'Libya’da durum Kıbrıs’tan farksız'

'Libya’da durum Kıbrıs’tan farksız'

DÜNYA Haberleri

Eski Bingazi Başkonsolosu, Büyükelçi Ali Sait Akın, Libya’da Türkiye’ye dost halk ve meşru yönetimin yok edilme tehdidi altında olduğunu belirterek, durum 1974 Barış Harekâtı öncesi Kıbrıs’taki durumdan farksızdır” dedi. AKIN “Birleşik Arap Emirlikleri Hafter’e uçak, helikopter, güdümlü top mermisi ve silahlı İHA’lar verdi. Mısır destek için Derne’yi bombaladı. ABD ve Fransa füze gönderdi. Kara desteği de Rusya’dan paralı askerlerle sağlandı” diye konuştu.

FUAT UĞUR

Bingazi Başkonsolosluğu dahil birçok kritik görevde bulunan Büyükelçi Ali Sait Akın, Libya’da darbeci Hafter’in Türklere karşı etnik temizliğe giriştiğini belirterek “ Bu siyaset, yağmalar, öldürmeler ve tehditler sonucu  doğudaki Türk soyluların (genellikle Misratalılar) tamamının bölgeyi terketmesine sebep oldu. Göç eden Türk soyluların sayısının 100 bini bulduğu biliniyor” dedi.

Libya’da yaşananları gazetemize değerlendiren Akın’ın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

BOŞLUKTAN YARARLANDI

Malum Arap baharı Libya’ya da sıçradı ve protestolar başladı. Kaddafi sonunda devrildi ve öldürüldü. Sonrasında neler oldu anlatır mısınız?
2011 sonunda Kaddafi devrildikten sonra Libya halkının genelinin amacının demokrasi ve hürriyeti esas alan bir rejim kurmak olduğu söylenebilir. Nitekim 2011 yılında yapılan ilk özgür seçimlerde favori olarak gösterilen Müslüman Kardeşler dediğimiz İhvan hareketi beklenen başarıyı gösteremedi ve koalisyon hükûmeti kuruldu. Ancak hükûmet ve meşru makamlar güç ve itibar kaybedince aşırılar güçlendi. General Hafter, işte tam da bu boşluğu değerlendirdi. 2014 yılının Şubat ayında darbe yaptı ve Bingazi’de devlete el koyduğunu açıkladı.

'Libya’da durum Kıbrıs’tan farksız'

HALK BIKMIŞTI

Peki destek buldu mu ordudan ve halktan?
Başlangıçta, Kaddafi döneminde etkili, itibarlı ve çıkar sahibi olan subay ve elitler ile İhvan karşıtı halkın genel olarak desteğini aldı. Bunlara, ülkedeki çatışma ve güvensizlik ortamından bıkan halk da katıldı. Bilahare, devrimi esas olarak kendilerinin yaptığını düşünen, ancak savaş sonrası iktidar kurumlarının Bingazi’den Trablus’a taşınmasıyla burukluk yaşayan doğu Libya’nın güçlenen tarihsel bölgecilik eğilimini de arkasına almış oldu.

SERRAC DA YANINDAYDI

Tüm bunları kendisine suikast girişiminde bulunulduktan sonra yeniden gittiği ABD’den dönüşte yaptı değil mi? Sonra ikinci seçimler yapıldı bildiğimiz kadarıyla.
Evet, öyle. Ama bu arada 2014 yazında Libya’da ikinci genel seçimler yapıldı. Bu seçime siyasi parti katılımı yasaktı ve yüzde 14 gibi çok düşük bir seçmen katılımıyla gerçekleşti. Milletvekillerinin tamamı tahmin edileceği üzere Hafter’in etki alanı içine ve güdümüne girdi. İlginç olan şu ki bu milletvekillerinin arasında bugün Ulusal Uyum Hükûmeti’nin Başbakanı olan Serrac da vardı. Yani Serrac kendi adamıydı. Ancak bu meclis önceden kararlaştırıldığı üzere Bingazi ya da başkent Trablus yerine Tobruk’ta toplandı.

HAFTER YAN ÇİZDİ

Ama öte yandan bir de Trablus’da bir başka hükûmet vardı öyle değil mi?
Evet, bu yüzden Trablus yerine Tobruk’u seçti Hafter. Bilahare Hafter’i destekleyen hükûmet üyeleri de Doğu tarafına gitti. Aralarında Serrac da vardı. Böylece iki meclis iki hükûmet dönemi başladı. Ancak bu durum Aralık 2015’deki BM Ulusal Uyum Hükûmeti anlaşmasına kadar sürdü. Bu dönemde uluslararası kamuoyu ve aktörler Libya’nın meşru hükûmeti olarak yüzde 14 katılımla seçilmiş olsa bile Tobruk meclisini gördüler. Ancak aynı uluslararası camia ve BM 2015 yılında meşruiyeti Trablus’ta yeniden kurulan Ulusal Uyum Hükûmeti’ne verip Tobruk meclisindeki milletvekili Serrac’ı Başbakan olarak atayınca Hafter yan çizdi ve bu kabulü reddetti.

SİLAHA BOĞDULAR

Sadece kabul etmemekle kalmadı bir de savaş başlattı. Meşru hükûmeti yıkacak kadar gücü var mıydı?
Yoktu ama Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Hafter’e savaş uçağı, saldırı helikopteri ve silahlı İHA’lar sağladı. Mısır Hava Kuvvetleri, Hafter güçlerine destek için Derne’yi bombaladı. BAE’nin Hafter’in Doğu Libya’daki üssü Merc’de askeri hava üssünü işlettiği ve savaş uçakları bulundurduğu BM Libya Ambargo İhlal Raporu’nda detaylı olarak yer aldı.

'Libya’da durum Kıbrıs’tan farksız'

FRANSA FÜZE VERDİ

Diğer ülkeler silah vermedi mi?
Hafter güçlerinin Trablus saldırısının başında Gharyan’da uğradıkları baskında yakalattıkları Amerikan malı silah, top mermisi ve füzeler şaşkınlığa yol açtı. Son teknoloji ürünü Javelin tanksavar füzelerini Fransa’nın, güdümlü top mermilerini ise BAE’nin sağladığı anlaşıldı, Bunlar zaten başlı başına Hafter’e hayli üstünlük sağlayabilecek silahlar. Ulusal Mutabakat Hükûmetinde yok bu türden silahlar. Çünkü onlar BM’nin silah ambargosuna uyuyorlar ve silah ambargosuna uymayan ülkeler de Hafter’e gönderiyor silahlarını.

ÖRTMEK İSTEDİLER

Yani silah ambargosunu delen ülkelerin başında Fransa geliyor.
Fransa bu skandalı örtmek istedi. Güya istihbarat ve terörle mücadele eden birliklerini korumak amacıyla göndermiş silahları da onlar da hasarlı ve kullanılamazmış vb. hikâyeler. Ama füzelerinin nasıl olup da Trablus saldırı cephesinde olduğunu bir türlü açıklayamadı. Temmuz 2016 yılında Bingazi yakınlarında bir helikopterin vurulması sonucu ölen Fransız askerlerinin de izahatı yapılamadı. Sonra ortaya çıktı ki Fransız özel kuvvetleri Hafter güçlerinin arkasında.

BM’YE RAĞMEN SALDIRI

Sonuçta Hafter Ulusal Uyum Hükûmeti’nin kurulmasından itibaren sistematik olarak şehirlere ve sivillere saldırı başlattı öyle değil mi?
Bu konuda öylesine pervasız ki 2019 Nisan ayında BM’nin ulusal uzlaşı ve seçimler için çaba sarfettiği ve BM Genel Sekreteri’nin bu amaçla Trablus’ta bulunduğu sırada bile saldırı başlattı şehre. BM Güvenlik Konseyi ile AB Başkanlık Konseyi tarafından yapılan açıklamalarda Hafter’in açıkça ve ismen kınanması istendi ama bu istek ABD ve Fransa tarafından engellendi. Biri ajanını, diğeri de oradaki çıkarlarını koruyordu. Sonuçta çıkan yayınlanan bildiride saldırıya uğrayan Trablus’taki meşru hükûmet ile Hafter birlikte kınandı.

PARALI ASKER DEVREDE

Hafter’e söz konusu ülkeler tarafından hava desteği veriliyor ama karada gücü yok anlaşılan.
Yok, bu yüzden de altı yıldan beri başarılı olamadı. Ama kara gücü zayıflığını gidermek için Sudan ve Rusya’dan paralı asker getirtme yoluna gidildi. Bu kapsamda Darfur’da iç savaşta aşırılıklarıyla tanınan özel kuvvetlerden 3.000 asker ile Rusya’dan içlerinde keskin nişancıların da bulunduğu çok sayıda lejyoner özel savaşçı kiralandı.

100 BİN TÜRK’Ü SÜRGÜN ETTİ

Hafter Ulusal Uyum Hükûmeti’ni “terörist, İhvancı, radikal dinci” olarak tanımlayıp destek alıyor. Kendi ordusu nasıl?
Hafter karşısındakileri aşırıcılık ve terörizmle suçlarken kendisi dünyada aşırılığı başlatan Selefilerle tam işbirliği yapıyor. Hafter saflarında yeralan çok sayıda savaşçı Selefi bulunuyor.
Terorle mücadele olarak çarpıtıp sunduğu ve bizi yakından ilgilendiren bir siyaseti bölgesindeki (Bingazi, Tobruk) Türk soylulara karsı nefret dili eşliğinde kullanması ve etnik temizliğe başvurması da işin bir başka yanı. Bu siyaset, yağmalar, öldürmeler ve tehditler sonucu doğudaki Türk soyluların (genellikle Misratalılar) tamamının bölgeyi terk etmesine sebep oldu. Göç eden Türk soyluların sayısının 100 bini bulduğu biliniyor. Hafter doğuyu Türk vatandaşlarına yasaklamış, gelecekleri tutuklayacağını ilan etmiştir.

1974’TEKİ GİBİ...

Türkiye ne yapmalı?
Hafter kuvvetleri tamamen dış güçlerin kontrolüne girdi. Artık iç siyasi muhalifler olarak görülemezler. Dışarıdan aldıkları yoğun silah desteğiyle uzlaşmaz ve saldırgan bir görünüm arz etmekteler. Öte yandan Türkiye’ye dost halk ve meşru yönetim de ağır saldırı ve yok edilme tehdidi altında. Türkiye eğer Libya’da pasif davranırsa bu zayıflık olarak algılanır. Dışarıda gücümüz ve itibarımız aşınır. Ne güvenilirliğimiz ne de dostumuz kalır. Sonuç olarak dış politikamız, ulusal gücümüz ve savunmamız zayıflar. Muhtemel başka saldırganlar da cesaretlenir. Şöyle söyleyeyim, durum 1974 Barış Harekâtı öncesi Kıbrıs’taki durumdan farksızdır. Orada EOKA çetelerinin ve Rum yönetiminin ağır saldırıları arasında katledilen Müslüman Türk toplumunun halinden farksızdır.

Libya’nın ikinci kez yardım çağrısı öyle değil mi?
Çok doğru. Müslüman Libya halkı daha evvel de yok oluş tehlikesi altında bizden medet istedi.

'Libya’da durum Kıbrıs’tan farksız'

HAFTER İLK KEZ KADDAFİ’YE SATARAK İHANETE BAŞLADI(*)

Hafter Libya’de etkili bir isimdi denebilir mi geçmişten itibaren?
Hafter, Libya’da hala etkinliğini sürdüren ve devrik lider Albay Muammer Kaddafi’nin de memleketi olan Sirte kentindeki Fercani kabilesine mensup. 16 yaşından beri Bingazi’deki askeri akademide okuduğu sıradatanıştığı Muammer Kaddafi ile yan yanaydı. Mezuniyetinden sonra Sovyetler Birliği’nde topçu ihtisas eğitimi aldı. Burada ayrıca Harp Akademisini bitirdi. “Kurmay” olarak ülkesine dönünce, Mısır’da “askeri ataşe” olarak görevlendirildi. 1 Eylül 1969’da Kral İdris Senusi’ye yaptığı darbenin içerisinde yer aldı. Kaddafi’nin güvendiği komutanlardan biri olan Hafter, 70 ve 80’li yıllarda komşu Çad ile yapılan savaşlarda hep ön saflarda oldu. Ancak savaşlar Libya’nın hezimeti ile sonuçlandı. O dönem Fransa'nın desteğini alan Çad'ın Hissene Habre birlikleri, Libya ordusundan yüzlerce askeri esir aldı. Esir olanlardan biri de Halife Hafter’di. Hafter esir düştükten sonra ilk iş çocukluk arkadaşı Kaddafi’yi sattı. 

Yani ihaneti Kaddafi’yi satmakla başladı o vakit. Nasıl oldu bu?
Esirliği sırasında kendisini kabul eden Çad Cumhurbaşkanı’na Muammer Kaddafi’ye muhalif olduğunu söyledi. Ve bu “bilgi” Kaddafi’den ölümüne nefret eden ABD tarafından iyi değerlendirildi ve Hafter’e Kaddafi’yi devirmek üzere yol açıldı. Önce Hafter, ardından da binlerce Libyalı esir serbest bırakıldı ve bu askerler Kaddafi’yi devirecek orduya iltihak ettiler. Ancak başarısız oldular. Bunun üzerine Hafter ABD’ye gitti ve CIA’in merkezi Virginia’da ikamet etmeye başladı. Gıyabında 1993 yılında Kaddafi tarafından idama mahkûm edildi. Bu arada ülkede büyük bir tutuklama furyası başladı. Hafter’in 2 kardeşi de artık Muammer Kaddafi’nin hapishanesindeydi.

Kaddafi’yi devirmek üzere ülkede isyanlar başladığında neredeydi Hafter?
Halife Hafter, 2011 yılında Kaddafi’ye karşı başlatılan savaşa erkenden dâhil oldu. Kaddafi’nin devrilmesinin ardından ise, vaktinin büyük çoğunluğunu Bingazi’deki evinde geçiriyordu. O dönemin önemli komutanlarından olan ve her kesimden Libyalının çok sevdiği Abdulfettah Yunus, bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Hafter'e ise başarısız bir suikast girişimi oldu. Bunun üzerine korkudan aniden ülkeyi terk ederek tekrar ABD’ye gitti.

TÜRKİYE’NİN YARDIMI BM’YE UYGUN

“Hafter mütecaviz, hükûmet mağdurdur. BM Şartına göre saldırıya uğrayana savunma yardımında bulunmak meşrudur. Dolayıyla Türkiye’nin saldırı altındaki Trablus meşru yönetimine savunma yardımı yapması ambargo ihlali olmadığı gibi aynı zamanda BMGK kararıyla uyumludur.
Meşru Trablus Hükûmeti, BMGK’nin 2095 sayılı Kararının 10/2013’üncü paragrafına göre güvenlik amacıyla veya emrindeki güvenlik güçlerinin ihtiyacı için ön izin almaksızın dışarıdan silah, eğitim, teknik ve mali yardım alabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı’nın ortak ateşkes çağrısı BM yaklaşımıyla uyumludur. Gelinen aşamada acil olan ateşkesin sağlanarak sivillerin korunması ve barışçı çözüm yollarının önünün açılmasıdır.”

(*)https://www.trthaber.com/haber/dunya/portre-halife-hafter-kimdir-449964.html

ALİ SAİT AKIN KİMDİR?

Ali Sait Akın 1964 Hemşin doğumlu. Samsun Cumhuriyet Lisesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni 1988 yılında bitirdi. 1989’da Reading ÜniversitesiAvrupa Etüdleri merkezinde master yaptıktan sonra kamuda çalışmaya başladı.

Dışişleri Bakanlığı Meslek Memuru, NATO Dairesi, 1989.
Tahran Büyükelçiliği 2.Katip, 1992-94.
Frankfurt Konsolosu,1994-98.
Dışişleri Bakanlığı BM Dairesi,1998-2000.
Riyad Büyükelçiliği Müsteşarı,2000-2004.
Dışişleri Bakanlığı Bölgesel Ekonomik İşbirliği Dairesi Başkanı,2004-2006.
Dünya Ticaret Örgütü Türkiye Daimi Temsilci Yardımcısı,2006-2010.
Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Dairesi Başkanı,2010-2012.
Bingazi Başkonsolosu, 2012-2014.
Kabil Büyükelçisi,2015-2017.
Merkez Büyükelçisi, 2017-...

Düzenleyen:  - DÜNYA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...