Ömer Çetin Engin: Bir masal iklimi

Düzenleyen:
Ömer Çetin Engin: Bir masal iklimi

TÜRKİYE Haberleri

Üniversiteden arkadaşlarım, gazeteye girmek istediğimi öğrenince yüklendiler. ‘Kafanı kullan. Müşavir ol. Gazeteci olup ne yapacaksın? Geleceğini düşün’ diye sitem ettiler. ‘Beni merak etmeyin. Ben geleceğimi (sonsuzluğu) düşünüyorum zaten’ diyebildim onlara…

ÖMER ÇETİN ENGİN
TÜRKİYE GAZETESİNDE “İYİ İNSANLARLA” HUZUR DOLU 32 YIL 

1988 yılıydı...  Rahmetli Mahmut Genç Amca’nın karşısında bir genç… Toplumdaki buz tutmuş, şefkatsiz, insanların delicesine sadece ve sadece kendi düşünen tavırlarından bıkmış usanmış bir genç… İyi insanları arıyordum. Kalabalıklara benzememek istiyordum ama onlardan biri oluyordum yavaş yavaş, hissediyordum...
İçimde, ‘Bu hayat değil, bu insanlık değil... Bu insanlar nereye gidiyor? İstemesem de onlara benzeyen ben nereye gidiyorum?’ fırtınaları eserken işte Mahmut Amca’dan iş değil de, sığınacak sıcak bir liman talep ediyordum sanki… Gazetenin emektarlarından Mahmut Amca, ‘Bana iki gün sonra gel’ dediğinde heyecanla birlikte bir burukluk sarmıştı içimi... İşin heyecan boyutu ‘olabilir’ umuduydu; burukluk ise iki gün beklemek mecburiyeti…
BENİ MERAK ETMEYİN… GELECEĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM…
Üniversiteden arkadaşlarım, gazeteye girmek istediğimi öğrenince yüklendiler. ‘Kafanı kullan. Müşavir ol. Gazeteci olup ne yapacaksın? Geleceğini düşün’ diye sitem ettiler. ‘Beni merak etmeyin. Ben geleceğimi (sonsuzluğu) düşünüyorum zaten’ diyebildim onlara…
O iki gün geçmek bilmedi bir türlü... İşte yine Mahmut Amca’nın odasındayım. Karar anı… ‘Tashih servisinde çalışacaksın’ deyince içime ılık ılık mutluluk huzmeleri doluştu. Telefon açıp tashih servisi şefi Salim Aydın’ı çağırdı. İçeriye gözlüklü, zarif biri geldi. – Salim, Ömer tashih servisinde çalışacak, dedi Mahmut Amca. Salim beni servise götürdü. Bir masa ve etrafındaki oturan ‘çiçek insanlarla’ tanıştım o akşam. O masa, o odacık bir mektep gibiydi benim için. Çalışan büyüklerimin her birinde, o güne kadar tanıdığım insanlardan farklı yönler vardı. Daha tanışma anında yüzlerindeki sıcak tebessüm, tevazu etkilemişti beni. Limanımı bulmuştum…
KENDİMİ KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR
Misk kokusunun yayılmasına üzerindeki çalı çırpı ne kadar çok olursa olsun mani olamaz. Mühim olan nezle olmamak. Miski nezle olanın burnuna soksanız kokusunu duyamaz...
Sermayesi olmayan, arkasında güç grupları bulunmayan birkaç idealist insanla temeli ihlasla atılan gazeteden yayılan soyut misk kokusu  beni kendimden geçirdi desem yeridir... Geçtikçe daha çok sarıldım, sarıldıkça kalbime ılık ılık bir şeyler aktığını hissediyordum. Bünyemde bir şey daha değişmeye başlamıştı, fark ettim... Bu topluluğa karışmadan önce; yaşadığım kalabalıkların çirkinliklerinden tiksinirken; gazetemde gördüğüm gül yüzlü büyüklerimden, onların söz ve tavırlarından öğrendiklerimle kendimden utanır olmuştum...
REKOR GELİYOR, YÜZLER GÜLÜYOR
1990 yılına girdiğimizde bu güzel insanların gayretleriyle gazetemiz basında rekora koştu... 1 milyon 400 bin tiraja çıkmıştık... Bu hiç kırılamamış, o günden sonra da yanına bile yaklaşılamamış bir rakamdı. Bu rakamın arkasında büyük bir sevda, fedakâr çalışma ve birliktelik ruhu vardı...
1994 kriziyle beraber ülkedeki onca şirket gibi biz de sıkıntılı günlere girdik. Zorlu dalgalar ardı ardına geliyor. Hep bir umut taşıdı bizi o günlerde: ‘Başımızda Enver Ören Abi var…’ (Evet Enver Abi, hiçbir zaman patron değil hepimize gösterdiği derya misali şefkatiyle her zaman abimiz oldu)
Çok şükür o dönemde Enver Abi’nin proje ve hamleleriyle, bir siyah tünelden geçer gibi çıktık girdabın içinden…
Bu ferahlama dönemiyle beraber kardeş kuruluş TGRT’nin yayınları da etki sahasını genişletti… Yayınlanan evliya filmlerini izleyip gazetenin santralini gözyaşlarıyla kilitleyen, dua ve teşekkür eden insanlar bizi de hüzünlendirirdi. Gazetemiz ise âdeta Türk insanına kütüphane hediye etti. Dinimizi ve tarihimizi anlatan ansiklopediler, kitaplar gazeteyle birlikte evlere girdi...
Sonraki yıllar içerisinde ülkemizde olan bitenleri sayfalarımıza taşırken üzücü olan olaylara biz de üzülerek, sevindirici gelişmelere biz de sevinerek yaptık işimizi… İnsanımızın hissettiklerini içimizde hissederek gazetecilik yaptık… Her zaman devletimizin ve milletimizin faydasına haberlere imza attık... Çünki Enver Abi’miz bizi öyle yetiştirdi… 
32 yıl hep bu duygularla geçti... Yıl 2020... 50. yılımız... Ve biz yeni ferahlık zamanını sabırla bekliyoruz… Arkadaşlarla gönül gönüle vermiş şimdiki sıkıntımızı atmaya çalışıyoruz… 94 sıkıntısından sonraki büyümeyle birlikte bu müessese dullara, fakirlere, bir yudum huzura muhtaç insanlara nasıl maddi manevi mutluluklar yaşattıysa şimdi de o hayırları işlemenin arzusuyla arı gibi çalışıyoruz…
Hedefimize mutlaka ulaşacağız… Çünki başımızda; ‘Şu sıkıntı bir geçsin. Gemilerle Afrika’daki açlara yiyecek yollamayı, onları doyurmayı çok istiyorum’ diyen; evet böylesine sıkıntısına rağmen o garipleri düşünen Enver Abi’nin pırlantası var... Mücahid Ören Abi’miz var...
Ömer Çetin Engin: Bir masal iklimi
Ahmet Demirbaş Abi’mle birlikte tashih servisinde...

 

Düzenleyen:  - TÜRKİYE
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...