Hayırsever bir kadın, Gevher Nesibe

Hayırsever bir kadın, Gevher Nesibe

RAMAZAN 2013 Haberleri

Gevhercik 'neden bizim usta cerrahlarımız yok' diye dertlenir. 'Yaptıracağım şifahanede hem garip hastalara bakılsın, hem mahir tabipler yetişsin' der.

Kayseri, Alpaslan'dan evvel Danişmentlilerin eline geçer ama Türkler ancak Malazgirt zaferi ile "kalıcı" olduklarını hissederler. Bir anda gayrete gelir, görülmemiş bir imar faaliyetine girişirler. Bizans'ın dönmek gibi bir ümidi kalmaz ama saldırılar da durmaz. Gevher Nesibe, rahmetli Kılıç Arslan'ın yadigârıdır. Sarayın baş tacıdır. Ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev, yetim bacısını asla kırmaz, bu hastalıklı kızcağızın gönlünü yapmaya, duasını almaya bakar. Gelgelelim Gevher'in ne inci mercanda gözü vardır ne de ihtişamlı evlerde. Islanmış şekere dönen soluk cildine bakmaz, meydanlara çıkmayı arzular. Ona "kılıcı bu incecik bileklerinle mi tutacaksın, üç basamak çıkınca kesiliyorsun, günlerce at üstünde nasıl duracaksın" demek lâzımdır ama ağabeyi böyle bir şeyi kesinlikle yapmaz, hisli kardeşini hoşça tutar. Gevhercik "benim de yapabileceğim şeyler olmalı" der, bu mücadelede yerini almalı, bir şekilde "cihad" etmelidir.ÖMRÜ YETMEZ HAYRINI GÖREMEZ
Evet o bir prensestir, önüne nefis taamlar konmakta, körpe meyveler dizilmektedir. Ama sahrada aç aç koşuşturan çocukları düşündükçe iştahtan kesilir. Odası aydınlık ve sıcaktır lâkin bozkırın ayazında titreyen erleri hatırladıkça çıldırası gelir. Bir ara cepheden öyle çok yaralı gelir ki sarayın koridorları revire döner. Ne yazık ki (ya da ne mutlu ki) nbsp;gazilerin çoğu hekim yüzü göremeden vefat eder, elbiseleri ile defnedilirler. Gevher kız sabahlara kadar yüzünü gözünü tırmalar "neden bizim usta cerrahlarımız yok. Hem bin derde deva bulan tabiplerimiz nerede" diye kendini hırpalar. Merhametli kızımız bir gün sultanın huzuruna çıkar. Ne kadar takısı tukusu varsa önüne koyar ve kararlı bir sesle "ben bir şifahane yaptırmak istiyorum ağabey" der. Gıyaseddin Keyhüsrev çok duygulanır onun bıraktığı mücevherlerin üzerine binlerce kese altın ekler ve Anadolu'nun "en büyük" şifahanesinin yapılmasını emreder.
Bina hızla şekillenir ama Gevhercik açıldığını göremez, genç yaşta fani olur.
OZANLARA SORARSANIZ...
Anadolu halkı Gevher Nesibe'yi unutamaz, onu fatihalarla anarlar. Eh onlar da "şifahane yaptırdı, öldü, gömdük" deyip geçmez içli bir hikâye uydururlar. Önce nasıl fidan boylu, kara kaşlı, kara gözlü, ceylan bakışlı (gördüler sanki) bir dilber olduğunu anlatır, işin içine azıcık aksiyon, biraz aşk meşk katarlar. Yok efendim Gevher Nesibe bir gün pancurlar arasından bakarken boylu poslu, pos bıyıklı bir sipahi görüvermiş de gönlünü kaptırıvermiş. Bu temiz ötesi aşk gizli gizli alevlenmiş, kızcağızı eritip bitirmiş. Gevher kızın ilacı beyaz atlı sipahi imiş ama yiğidimiz gittiği seferden dönmemiş. Bazı "zalım" ozanlara göre Gevher'in evlenmesine ağabeyi izin vermemiş. Kızcağız yalvarmış yakarmış "ı ıh" demiş. Eh "ince hastalık" durur mu, kara yılan gibi akıp Gevherciğin göğsüne çöreklenmiş. Ciğerleri parça parça olmuş, öksürdükçe ağzından gelmiş. Gıyaseddin bi pişman olmuş bi pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Gevher kızın cenazesine bütün Kayseri katılmış, o gün gök kararmış, bulutlar ağlamış.


nbsp;Hayırsever bir kadın, Gevher Nesibe

800 yıllık nbsp;şifa merkezi
İlk tıp fakültesi

Avrupalıların akıl hastalarını diri diri yaktığı dönemde Gevher Nesibe Şifahanesi, onları aydınlık hücrelerde ağırlar ve hususi dehlizlerden su ve kuş sesleri verip tedavi eder. Binada ne ocak yakar, ne mangal taşırlar, zemini yanı başındaki hamamın buharıyla ısıtırlar. Şifahane'nin 3 ameliyathanesi vardır ve orada katarakt ve mesane ameliyatları yaparlar. nbsp;
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...