Emir Turam

Kıran kırana mücadelelerin sergilendiği bir haftayı geride bıraktık; biri uzatmaya giden, biri beş, biri 3, diğeri tek sayılık galibiyetler ligdeki rekabetin ilerleyen haftalarla birlikte artmakta olduğunu kanıtlıyordu.

Ligde ilk iki sırayı paylaşan Efes ve Ülker nispeten kolay rakiplerle karşılaşmalar oynarken, diğer takımlarımız arasında gitgide kızışan rekabet, kıyasıya mücadeleler ve ilginç sonuçlar getirdi. Efes İstanbul'da ağırladığı TED Kolejliler karşısında ilk dakikadan itibaren üstünlük sağladı. Ankara ekibi bir iki oyuncusunun çabası haricinde oyunda tutunamadı. Aynı şekilde Ülker de Büyük Kolej karşısında adeta bir antrenman maçı oynadı ve rahatça kazandı.

Efes Pilsen ilk yarısında oldukça zorlandığı karşılaşmada İTÜ'yü pivotlarının pota altındaki üstünlüğü ile yendi. Çok sayıda kaliteli oyuncusu bulunan lacivert-beyazlılar'ı devirerek sürpriz yapmak isteyen takımların temel istatistiklerde "açık vermemesi" gerekiyor; Orhun'un saha içerisindeki başarılı organizasyonu ile etkili oynayan "Teknik" (Efes'in ancak yarısı kadar top kaybettiler) hava toplarındaki etkisizliğini (27-53) biraz olsun aşabilseydi Efes'e daha fazla direnebilirdi.

Efes Pilsen oldukça gergin bir atmosferde oynanan ve sahaya atılan maddeler nedeniyle iki kez duran karşılaşmada Göztepe'yi yendi. Tribünlerdeki şiddetin desteklenen takıma fayda değil zarar verdiğini taraftarlara anlatmak takımlarımıza düşüyor, ancak onların da öncelikle seyirci taşkınlığı sayesinde kazanma fikrinin derinliklerinde kaldığını idrak etmeleri gerekiyor.

Lider Efes Pilsen ile ikinci Ülker'in kaderi bir noktada kesişiyor; ikisi de ligin ikinci yarısı boyunca peşin favori oldukları birçok maçta sürpriz kovalayan dirençli rakiplerle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Efes galip gelerek yoluna devam etmek amacıyla çıktığı karşılaşmada karşısında ülkelerine gönderdiği iki yabancısından yoksun, ama dirençli, iyi mücadele eden ve olası bir sürprizi kovalamaya kararlı bir Beşiktaş buldu. İlk dakikalarda zorlanmasına rağmen Alper'in ve Kaya'nın iyi oyunuyla galibiyete ulaştı.

Milli takım maçları için verilen aranın sonrasında yeniden lig maçlarına döndük. Takımlarımızın kimisi verilen aranın performanslarını olumsuz etkilediğini savunurken, kimisi de fırsattan istifade eksiklerini tamamlamaya yönelik verimli çalışmalar yaptılar.

Türk basketbol tarihinde belki de ilk defa 11 bin 300 kişilik salonun bütün biletleri 1.5 gün öncesinden tükenmişti. Bilet kalmadığının bilinmesine rağmen Abdi İpekçi Salonu'nun kepenkleri kapalı gişelerinin önünde sabahın erken saatlerinden itibaren kuyruklar oluşmuştu.

Hollanda'yı 17 yıldır sürekli yenmemiz Türk basketbolunun geldiği noktayı tescil etmek açısından önemliydi belki, ancak karşılaşmanın İsveç yolunda kazanılması gereken bir maç olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Efes-Ülker karşılaşması beklentilere yakışan bir mücadeleye sahne olurken, yüzü gülen taraf Efes oldu ve Ülker'le aynı puana sahip olmasına rağmen rakibini yenemediği için liderliğe yerleşti. Şimdi de liderlik düğümünün çözülmesinin ikinci yarının son haftasındaki rövanşa kalıp kalamayacağı beklenmeye başladı.

Bütün takımların birbirini yenebildiği, ancak Efes ile Ülker'in diğer takımlardan ayrı ve onların biraz daha üzerinde bulunduğu ligimizde çok önemli bir "ilk yarı sonu " maçıydı, çünkü namağlup Ülker karşısında tek mağlubiyetli Efes'in haftalardır beklenen kapışması liderliği çok yakından etkiliyordu.

İlk yarının bitimine bir hafta kaldı. Sıralama mücadelesi giderek kızışırken sergilenen çetin mücadele ve alınan sürpriz sonuçlar basketbolseverlere heyecanlı maçlar yaşattı. Ligde galibiyet kimsenin tekelinde değil, ilk bakışta herkes yenilebiliyor gibi görünüyor.

2002'nin son karşılaşmalarını oynadık. Uzun vadede TBL'in basketbol kalitesinin ve mali derinliğinin artacağı beklentisi içindeyiz. Kısa vadede ise kuvvetli ve zayıf noktaları giderek netleşen takımlarımızın sıkıntılarını aşmak ve özellikle de rakiplerinin birtakım spesifik taktik hazırlıklarını boşa çıkarmak amacıyla alternatif silahlar hazırlayacaklarını tahmin ediyoruz ve bu durumun ligin kalitesini artıracağını düşünüyoruz.

G.Saray'ın birkaç yıldır ortalarda görünmeyen seyircisi pazar günü Efes maçında ortaya çıktı ve güzel bir basketbol ortamının mimarı oldular.

Lige mükemmel bir başlangıç yapan, Efes'i İzmir'de yenen, Ülker'i de elinden kaçıran Karşıyaka birkaç haftadır belirgin bir düşüş içerisinde; geçen hafta B.Kolej'e yenildikten sonra bu hafta da Renault'a boyun eğdiler. Bir deplasman maçında hava toplarında 46-28'lik bir üstünlük sağlamışken ve hücumda 95 sayı üretmişken - yani karşılaşma öncesinde muhtemelen hayal bile etmemiş oldukları bir avantaj yakalamışken - maçı kazanamamaları savunma yetersizliğinden kaynaklandı, özellikle Barış Özcan'ı (6/10 üçlük) durduramadılar.

Ligin devre arası yavaş yavaş yaklaşırken nedense takım savunmaları istenilen düzeye oturtulabilmiş değil. Ülker ve biraz da Efes Pilsen dışındaki takımlarımız genellikle bir-iki savunma oyuncusunun bireysel çabasıyla işi götürmeye çalışıyorlar. Sınırlı bütçelerin hücum yıldızlarının getirtilmesini kısıtladığı dönemde özellikle orta sıralardaki ekiplerimiz için savunma yaparak avantaj sağlamak ve yukarıdaki takımlarla aradaki farkı azaltmak mümkün iken buna pek itibar edilmemesini ilginç buluyoruz.

Milli Takım maçları için verilen iki haftalık aradan sonra yeniden TBL mücadelesine döndük. Takımlarda görülen eksikler elden geldiğince giderildi, birtakım oyuncular geri gönderildi, yerlerine yeni isimlerin getirildi. Aradaki zamanı iyi değerlendiren ve değerlendiremeyen takımlarımızın aldıkları sonuçlar bundan sonra gerçek kapasitelerini daha iyi yansıtacaktır.

Köhneleşmiş de olsa, Sovyet dönemi yönetimin ağırlığını hala yansıtan Kiev Spor Sarayı'nda alacağımız bir galibiyet bizi grup birinciliğine yöneltebilirdi. Kolay maç değildi. Ukrayna'nın finallare kalabilmesi büyük ölçüde bizi yenmesine bağlıydı.

İsviçre kuvvetli bir rakip değildi. Altı maçta sadece bir galibiyet alabilmişlerdi ve mencerlerinin ifadesine göre oyuncularının bir kısmı ilk defa bu kadar büyük bir salonda oynayacaklardı.

Bulgaristan ekol olarak bizim gerimizde olmasına rağmen bu farkı azaltan bir takım şartlar oluşmuştu. Hidayet, Mehmet, Harun gibi skor gücü yüksek yıldızlarımızın oynamayacak olmasına bir de Mirsad'ın hastalığı eklenince Yanbolu'nun agresif seyircisi önünde bütün gücüyle galibiyet arayan Bulgarlar, iyi bir fırsat yakalamış sayılabilirdi. Çünkü bize yenilmeleri halinde finallere katılma şansları kalmıyordu.

Göztepe'nin de Türkiye Basketbol ligine yükselmesiyle İzmir'in dillere destan rekabeti basketbol sahalarına da taşınmıştı. Karşıyaka-Göztepe karşılaşması kırmızı-yeşillilerin tecrübelerini konuşturmalarıyla ve saha içinde aldıkları farklı galibiyetle bu rekabetin gerisinde kaldıysa da iki takım taraftarlarının rekabeti salon dışında savaş boyutuna taşımaları istenmeyen olaylar doğurdu. Bu olaylar Göztepe taraftarlarının salona grup halinde alınmaması yolundaki "Çağdışı" düzenlemeyi de bir anlamda haklı kıldı.