Emir Turam

Etkili kısaları ve güçlü uzunları olan Slovenya her açıdan tehlikeli bir takımdı. Çok farklı hücum silahlarına sahiptiler. Ancak arka arkaya ispat etmiş olduğumuz gibi biz de iyiydik.

Yunanistan ile grup birinciliğini ve arkasından çeyrek final yolundaki rakibimizi belirleyecek karşılaşmaya hırslı, ancak hücumda sıkıntılı başladık. Akıllıca hücum eden Yunanlılar iyi atışlar buldular. Biz ise baskılı Yunan savunmasına karşı istediğimiz atışları bulamayıp hedeflediğimiz isabet oranını yakalayamayınca Yunanlılar, oyunda üstünlük sağladı (11-21).

Bir kaç hafta önce Ankara'da oynadığımız ve son anda yendiğimiz Katar, Dünya Şampiyonası'nda henüz maç kazanamamasına rağmen iyi yönetilen ve Afrika ülkelerinden devşirme oyuncularıyla cesur hücum ederek isabetli şutlar atabilen bir ekipti.

Basketbolun gerektirdiği saha içi uygulamaları iyi yapmanın yanında gerektirmediği profesyonel olumsuzlukları da uygulayan Brezilya - Efes World Cup'da yerde yatan İbrahim'in burnunu kıran, 2002 Dünya Şampiyonası'nda kenardan top çıkaran Hidayet'e benchten tüküren onlardı - yenilmesi kolay bir takım değildi. Biz grup ikinciliğini garantilemek, onlar ise gruptan çıkma yolundaki iddialarını sürdürmek için kazanmak zorundaydık ve durum maçı iki taraf için de zorlaştırıyordu.

Avustralya takımı orta sahadan ya da ötesinden başlayan sert savunma yaparak -bu arada adam değişerek - rakibin hücum organizasyonunu bozabilen ve hücumda isabetli üçlükler atarak patlamalar yapabilen, dolayısıyla gününde olduğunda çok tehlikeli olabilecek bir takımdı.

Dünya Şampiyonası seviyesinde oynanan basketbolun çok farklı olduğunu 4 yıl önce ilk katışımız olan Indianapolis'te öğrenmiştik. Türk Basketbolu olarak henüz ikinci dünya şampiyonamızdı ve bazı yıldızlarımızın bulunmadığı oldukça genç ama iyi mücadele eden bir takımla sahadaydık.

Avrupa Şampiyonası'nda aldıkları sonucun da gösterdiği gibi Sloven takımı oldukça güçlüydü. NBA patenti iki uzun pivotun yanında çok süratli iyi şutör kısaları vardı. Sahip oldukları silah çeşitleri yüzünden onlara mutlaka iyi savunma yapmak gerekiyordu.

Takım sporlarında hangi kategoride olursa olsun Avrupa Şampiyonası'nda şampiyonluğun en büyük adayı olmak ve finale kadar kazanılması gereken her maçı farklı kazanmak ülkemizin pek alışık olduğu bir şey değil.

İtalya'yı iki uzatma sonunda yenebilen Sırbistan'ın finalist koltuklarından birine yerleşmesinden sonra ikinci finalist olabilmek için biz de Slovenya karşısına çıktık.

Bir başka açıdan maçın her iki taraf için farklı bir önemi vardı; geçmişin gerginlikleri üzerine kalın bir çizgi çekilmiş olsa da bir Türk-Yunan karşılaşmasıydı.

Pota altında uzunları olduğu kadar hareketli dış adamlara da sahip olan şampiyonanın tehlikeli takımlarından Hırvatistan karşılaşması bizim için önemli bir sınavdı. Farklı oyun ortamlarına adapte olma kabiliyetleri vardı.

Rusya karşısında iyi oynamayan millilerimiz, verilen dinlenme gününden sonra İtalya karşısına çıktılar. Atatürk Spor Salonu'nu ağzına kadar dolduran İzmirli basketbolseverlerin güçlü desteği her güçen gün artıyor gibi geldi bize... Evinde oynayan iddialı bir takım için mükemmel bir ortamdı.

Aldığımız her galibiyet bizi hedefimize biraz daha yaklaştırırken üzerimizdeki baskıyı da arttırıyordu. Gücümüzü gören diğer takımların bize daha iyi hazırlanmaları ve bizi yenmeye daha fazla motive olmaları da bir başka sonuçtu ki dalgalı neticelerin alınabildiği bu turnuvada bu tip faktörler etkili oluyordu. Üçüncü maçtaki rakibimiz Rusya'nın Fransızlardan 30 sayı fark yemiş olmaları hiç önemli değildi, geçen yılın şampiyonu ve oldukça iyi bir takımdılar.

Fransa hareketli kısalarıyla ve presiyle geçen yılın şampiyonu Rusya'yı 30 sayı farkla yenerek ne kadar ciddi bir rakip olduğunu göstermişti. Maçtan önce herkes onların hızlı oyununu övmekteydi.

Son dönemde hemen her yıl Avrupa'nın önemli basketbol organizasyonlarından birini ülkemizde izleme keyfini yaşıyoruz. A milli takımlar şampiyonasının yapılmadığı 2006 yılında, Avrupa'nın en önemli turnuvası olarak kabul edilen 20 yaş altı (Ümitler) Avrupa Şampiyonası İzmir'de yapılıyor. Atatürk ve Celal Atik spor salonlarında ülkemize yakışır kaliteli bir organizasyon yaşayacağız.

Turgut Özal 1980'li yıllarda ekonomide gerçek bir devrim yaptı Türkiye'de... Türk sanayicisine kafasını kaldırıp ileriye bakmayı, hedef büyütmeyi, dünya pazarlarına yönelmeyi empoze etti ve bunun için gerekli önlemleri aldı.

Milli takımımız daha önce ilan edilen program çerçevesinde çalışmalarına başladı. 19 Ağustos'ta oynayacağımız ilk resmi maçımız öncesinde uzunca bir hazırlık kampı yapılacak. Kadroya çağırılan, ancak sakatlıklarını beyan eden ve muayeneden geçen Hidayet Türkoğlu ile Mehmet Okur'un katılmayacakları kampta çalışmalar çetin geçecek. Amaç zamanı geldiğinde en iyi durumda olacak takımımızı sahaya sürerek gereken mücadeleyi sergilemek olacak.

Maçın hemen öncesinde kritik soru Ülker'in serinin başından beri sergilediği güçlü mücadele direncini böylesine büyük bir avantaj yakaladıktan sonra da sürdürüp sürdüremeyeceği idi.

İki gün önceki karşılaşmada Efes normalde oynatmadığı Barış ve Cenk'i neredeyse iş işten geçtikten sonra oyuna alıp, 20 sayı geriden gelerek maçta tekrar söz sahibi olmuştu.

Finale çıkarak Türkiye Ligi'nin en güçlü iki takımı olduklarını ispatlamış Ülker ve Efes Pilsen sahadaydı. Efes'in istikrarlı kadrosunda geçen yıl şampiyonuluğu yaşamış 9 oyuncu bulunurken, Ülker'de geçen yıla kıyasla 9 yeni oyuncu yer alıyordu. Ancak sezon içindeki dört maçtan üçünü kazanmışlardı.