan restorasyon çalışmalarının detaylarını anlattı.

"3 BÜYÜK KUBBELİ BİR SARNIÇ DAHA ORTAYA ÇIKTI"

Sav, kazılar kapsamındaki kot çalışmaları esnasında 1890'lı yıllarda krokisi çizilen sarnıcın yanı sıra farklı bir sarnıca da rastladıklarını belirterek, "Kazı sırasında hem bahsettiğim sarnıcı bulduk hem de yapının doğu cephesinde yani apsisinin olduğu noktanın hemen önünde art arda 3 tane büyük kubbeden oluşan ve çok farklı bir plana sahip bir sarnıç daha ortaya çıktı." dedi.

Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Kazı alanında orta Bizans döneminde inşa edilmiş çeşitli su yollarının da yer aldığını aktaran Sav, şöyle devam etti:

"Genellikle buradaki kalıntılar ağırlıklı olarak aslında son Bizans dönemin yapılaşmaları. Küçük bir hamam kalıntısına da ulaşıldı. Buradaki bu kalıntıların tümü projelendirildi, röleveleri yapıldı. Ardından da bu alan arkeopark olarak hizmete açılacak. Bence bu, İstanbul için çok önemli bir konu. Çünkü bu tür bir yapının avlusunda, yapıyla beraber arkeolojik buluntuların ortaya çıktığı alanın yaşaması, turizme açılması, insanların kenti daha farklı bir perspektifle değerlendirmesi açısından da çok önemli."

“3 BİN 500 METREKÜPLÜK KAZI HAFRİYAT ÇIKARILDI"

Murat Sav, tüm çalışmaların bilim kurulunun takibinde gerçekleştirildiğini söyleyerek, Bakanlığın yanı sıra ihtiyaç duyulan noktalarda Fatih Belediyesi, İSKİ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de aralarında olduğu birçok kurum ve vakıfın kendilerine destek verdiğini kaydetti.

Çalışmaların 2018'den itibaren kısa aralıklar dışında, bugüne kadar devam ettiğini belirten Sav, "Bir taraftan kazı, bir taraftan da konservasyon çalışmaları yapılıyor. Bulunan altyapı kalıntılarını sağlamlaştırma çalışmaları yürütülüyor. Aynı zamanda buradan yaklaşık 3 bin 500 metreküplük kazı hafriyatı çıkarıldı. Yapının doğu avlusunda ve güney doğu tarafında çok kapsamlı bir çalışma yapıldı." diye konuştu.

ŞAPEL KISMI MÜZE OLARAK ZİYARETE AÇILACAK

Murat Sav, manastırı inşa eden Mikhael Glabas Tarchaneiotes'un vefatının ardından eşi Maria'nın yapının güney cephesine şapel inşa ettirdiğini aktardı. Ayrıca, onun ağzından olduğu bilinen bir manzumenin, 14. yüzyılın başlarında Bizans'ın önemli şairlerinden Manuel Philes tarafından cephenin kat silmesine yazıldığını dile getirdi.

Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Şapelin iç mekanının zamanla kutsal bir nokta ve ritüel mekanı olduğunu söyleyen Sav, Hazreti İsa'nın vaftiz sahnesinin ve 12 havarisinin yer aldığı değerli mozaiklerin de yapıda görülebileceğini ifade etti.

Arkeolog Sav, yapının 16 ve 17. yüzyılda yaşanan yangınlar ve depremlerden etkilendiğine işaret ederek, Osmanlı döneminde devrin üslubuna uygun yeniden yapıldığını dile getirdi. Bu müdahalelerin, 1950'li yıllarda Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından kaldırılarak, Bizans döneminin görünümüne geçilmeye çalışıldığını kaydetti.

Yapının 1204-1262'de Latin istilası sırasında da hor kullanıldığına dikkati çeken Sav, şu bilgileri verdi:

"Burayla ilgili çok bilinmeyen bir detay var. 16. yüzyıl seyahatnameleri yazan bazı seyyahlar anlatıyor. Bunların arasında çok önemli bir isim vardır Salomon Schweigger. 1570'li yılların sonları, burayı ziyaret ediyor ve kendisine bir sütun parçası gösteriliyor. Aslında beyaz bir mermer, zaman içerisinde griye dönmüş. Patrikhane görevlileri bu mermer parçasının Hazreti İsa'nın işkence gördüğü sütunun bir parçası olarak burada sergilendiğini anlatır. 16. yüzyılda patrikhaneyken o parça burada korunmaktaydı. Tüm bu alan daha önceden de müze olarak işletilmekteydi. Yine açılıştan itibaren arkeoparkla birlikte müze olarak kullanılmaya devam edecek."

"FETHİYE CAMİ'NDE SİYASİ DÖNÜŞÜMDEN SÖZ ETMEK MÜMKÜN"

Sav, yapının 1590'ların başında Sultan 3. Murad tarafından camiye dönüştürüldüğüne dikkati çekerek, "Sultan 3. Murad, Doğu seferinde Revan Seferi yapar, orada kazandığı başarılar ve fetihlerden sonra da bu yapının Fethiye adıyla camiye dönüştürülmesi kararı alınır. Burada bir siyasi dönüşümden söz etmek mümkün. Normalde diğer camilere baktığımızda böyle bir dönüşümden bahsetmek çok mümkün değil." dedi.

Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

2022'de yeniden hizmete açılan Fethiye Cami'nin restorasyon sürecinden önce oldukça yıprandığını söyleyen Sav, şu değerlendirmelerde bulundu:

"20. yüzyılda yapılan onarımlarda tercih edilen çimento sıvalarla her yer sıvalı olduğu için pek fazla özgün bir şey algılanır değildi. Haliyle o sıvalar alındıktan sonra bazı detaylar da ortaya çıktı. Duvar sistematiğini okuma şansımız oldu. Rahatlıkla okuyabildiğimiz şeylerden bir tanesi taşıyıcı ayakların Osmanlı döneminde yapılmış olması. Kemerler tümüyle Osmanlı döneminde yapıldı. Burada Bizans yapısı kadar Osmanlı'dan da önemli katkılar görüyoruz. Bir Osmanlı dönemi eki de mihrap bölümü. Mihrap bölümü hiçbir camide böyle bağımsız değil. Burası güneye kayık olacak şekilde yapılmış. Aslında orijinal apsistir. Yapı 16. yüzyılda camiye dönüştürüldüğü sırada dönemin baş mimarı Dalgıç Ahmet Ağa tarafından yapılmış bir eklenti ve tamamen klasik Osmanlı formatında bir yapı, içerisinde kalem işleri de var."

Sav, camide yine Osmanlı döneminde mermer bir minber yapıldığını aktararak, "Çok kötü bir durumdaydı. Tüm parçaları onarılarak rölevesi yapıldı ve tekrar birleştirildi. Özgün duvar sistematiğinin gösterilmesi için de duvar sistematiği sıvanmadı ve açıkta bırakıldı. Böylelikle yapının hem Osmanlı hem Bizans dönemindeki duvar özelliklerinin, inşaat teknolojisi itibarıyla rahatlıkla algılanması sağlandı." dedi.

Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Caminin alt tarafında yine devşirme malzemelerle küçük bir sarnıcın yer aldığını vurgulayan Sav, "Sarnıçtan ziyade büyük bir ihtimalle daha evvel şapel gibi bir görünüme sahip. Bu tür mekanları Bizans döneminde genellikle işlev değişikliği yaparak, ihtiyaca paralel kullanabilme söz konusu oluyor. Aynı zamanda hem kuzey taraftaki nefin altı hem de batı bölümünde yer altında da çeşitli mekanlar bulunuyor. Bu mekanların da mezar odası olarak kullanıldığını kuvvetle tahmin ediyoruz." dedi.

Amerikan Bizans Enstitüsü'nün müzeye çevirmeye çalıştığı tarihi Fethiye Camii arkeopark olarak hizmete açılıyor

Sav, camide mimarlık tarihinin önemli detaylarından birisinin minare olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü minaresi farklı dönemlerde şerefeye kadar yıkımlar yaşamış. En son 1894 dönemi başta olmak üzere çok büyük zararlar var. Tahrip olduğu için 1990'lı yılların başında Bakırköy Taşı adı verilen, İstanbul'da Güngören, Esenler ve Bakırköy arasındaki hattan çıkarılan son küfeki taşlarıyla buradaki minare yapılmış. Dolayısıyla pek çok açıdan çok değerli bir yapı ama burayı bir de sosyolojik, tarihsel açıdan önemli kılan bir detay var. Fatih Sultan Mehmet geçmişte çok meşhur dini bir tartışma yapmıştır. Bu tartışmayı 1462,1464 arasındaki bir dönemde burada yaptığını biliyoruz."

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Anadolu Ajansı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...