Sinemada bu hafta

Düzenleyen:
Sinemada bu hafta

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Testere’nin yazarı Leigh Whannell “Görünmez Adam”ın bandajlarını kaldırarak yaklaşık bir asır sonrasının anlayışına göre yeniden şekil veriyor. Klişelerden kaçınılan filmde korkudan ziyade psikolojik gerilim ön plana çıkıyor.

Görünmez bela!

Frankenstein, Mumya, Görünmez Adam... Hollywood’un en büyük film şirketlerinden biri olan Universal Pictures, mazisindeki yaratık filmlerini yeniden canlandırmak için “Dark Universe”ü meydana getirmişti. Ancak ilk dirilen yaratık olan “Mumya” büyük bir hayal kırıklığı yaşatınca, platformun geleceği de tartışılır olmuştu. Bu yüzden “Görünmez Adam”ın (The Invisible Man) yeniden doğumu sancılı oldu. Ama nihayet beyazperdeye geldi!
Filmin yönetmen koltuğunda “Upgrade” ve  “Ruhlar Bölgesi” gibi filmleri çeken, “Testere” serisinin senaryosunda emeği olan Leigh Whannell var. Oyuncu kadrosu ise Elisabeth Moss, Oliver Jackson-Cohen, Harriet Dyer, Aldis Hodge ve Storm Reid gibi isimlerden meydana geliyor.

ÇIĞIR AÇMIŞTI
Malumunuz “Görünmez Adam”, usta yazar H.G. Wells’in romanına dayanan ve ilk defa 1933 yılında James Whale (“Frankenstein”ın da yönetmeni) tarafından beyazperdeye taşınan bir filmdi. O devre göre başarılı tekniklerle çekilmiş, türünde çığır açan eser; devam filmleri, Sovyet adaptasyonları ve TV dizlerine rağmen mazinin bir parçası olmuştu.

Yönetmen Whannell, yeni filmde görünmez korkunç karakterin bandajlarını kaldırarak, yaklaşık bir asır sonrasının “Zeitgeist”ına göre yeniden şekil veriyor. Filmin merkezinde bu defa bir İngiliz köyünün sakinleri değil, Elisabeth Moss’un canlandırdığı Cecilia Kass adlı kadın var. Zaten hikâye Cecilia’nın sahil malikânesinde eşinden kaçma çabasıyla açılıyor. Genç kadın, teknolojik cihazlarla korunan akıllı evden, zeki manevralarla çıkmayı başarıyor ve eski bir arkadaşının evinde saklanmaya başlıyor. Anlıyoruz ki, eşi olan Adrian Griffin, optik biliminde dünyanın sayılı isimlerinden biridir. Ancak Cecilia’yı takıntılı bir şekilde evinde esir almıştır. Bundan kurtulan kadın, Adrian’ın kendisini mutlaka bulacağı korkusuyla haftalarca saklanır. Nihayet eski eşinin ölüm haberini alınca bir nebze rahatlar. Ancak Cecilia, kedisine yüklü bir miras kaldığını anlayınca koktuğu adamın ölmeyip bir oyun oynadığından şüphelenmeye başlar. Kısa zamanda anlaşılır ki, hayatta olan Adrian, üzerinde çalıştığı görünmezliği sonunda mümkün kılmıştır. Cecilia’yı bularak hayatını zehretmeye başlar. Üstelik genç kadına inanacak kimse de yoktur... 

Psikolojik gerilim koltuğa bağlıyor
Yönetmen Leigh Whannell, son model “Görünmez Adam”da ilham aldığı romana ve 1933 yapımı filme saygı duruşunda bulunsa da kendi yolunu çiziyor. Bu “farklı” yolun alt metninde aslında kadın meselesi var. Dolayısıyla kötü karakterin “bandajının” altındaki yine baskıcı bir koca oluyor… Filmde klişe argümanlarla korku üretmekten itinayla kaçınılırken seyirciyi koltuğa bağlayan anlar yakalanıyor. Buna rağmen psikolojik gerilim yönü ağır basarak gereğinden yavaş ilerleyen bir tempo ortaya çıkıyor. Filmin senaryosunun “tıkır tıkır” işlediğini söylemek zor. Özellikle bilim kurgu tarafında ayağı yerine basmayan şeyler var.
Oyunculuk cephesinde ise Elisabeth Moss’un sahici performansı ön plana çıkıyor. Böylelikle kendini inandırmaya çalışan bir kadının psikolojik gerilimi tesirli bir şekilde tasvir ediliyor. “Görünmez Adam”ın alt metni müstesna, maziden bugüne taşıdığı çok şey var. Ancak eser, kapasitesi kullanamayarak vadettiğini tam olarak sunamıyor.

JEXI
Akıllı telefon aklını alacak!

Scott Moore ve Jon Lucas’ın yönetmenliğini üstlendiği “Jexi, “Elinizden düşürmediğiniz cep telefonunuz, hayatınızı ele geçirmeye karar verirse ne yaparsınız?” sorusu üzerinden ilerliyor. Adam DeVine, Alexandra Shipp, Ron Funches ve Charlyne Yi gibi oyuncuları bir araya getiren filmdeki hikâye şöyle: Phil kafasını telefonundan kaldıramayan milyonlarca insandan biridir. Genç adamın hayatı yeni aldığı telefonla tamamen değişir. Zira telefonun işletim sistemi olan Jexi, gerçekten de çok “akıllıdır” ve yavaş yavaş Phil’in hayatına tesir etmeye başlar. Phil, evvela Jexi sayesinde işinde terfi ederek isteklerine ulaşır. Hayatını yaşamaya başlayan Phil, telefonuna eskisi kadar alaka göstermeyince tam tersi olur. Kıskançlık krizine giren Jexi, Phil’in bu yeni ve güzel hayatını mahvetmek için olmadık şeyler yapar. Her modern insanın kendinden bir şeyler bulacağı filmin çıkış noktası zekice. Adam DeVine de, oyunculuğuyla yine yapacağını yapıyor...

Haydut böyle doğdu
Yönetmen Justin Kurzel, tarihin en büyük kanun kaçaklarından biri olan Avustralyalı Ned Kelly’nin hayat hikâyesini farklı bir şekilde seyirci karşısına çıkarıyor. “Kelly Çetesi’nin Gerçek Hikâyesi” adlı film, zeki bir çocuğun namlı bir hayduda dönüşmesi hikâyesi üzerinden 1800’lü yıllardaki İngiliz sömürgeciliğinin neticelerine vurgu yapıyor. Peter Carey’nin Man Booker mükâfatlı romanından sinemaya adapte edilen eserde; George MacKay, Essie Davis, Nicholas Hoult, Charlie Hunnam ve Russell Crowe gibi çoğu tanıdık simalar rol alıyor. 
Hikâye esasında “Büyük Britanya Ayaklanması”na dayanıyor. Ned’in ebeveynleri İngilizler tarafından ezildikten sonra Avustralya’ya göç eden binlerce İrlandalıdan ikisi. Ancak küçük bir barakada yaşamaya çalışan ailenin pek onurlu bir hayat sürdüğü söylenemez. Ned, de babası öldürülünce “dünyayı tanı” diyerek Harry Power adlı bir soyguncuya satılıyor. İlk defa silahını ateşleyen Ned için hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Üç kısımdan meydana gelen filmde Kelly’nin banka soygunlarına odaklanılmaktan ziyade karakterini meydana getiren şeyler ön plana çıkarılıyor. “Gerçek” bir hikâye anlatma iddiasında olmayan yönetmen Kurzel, ciddi bir karakter tahlili yaptığı filmde kötü kalpli annesinin ve coğrafyanın Ned’in üzerindeki tesirlerine dikkat çekiyor. Avusturalya’da kahramanlaştırılan haydudun köklerine hassas bir şekilde inilen filmde yine de “Böyle bir coğrafya ve aileden, böyle bir haydudun çıkması normal” fikrine yaklaşılıyor. Böylelikle kişinin tercihleri ve ruhundaki kötülükler ikinci plana atılıyor. Ama “Kelly Çetesi’nin Gerçek Hikâyesi” oyunculukları ve sinematografisiyle seyir zevki veriyor.

Bu kiraz çok acı
“Behzat Ç.” serisi ve “Çiçero” gibi filmlerde bir araya gelen yönetmen Serdar Akar ve Erdal Beşikçioğlu “Acı Kiraz”da tekrar buluştu. Birbirinden farklı hayatların bir noktada kesiştiği bir hikâyeyi odağına alan filmde; Belçim Bilgin, Ertan Saban, Bülent Şakrak ve Halil Ergün gibi isimler de rol alıyor. Makedonya’da geçen hikâye, oğlunu lösemiden kurtarmak isteyen bir babanın çabasını merkezine alsa da mülteci problemine de dokunuyor. 

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ Sonsuzluk Üzerine
¥ L.O.L. Sürpriz! 
¥ Semur 2: Cinlerin Büyüsü
¥ Kaptan Pengu ve Arkadaşları
¥ Geçerken Uğradım

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ “Bayi Toplantısı” 350 bin 44
¥ “Eltilerin Savaşı” 309 bin 24
¥ “Kirpi Sonic” 72 bin 910
¥ “Parazit” 45 bin 894
¥ “Vikingler: Büyük Macera”45 bin 189
*21- 23 Şubat Box Office Türkiye rakamları 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...