Çanakkale Savaşı'nda doğru bilinen yanlışlar

Düzenleyen:
Çanakkale Savaşı'nda doğru bilinen yanlışlar

YAŞAM Haberleri

Şu muhteşem zaferin abartıya hurafeye ihtiyacı yok. Köpürtelim derken zarar mı veriyoruz acaba?

İrfan Özfatura - Çanakkale’ye dayanan zırhlıların ateş gücünü biliyoruz. Gemi toplarının menzili bizimkilerden uzundur, kendilerini tehlikeye atmadan vururlar. Metrekareye dört bin mermi düşen bir alanda nasıl sebat edilir akıl alası değil. Mehmetçik eti kemiği ile karşı durur çelik zırhlılara.
Bu şerefli zafer yalana dolana muhtaç değildir, ancak İttihatçılar Almanlardan "propagandanın sihirli gücünü" öğrenmişlerdir, tatbike başlarlar.
Mesela Havranlı Seyit onbaşının taşıyıp Niğdeli Ali'nin ateşlediği merminin Ocean zırhlısının bacasından girip kazan dairesinde patladığı anlatılır. Hâlbuki toplarımız yatık yolludur, havan gibi aşırtma yapamaz. Kaldı ki tabya darmadağın olmuştur, nişan alma şansları yoktur o kargaşada. Zırhlı uzaklaşırken dayanamaz verirler mermiyi kundağa. Üç tane atarlar, üçü de karavana, lâkin sonuncu kıçına değip dümeni bozar. Gemi kontrolden çıkar ve gider Karanlık Liman’da mayına çarpar. Yani bacadan sokmuş olsalar bu kadar olur anca.
Hey Onbeşli denenler 15 yaşında tıfıllar değil 1315’lilerdir, yani alayı askerlik çağında. Osmanlı cepheye çoluk çocuk sürecek kadar güçsüz değildir daha.
O iki hırpani kıyafetli delikanlının Çanakkale ile alakası yok. Biri 1911 doğumlu İbrahim Bayseç diğeri Bolulu Niyazi Yıldırım, bunlar 1915'te henüz 4 yaşındalar. Zikrolunan resmi Çiğli Hava Meydanı’nda bir Alman pilot çeker otuzlu yıllarda.
Tayınların doyurucu olmadığı tezviratı ise İlhan Selçuk'un Yüzbaşı Selahaddin romanından aparılma. Çanakkale gıda ve donanımı güçlü bir cephedir, kumanya öyle kuru ekmek ve şekersiz üzüm hoşafıyla geçiştirilmez, etlisiyle sütlüsüyle çıkar. Genelkurmay arşivlerine bakarsanız, günlük tayında peynir, zeytin, tereyağ, pilav, çorba, sebze konserveleri, 250 g çerez, 125 g kavurma (ya da sucuk, kuru balık, pastırma) olduğunu göreceksiniz. Çay, şeker ve sabun da düşünülmüştür ayrıca. Ha ateş altında kalırsın, servis aksar o başka.

KAÇINCI ALAY, HANGİ KOMUTAN?
Anzakların Arıburnu çıkarmasına ilk müdahaleyi 9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey yapar. Sabah 05.00’te 27. Alay’ın iki taburu ve bir makineli tüfek bölüğü ile Topçular Sırtına koşar. Yarbay Şefik (Aker) komutasındaki Mehmetçikler aslanlar gibi çarpışırlar.
Sahada anlatılanları dinlerseniz sanki koca savaş Arıburnu'ndan ibaret. İyi de bunun Kumkalesi var, Dardenos’u var, Ertuğrul’u var. Mesela adı anılmayan Binbaşı Mahmud Sabri, Seddülbahir'de destan yazar.
Komuta Liman Von Sanders adlı bir Alman'da. Adam bırakın yarbayları Vehip, Esad ve Cevad Paşa'ları bile dinleme lütfunda bulunmuyor. 
Ünlü 57’inci Alay’ın komutanı da M. Kemal değil, Binbaşı Hüseyin Avni Bey. O şehit düşünce yerine Binbaşı Hayri Bey getiriliyor. M. Kemal'e bağlanacak ama daha sonra. 57 alayın mevcudu 3 bin 638, 49 subay var aralarında.

GARBIN AHLÂKINI...
İngiliz ve Fransızlar gemilerin bordolarına kadın resmi çizip "Türk Lokumu" yazar "haydi haremlere" diye bağrışırlar. Niyetleri bozuktur, acımasızdırlar, savaş ihlalleri boylarını aşar. Kimyevi silah kullanır, zehirli çivi saçar, hastaneleri bombalarlar. Bunlar suçtur ama aldırmazlar, Türkleri insandan saymazlar zira.
İngiliz'e esir düşenler de işkenceye düçar olurlar. Mısır İskenderiye Seydibeşir Kampı’nda binlerce yiğidimiz silah zoruyla ilaçlı havuzlara itilir, suda bulunan krizol gözlerini yakar. Çıktıklarında dünyaları kararmıştır, ışığa hasret kalırlar.
Ruslar da az zalim değildir, Türk esirlerini Hazar'daki Nargin adasına yollarlar. Burası çıplak bir adadır, felaket rüzgâr alır. Koğuş mahduttur, gece çukurlara siner, sabahı beklerler sabırla. Uyumak ne mümkün fıkır fıkır yılan kaynar.

ALMANLAR YENİLDİ DİYE Mİ?
O yıllarda İngiltere, İran’ı anlaşma ile, Hindistan’ı işgal ile, Çin'i uyuşturucu ile kendine bağlar. Pazarları kapar, madenleri yağmalar. Diğer Avrupalılar da pastadan pay almaya kalkar ve çıngar çıkar.
İyi de biz çelik işlemeyiz, sömürü bilmeyiz. Ne işimiz vardır o girdapta? Hem Almanlar bu fedakârlığa değer mi acaba? Çanakkale’de, Galiçya’da, Kafkasya’da, Irak’ta, Filistin’de, Mısır’da, Arabistan’da 2 milyon evladımızı kaybederiz, güzelim beldeler elimizden çıkar. Allenby gavuru Kudüs’e girer Selahaddin Eyyubi’nin sandukasını tekme atar "artık burada" der, "Türkler olmayacak!”
Bize ilk mektepte, "müttefikimiz yenildiği için yenilmiş sayıldık" diye öğretmişlerdi, hayır Çanakkale ve Kutü’l amare haricinde her cephede kaybettik, mağlup olduk açıkça.
Çanakkale Savaşı'nda doğru bilinen yanlışlar
18 MART "DENİZ ZAFERİ"

18 Mart zaferini M. Kemal'e mal edenler iki şeyi unutuyor. Bir kere bu deniz zaferi, topçular haricinde kara birliklerinin bir dahli olamaz. Kaldı ki M. Kemal ve tümeni (19. tm) Tekirdağ'dan, Eceabad'a (Maydos) yeni intikal etmiştir daha. Tarihler net, Arıburnu 9 Ağustos, Anafartalar 21-22 Ağustos. Yani zaferden 4 ay sonra.
Gazeteci Ruşen Eşref’e göre Conkbayırı’nda bir şarapnel parçası, Yarbay M. Kemal’in göğsüne çarpar, bakın şu işe ki cep saati vardır tam da orada.
Bize askerde piyade mermisi ufacık delikten girer ama çıkarken huni gibi açar demişlerdi. Şarapnel parçası kol bacak koparır ayrıca. Geçelim bunları. Hani o saat? Efendim Liman Paşa'ya verilmiş de o da eniştesinin kaynına...
Suya düştü. İnek içti. Dağa kaçtı. Mugalata. Bunu yapanlar mebus oldular başımıza.
Çanakkale Savaşı'nda doğru bilinen yanlışlar
GEBE DAĞLAR!

Genelkurmay kayıtlarına göre Çanakkale şehit sayımız 57.263 (kayıplar ve hastalar dâhil buna). Lakin bize 250 bin diye okuttular yıllarca.
"Size ölmeyi emrediyorum" diyen tek komutan da M. Kemal değildir. Liman von Sanders de yer yer İngilizlere tutunma şansı tanır ve hadise mahalline çocuklarımızı yollar. Yeter ki donanma buralarda oyalansın, gidip çökmesin Almanların gırtlağına.
On şehidimizin olduğu yere yüz gönderirler, yüz şehidin olduğu yere bin... General Hamilton bile "Gebe dağlar Türk doğuruyor" demekten kendini alamaz..
18 Mayıs'ta Enver Paşa Çanakkale'ye gelir ve ayağının tozuyla düşmanı denize dökmeye kalkar. İmroz'dan kalkan İngiliz tayyareleri yığılmayı tespit eder, tedbirlerini alırlar. Gece 03.30 hücum başlar, düşman iki saatte 948 bin mermi sıkar. Mitralyöz başındaki Anzaklar keyiften kudururlar. Üzerlerine süngüyle koşan çocuklarımızı kangurulara benzetir "Ver biraz da ben öldüreyim" diye para teklif ederler arkadaşlarına.
O gece 10 bin şehidimiz vardır, düşmanın zayiatı sadece 160. Ne vebal ama!
Ölmeyi emreden çok da, ölmeyi bilen denince Ezineli Yahya Çavuş geliyor aklıma.
Çanakkale Savaşı'nda doğru bilinen yanlışlar
ŞEHADETE KOŞANLAR

Ertuğrul Koyu ağır bir bombardımana maruz kalmış, tabur komutanı Mahmut Binbaşı (32) ve Asteğmen Haliloğlu Abdurrahim (21) şehadet şerbetini yudumlamıştır.
Yahya Çavuş, sağ kalan 67 arkadaşıyla sipere yatar, hep böyle olmuştur bir yer bombalanıyorsa, kesin çıkarma var.
Nitekim şafakla birlikte River şilebini tam yol koya sürer, karaya oturturlar. Ambarlardaki savaşçılar müsait anı bekler ve filikaları yan yana bağlayıp köprü kurar. Bir düdük sesi ile oluk oluk akarlar kumsala. Yahya Çavuş arkadaşlarını bekletir ne zamanki menzile girdiler, ateş emri verir, sahili kıpkızıl kana boyarlar. İngilizler karşılarında tümen alay olmadığını öğrenir ama 3 bin kayıp verdikten sonra.
Yahya Çavuş son kalan 5 arkadaşı ile mücadeleyi bırakmaz, kopan bacağını; tüfeğinin kayışı ile bağlar. Dermanı kesilinceye kadar tetik çeker ve nurlu yanağını koyar mübarek toprağa. Hanımı genceciktir, oğlu Muharrem bir yaşında.
Hangisini anlatalım, periskopundan denizaltı yakalayıp topla avlayan Müstecip Onbaşı'yı mı, Goliat gibi bir devi taa burnunun ucuna sokulup torpilliyen Yüzbaşı Ahmet Saffet'i mi, yoksa 4 lastik için sabaha kadar uyumayıp para resmi yapan Asteğmen Muzaffer'i mi?
Çanakkale geçilmez! Evet kulak okşayıcı ama hakikat başka.
Eğer geçilmese M. Kemal yollanmayacaktı Samsun’a.

HAKKI'NIN HAKKI
18 Mart’ta sahada irili ufaklı binlerce tekne vardır ama hiçbiri Nusret kadar müteessir olamaz.
Churchill "Revue de Paris"e verdiği mülakatta “Bunca insanın ölmesinin, bunca gemi batmasının tek sebebi var" der, "Türklerin o incecik telle suya saldığı mayınlar!"
O günlerde İsmail Hakkı Kaptan kalp krizi geçirmiş, revirde yatmaktadır. Sığ suları istimsiz geçebilecek bir usta aranınca, yatağından fırlar, geçer dümen başına.
Tabip "kıpırdamayacaksın" demişmiş, amaaan kimin umurunda?
Bir ara projektöre yakalanırlar, eyvah! Tophaneli Hakkı çarpışan hüzmelerin sisine girer, sessizce süzülür kılı kırk yara yara. Yüreği heyecanı kaldırmayacak kadar yorgundur, nitekim vazife biter ve son nefesini verir oracıkta.
Çanakkale ile ilgili ne bulabilirim diye Beşiktaş Denizcilik Müzesine gittim. İlk Cumhurbaşkanı’mızın Florya'da kullandığı plaj kayığına, Orman Çiftliği ve Gençlik Parkı havuzlarında amatör eğlendiren oyuncak sandallara bir dönüm yer ayrılmış. Bir şey demiyoruz tabii, eğer Hamburg Blohm und Voss tersanelerinde imal edilen Savanora filikası Türk denizciliği açısından önemli ise elbette koyacaklar. Mevzuyu bizden iyi bilirler, takdir onlarda.
Peki, Çanakkale zaferinde büyük payı olan Yüzbaşı İsmail Hakkı?
Ne bir not defteri, ne bir saat, ne mektup, ne tabanca… İki karış yer çok görülmüş ona.
Ayıptır. Semtinizin çocuğu ya! Tophane dediğiniz, hemen şuracıkta.

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...