Emir Turam

Haftanın en önemli olayı Beşiktaş'ın Akatlar Salonu'nun açılışıydı. Yapılan son derece işlevsel iç düzenleme hakikaten gurur duyulacak gibi olmuş. Türk Basketbolu'nun hem bulunduğu semt açısından, hem de seyir rahatlığı açısından çok değerli bir salon kazandığını düşünüyoruz.

Sezona yüksek hedeflerle giren F.Bahçe, geçtiğimiz haftalarda sakatlıklarla boğuşan ve iyi sonuçlar alamayan Darüşşafaka karşısında zorlanmayı beklemiyordu muhtemelen. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.

TBL 2004-2005 nihayet start aldı. Geçen yıl Beşiktaş'la başlayan atılımlara bu yıl yeniden yapılanan F.Bahçe'nin de katılması diğer takımların hamleleriyle ligin rekabet potansiyelini arttırdı. Galibiyetlerin formülü büyük paralar harcayıp yıldız oyuncu transfer etmekten geçmiyor sadece. Genç oyuncuları sahneye çıkarmak da kulüplerimiz için ucuz ve etkili bir çözüm olabilir.

2005 Avrupa Şampiyonası elemelerinde bütün maçlarımızı kazanarak finallere katılmaya hak kazandık. Namağlup unvanımız gurur verici olmakla birlikte grubumuzdaki rakipler Avrupa'nın ilk 10 takımı arasında sayılamayacağı için galibiyet hedefinin yanında uzun vadeli bir başka hedefe yöneldik. Gençleri sahneye çıkardık ve Milli Takım oyuncu havuzunu mümkün olduğunca genişlettik.

Güçlü takımın kalan maçlarını kaybemesi halinde dahi finalleri garantilemesi, hedefe ulaşmış olmak demektir.

Maçın gelirinin kısa süre önce kaybettiğimiz Abdullah İnce'nin ailesine bırakılacak olması grup liderliğimizi perçinlemek ve 2005 Avrupa Şampiyonası Finalleri'ne katılmayı garantilemek için çıktığımız karşılaşmaya bir de farklı duygusal boyut eklemişti.

Salondaki herkes bir an önce farkın açılması beklentisi içindeydi, takımımız da öyle. Ancak rakibe kıyasla ne kadar üstün olursanız olun, fark kendi kendine oluşan bir şey olmadığından, sahada gereğini yapmak gerekir yine de.

Uzunca süren bir hazırlık döneminden sonra 2005 Avrupa elemeleri için sahadaydık. Estonya ve Hollanda'nın da bulunduğu grubumuzun en zorlu maçıyla başlıyorduk, üstelik deplasmandaydık.

İlk gün İsveç'i yendikten sonra Efes World Cup'ın en güçlü ekibi sayılabilecek Slovenya ile karşılaştık. Nesterovic ile Bezec gibi iki kaliteli NBA pivotuyla pota altını kapatıp işimizi zorlaştıran Slovenler, buna yine NBA patentli Udrih başta olma üzere hareketli dış oyuncuların etkili performansını ekleyerek bizi iyice zorladılar.

Basketbol Milli Takımımız yeni baş antrenörümüz Bogdan Tanjevic yönetiminde 2005 Avrupa Şampiyonası finalleri eleme maçlarına - 8 Eylül / 25 Eylül arasında Türkiye'de ve deplasmanda toplam 6 maç - hazırlanıyor.

Amerika'yı yenmek için ikinci şansımızdı. Hızlı hücumlarına karşı bu sefer daha hazırlıklıydık. Özellikle ilk yarıda daha iyi geri koştuk, kendi potamızda baskete dönüşen top kaybı yapmamak için daha dikkatliydik. En önemlisi bu sefer biz de onlara fast break atıyorduk.

Bir gün önceki maçı kazanmak bizi biraz rehavete sürüklemiş gibiydi. Yeni Zelanda ise kaybetmiş olmanın verdiği hırsla daha da sertleşmişti.

12 Dev Adam'ın Tanjevic yönetimdeki ilk sınavı, olimpiyatlara hazırlanan Yeni Zelanda karşısındaydı. Hedef maçlarımızın (Avrupa Şampiyonası elemeleri, Eylül 2004) 5 hafta kadar öncesinde olmamız maç ritminde olmamıza engeldi aslında.

Zorlu maçlarla yüklü uzun bir sezonun sonunda şampiyonluğa ulaşmak, sezon boyunca verilen emeklerin en üst düzeydeki karşılığıdır. Ancak elde edilmesi son derece zor ve çok yıpratıcıdır. Bu yüzden çok değerlidir.

Ülker'in istikrarlı bir performansla Efes'in 2-0'lık üstünlüğünü eşitleyip kendi sahasına döndüğü maçı Efes'in kazanacağını öngörmüştük.

2-0 önde olmanın avantajıyla ve bir önceki maçta net bir üstünlük sağlamış olmanın getirdiği güvenle oyuna iyi bir başlangıç yapan Efes, ilk yarıda Granger'ın isabetli şutlarıyla avantaj sağladı.

Bundan önceki iki önemli karşılaşmanın ilkinde Blair çok iyi oynayarak pota altını adeta Efes Pilsen'e kapatmış ve Cumhurbaşkanlığı Kupasını, ikincisinde de İbrahim olağanüstü oynayarak Türkiye Kupası'nı takımlarına kazandırmıştı.

Sezon uzun ve performanslar kalıcı değil, ancak Ülker- Beşiktaş serisinde 2-1 önde olarak kendi evinde maça çıkan Ülker'in avantajlı olduğu bir gerçekti. Beşiktaş'ın seride durumu tersine çevirmesi pek de kolay değildi.

Karşıyaka'nın Efes'i ligin son haftalarında yenmiş olması, iki takım arasındaki yarı final eşlemesini renklendirmekteydi.

Yılın flaş takımı Beşiktaş'ın sezon içerisinde gösterdiği başarı, onları Ülker karşısında ciddi bir final adayı yapıyordu.