Vance’in Suriye planını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Selman engelledi! ABD basını arka planı yazdı
Esad'la birlikte Suriye iç savaşına dair gelişmeler uzun süredir ABD dış politika geleneklerini zorlayan bir seyir izledi. Esad’ın düşüşünden haftalar önce birçok ülke Şam ile ilişkilerini yeniden kurmayı değerlendirse de sahadaki dengeler hızla değişti. Şaraa’nın, savaş döneminde Nusra Cephesi olarak bilinen ve daha sonra HTŞ adını alan yapının başındaki konumu, çatışmaların ilk yıllarında Washington’ın desteklemeye çalıştığı muhalif gruplarla zıt bir tablo oluşturmuştu.
Yıllar boyunca ılımlı muhalefeti desteklemeye çalışan ABD’nin bu stratejisi zaten etkisini yitirmişti. Trump yönetiminde Tulsi Gabbard gibi Esad’la diyaloğa açık isimlerin göreve gelmesi, 2024 sonuna gelindiğinde Şam’la yeni bir anlaşma zemininin oluşabileceği yorumlarını beraberinde getirmişti.
Ancak 27 Kasım 2024’te Ahmed Şara’nın öncülük ettiği operasyon, ABD’de masada tutulan tüm senaryoları bir anda geçersiz kıldı. Şara’nın komutasındaki güçler, yıllardır durağan kalan cephe hatlarını kısa sürede çözdü; savaş dinamiklerini kökten değiştiren bu hamle, Beşar Esad’ı yalnızca on bir gün içinde 8 Aralık’ta Rusya’ya kaçmak zorunda bıraktı.
ABD’de yayımlanan Newsweek, Trump döneminde Suriye politikasının nasıl şekillendiğini ve bu politikanın sahadaki gelişmelerle nasıl ters düştüğünü ayrıntılarıyla ele aldı.
TRUMP’IN DEĞERLENDİRMESİ DEĞİŞTİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suudi Veliaht Prens'i Selman’dan gelen bilgilerle birlikte, Trump’ın Suriye politikasında belirgin bir yön değişikliği ortaya çıktı.
Newsweek, bu dönüşümü şöyle özetledi:
Vance’ın Şara karşıtı çerçevesi kullanılabilirliğini kaybetti.
Ankara ve Riyad’ın sunduğu saha verileri, Washington’daki önceki varsayımları geçersiz kıldı.
Trump, geçiş döneminin fiili lideri Şara ile çalışmayı stratejik bir zorunluluk olarak değerlendirdi.
Kasım 2025’te Şara’nın Beyaz Saray’da ağırlanması, bu yeni hattın resmileştiğini ilan eden en görünür işaret oldu.
ABD BÜYÜKELÇİSİ: İSRAİL’LE GERİLİMİ SINIRLANDIRABİLİR
ABD’nin Suriye’deki son büyükelçisi Robert S. Ford’un değerlendirmeleri, Newsweek analizinde özel bir yer tuttu. Ford, yıllardır sahayı takip eden bir isim olarak Şara’nın yönetim tarzına ve gelecekteki muhtemel yönelimlerine ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu.
Ford’a göre, Şara geçmişte CIA destekli unsurları savaş, müzakere, tehdit ve entegrasyon yöntemlerini birlikte kullanarak etkisizleştirmişti. Bu kapasitenin, SDG içindeki daha sert çekirdek kadrolara karşı da benzer biçimde devreye alınabileceğini söyledi.
Ford şu değerlendirmeyi yaptı:
“Şara hesaplı ve temkinli bir aktör; kana susamış bir profil değil. Trump’la yaptığı görüşmelerde konuşmayı çoğunlukla ABD Başkanı’nın yürüttüğünü tahmin ediyorum. Şara, ekonomik yaptırımların kaldırılması, enerji sektöründe destek ve İsrail’le gerilimin sınırlandırılması gibi başlıklarda ABD’nin sağlayabileceği alanlar bulunduğunu düşünüyor.”
Newsweek, Ford’un bu tespitlerinin, Şara’nın uluslararası meşruiyet arayışının ABD içinde neden karşılık bulduğunu açıklayan en net çerçevelerden biri olduğunu vurguladı.
Ford ayrıca, Ankara ve Riyad’ın devreye girmesinin Trump’ın karar sürecinde belirleyici olduğuna dikkat çekti ve şu ifadeyi kullandı:
“Erdoğan ve Muhammed bin Selman’ın rolü, Trump–Şara ilişkisinin başlamasında kritik önemdeydi.”
Şaraa, 2023’te İdlib’de iki kez görüştüğü Ford ile temaslarını doğruladı. Şaraa’nın Ekim 2025’te Moskova’ya yaptığı ziyaret, Rusya’nın iç savaş boyunca Esad’a verdiği askeri desteğe rağmen gerçekleşti.
Ford, 2012’de Nusra Cephesi’ni terör örgütü listesine alınmasını yöneten isimlerden biriydi. ABD yönetimi 2025’e gelindiğinde HTŞ’nin terör listesi statüsünü kaldırdı. Ford, bunun Şaraa’nın 2017’den beri “terör taktikleri kullanmaması ve DEAŞ ile El Kaide sadıklarına karşı savaşması” nedeniyle gerçekleştiğini belirtti.
Ford, Trump’ın Şaraa ile kurduğu ilişkiyi “hesaplı” olarak tanımladı ve Trump’ın uzun süredir ABD başkanlarının başaramadığı Suriye–İsrail barış anlaşmasını hedeflediğini söyledi.
ABD, SURİYE’YE NASIL BAKIYOR?
Newsweek'e göre, ABD’nin Suriye’ye yönelik yaklaşımı, iç savaşın bıraktığı ağır yıkım ve Esad sonrası dönemin kırılganlığının birleşmesiyle, temkinli fakat kaçınılmaz olarak yeniden tanımlanmış bir politika görünümü ortaya koydu.
Washington’daki değerlendirmeler, Ahmed Şara’nın sahada otoriteyi fiilen sağlayabilen tek aktör olarak görülmesine yol açtı. Suriyelilerin Şara’ya yönelen desteği, geçmişinden çok Esad’ı devirmiş olmasına dayandırılıyor. Toplum içinde kuşkular bulunsa da, Şara’nın pragmatik ve esnek profili ABD için işbirliğini bir tercih değil, pratik bir zorunluluk hâline getiren temel unsur olarak öne çıkıyor.
Trump’ın Orta Doğu yaklaşımı; yeni çatışmalardan uzak durma isteği, Amerikan askerî varlığını sınırlama hedefi, rejim değiştirme projelerine mesafe ve İran’ın nüfuzunu daraltma arayışıyla şekillendi. Bu öncelikler, Şara ile kurulacak ilişkinin doğal bir politika zeminine oturduğunu gösteren unsurlar arasında yer aldı.
