Adalet Bakanı Bozdağ: Darbeler devri kapandı

Adalet Bakanı Bozdağ: Darbeler devri kapandı

GÜNDEM Haberleri

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ölümü göze alarak Meclis’e gittiğini, FETÖ’nün bombalarına rağmen milletvekillerinin darbecilere geçit vermediğini hatırlatarak, “15 Temmuz’da halkın gücü tankın gücünü yenmiştir. Türkiye’de darbeler devri kapanmıştır” dedi.

Haber Merkezi |  ANKARA

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde gazetemize konuştu. Bozdağ’ın verdiği mesajlar şöyle:   

"DARBE TEŞEBBÜSÜNÜ BİNALİ BEY’DEN DUYDUM"

“Darbe teşebbüsünü öğrendiğimde evdeydim. Adalet Bakanlığı Müsteşarım Kenan İpek Bey telefonla aradı. Kenan Bey, Ankara’da uçakların alçak uçuş yaptığını, İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nün trafiğe kapatıldığını, bir olağanüstülük olduğunu, anlattı ve ‘Neler oluyor?’ diye sordu. Ben de ‘Bir bilgim yok’ dedim ve bu arada televizyonu açtım. Televizyondaki görüntüler, haberler, yorumlar ve alt yazılar, Kenen İpek Bey’i doğruluyordu. İşin aslını ve neler olduğunu öğrenmek için hemen İçişleri Bakanımızı, MİT Müsteşarımızı, Başbakanımızı ve Cumhurbaşkanımızı aradım. Başbakanımız Binali Yıldırım Bey’in telefonu çaldı, ama görüşemedim. Diğer telefonlara ise ulaşılamıyordu. Başbakanımızı aramaya devam ettim. Başbakanımız Binali Yıldırım Bey telefonu açtı ve ben de, ‘Neler oluyor Sayın Başbakanım?’ diye sordum. O da bir kalkışma olduğunu söyledi. Hain darbe teşebbüsünü böyle öğrendim. 

"TELEVİZYONLARA BAĞLANDIM"

Daha sonra televizyon bağlantılarıyla; hain darbe teşebbüsü ile karşı karşıya olduğumuzu, ordu içindeki FETÖ’cü teröristlerin darbeye teşebbüs ettiğini, hükûmetin görevinin başında olduğunu, hükûmetin darbe teşebbüsüne karşı mücadele ettiğini, ifade ettim ve halkımızı bu mücadeleye katılmaya çağırdım. Hemen haber kanalları ile bağlantı kurdum ve konuştum. Ancak TRT ile bağlantı kuramadık. Basın danışmanım Bilal Bey’e, ‘TRT’ye neden bağlanamadığımızı?’ sordum. O da TRT’nin darbeci hainler tarafından işgal edildiğini ve bu yüzden bağlantı kuramadığımızı söyledi.

"KÜLLİYE’YE GİTMEKTEN VAZGEÇTİK"

Adalet Bakanlığı müsteşarım Kenan İpek Bey ile yaptığımız istişare sonucunda, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gitmeye ve orada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ile birlikte bu mücadeleyi yürütmeye karar verdik. Kenan İpek Bey, Fahri Kasırga’yı lojmandan almaya gittiğinde, onun hain darbeciler tarafından evinden alındığını ve bir araca bindirilip götürüldüğünü gördüğünü, telefonda bildirdi. Bunun üzerine Külliyeye gitmekten vazgeçtik. O zamanki adıyla HSYK üyeleriyle istişare ve adli süreçleri takip etmek için Kenan Bey Ankara Hakimevi’ne gitti. Nitekim o gece HSYK önemli tarihi kararlara imza attı. Bu arada Kırıkkale Milletvekilimiz Ramazan Can ve Ağrı eski milletvekilimiz ve halen Ağrı İl Başkanımız olan Halil Özyolcu ile istişaremiz sonucu, Halil Özyolcu’nun bürosunda buluştuk. Burada kısa bir değerlendirme yaptık. Ben, ‘Kızılay’a gidelim, halkla birlikte darbeci hainlere karşı mücadele edelim’ dedim. Halil Bey ve Ramazan Bey, buna itiraz edip, ‘Siz Bakansınız ve tanınmış birisiniz, Kızılay’a gidersek, darbeciler sizi etkisiz hale getirmek ya da yakalamak isteyebilirler, bu durumda da halk bizden sebep zarar görür’ dediler. Bunun üzerine birlikte Meclis’e gittik.

"KÜRSÜDE KONUŞURKEN İKİ BOMBA ATILDI"

TBMM’ye geldiğimizde, doğruca Genel Kurul salonuna gittik. O zamanki TBMM Başkanımız Sayın İsmail Kahraman oturumu yönetiyordu. Kürsüde de bir milletvekilimiz konuşuyordu. Milletvekilimizden sonra konuşmak için söz istedim, kürsüye geldim ve konuşmama başladım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum, çok büyük bir patlama oldu. Genel Kurul’daki avizeler sallandı, yerden tozlar kalktı. Ama atılan bu bombaya rağmen konuşmamı kesmedim, bir süre sonra ikinci bir bomba atıldı. Bu ikinci bomba daha şiddetli idi ve adeta Genel Kurul’a düşmüş gibiydi. Vekiller ve orada bulunanlar sağa sola dağıldı. Yine konuşmamı kesmedim. Fakat bu arada Başkanlık Divanı’nın olduğu yerden gürültüler ve sesler gelmeye başladı. Kulak kabarttığımda, bazı milletvekillerinin Meclis Başkanına, “Sayın Başkanım, burada duygusallığa yer yok, bir devlet aklına ve sağduyuya ihtiyaç var. Bu bombalar Genel Kurul’a isabet etseydi felaket olurdu. Lütfen, Genel Kurul’u kapatın, sığınağa gidelim” dediklerini duydum. Bunun üzerine ‘Eğer, Meclis Genel Kurulu kapatılırsa, halk ‘Meclis korktu’ der, evinde olan sokağa çıkmaz ve meydanda olan da meydanda durmaz, Meclis kapanmamalı’ düşünceleri içinde konuşmamı kestim, Başkanlık Divanına gittim. Meclis Başkanımıza; ‘Sayın Başkanım, burayı kapatıp aşağı inersek bu millet meydana gelmez, bu millet ‘Meclis bunlardan korktu’ der. Bizim burada yapacağımız şey, burada ölmektir. Gitmek isteyenler gidebilir. Lütfen Meclisi kapatmayalım’ dedim. Meclis Başkanımız, önerimi kabul etti ve Meclisi kapatmadı. Milletimizin, sokakta tankların altına yattığı, ölüm kusan uçaklara, helikopterlere,  tanklara, bombalara ve otomatik silahlara karşı ölümüne mücadele ettiği gibi, milletimizin temsilcileri de Gazi Meclisimizde bombaların altında ölümüne mücadele etmiştir. Halkımız gibi, Meclisimiz de darbe teşebbüsüne kalkışan FETÖ’cü teröristlere geçit vermemiştir.

"ÖLÜMÜNE DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERDİK"

Darbeye teşebbüs eden FETÖ’cü teröristler, Cumhurbaşkanımızı infaz edemediler ve ele de geçiremediler, Başbakanımızı ve hükûmetimizi indiremediler, Meclisi susturamadılar, halkımızı korkutamadılar. Bütün bunlar, darbeye teşebbüs edenlerin moralini bozduğu tartışmadan varestedir. Darbeye teşebbüs eden FETÖ’cü teröristler, direkt Meclis Genel Kurulu’nu hedef alarak uçaktan iki bomba attılar. Meclisi susturamayınca, içindeki vekillerin ve diğer bulunanların ölümünü de bilerek ve isteyerek Meclis’i bombaladıklarını düşünüyorum. ‘Ne yaparsanız yapın, bomba da atsanız buradayız, cesetlerimizi çiğnemedikçe Meclisimize giremeyeceksiniz’ diye haykıran vekillerimiz, ölümüne bir demokrasi mücadelesine imza atmıştır.

"YEDİ DÜVELE HADDİNİ BİLDİRDİK"

Meclisimiz daha önce de darbe teşebbüslerine ve hatta darbelere şahit oldu. Ama hiçbir zaman Meclisimiz bombalanmadı. Savaş yıllarında dahi Meclisimiz bombalanmadı. Kurtuluş savaşı yıllarında Ankara yakınlarına kadar gelmiş düşmanın dahi bombalamaya cür’et edemediği Meclisimizi, darbeye teşebbüs eden FETÖ’cü teröristler bombalamaya cür’et ettiler. Kurtuluş savaşı sırasında Yunan’a ve ona destek veren yedi düvele haddini bildiren Meclisimiz, 15 Temmuz gecesi de hem darbeye teşebbüs eden FETÖ’cü teröristlere, hem de onlara destek veren yedi düvele haddini bildirmiştir. O gece Meclisimiz, hem darbeye teşebbüs eden FETÖ’cü teröristleri hem de onlara destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yenmiştir. Bu nedenledir ki Meclisimiz, ikinci kez “Gazi” unvanını kazanmıştır.

"MİLLETVEKİLLERİNİ SUSTURAMADILAR"

Sokaklarda, caddelerde, yollarda, meydanlarda ve her yerde Türk halkını geçemeyen darbeci FETÖ’cü teröristler, TBMM’de de milletin vekillerini geçemediler; halkı da halkın Meclis’teki temsilcilerini de korkutamadılar, susturamadılar ve durduramadılar.

"YARGI DA DARBECİLERE BİAT ETMEDİ"

O gece Ankara ve İstanbul Başsavcımız ile görüştüm ve darbeye teşebbüs edenlere karşı hukuki süreçlerin başlatılması ve yasal gereklerin yapılması konusunda talimatlar verdim. Başka illerin Başsavcılarıyla da benzer konuşmalar yaptık. O gece Türkiye’nin her yerinde yargı, darbeye teşebbüs edenlere karşı hukuk kılıcını kuşandı ve büyük bir mücadele verdi. O gece darbe teşebbüsüne katılan ve destek veren pek çok FÖTÖ’cü terörist, yakalandı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Yargı ilk defa, darbe teşebbüsüne katılanlara biat etmemişti. Yargı ilk defa darbe teşebbüsüne kalkışanlara karşı hukuk, demokrasi, milli irade, yasama, yürütme ve Anayasa’dan yana tavır koymuştu. Bu vesileyle o dönem de görev başında olan ve hain darbe teşebbüsüne karşı cesur ve samimi bir biçimde mücadele eden hakim ve savcılarımıza ayrıca ve özellikle teşekkür ediyorum.

"DARBENİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN AN"

Darbenin seyrini değiştiren pek çok olay var. Bunlardan en önemlisi, Cumhurbaşkanımızın televizyonda yaptığı açıklamadır. O açıklamasında Sayın Cumhurbaşkanımızın, halkı meydanlara ve darbeye teşebbüs edenlere karşı mücadeleye çağırması, halkın gücünün üstünde hiçbir gücün olmadığını ilan etmesi, kendisinin de darbeye teşebbüs edenlere karşı ölümüne mücadeleyi seçmesi, hava hakimiyetinin darbeye teşebbüs eden FETÖ’cü teröristlerde olduğunu bile bile ve de ölümü göze alarak ailesiyle birlikte adeta ölüme uçarak İstanbul’a gelip halkıyla mücadeleyi seçmesi, darbe teşebbüsünün seyrini değiştirmiştir.

"HALKIN GÜCÜ TANKIN GÜCÜNÜ YENDİ"

15 Temmuz gecesi, halkın gücü tankın gücünü yendi. Tarihimizde ilk defa Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türk halkı; darbeye teşebbüs edenlere, ölüm kusan uçak, helikopter, tank, bomba ve silahlara karşı ölümüne meydan okudu, mücadele etti ve neticede hem darbeyi önledi ve hem de darbeye teşebbüs edenler ile onlara destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yendi. Eğer böylesine büyük bir demokrasi mücadelesini Türkiye Cumhurbaşkanı değil de başka bir ülke Cumhurbaşkanı ya da Türk halkı değil de başka bir ülke halkı verseydi, Nobel Barış Ödülü başta olmak üzere onlara verilmedik uluslararası nişan veya ödül kalmazdı. Ölümüne demokrasiye sahip çıkan Türkiye Cumhurbaşkanı liderliğinde Türk halkı olunca, bu büyük mücadeleyi ve elde edilen zaferi demokrasiyi dillerinden düşürmeyen kimi ülkeler görmezlikten gelmeyi ve konuşmamayı tercih etti.

"15 TEMMUZ TARİHİ BİR DÖNÜM NOKTASIDIR"

15 Temmuz, Türk halkının yenilmez ve geçilmez bir güç olduğunun dosta ve düşmana ilan edildiği gündür. 15 Temmuz, Türk demokrasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Artık Türkiye’de muhtıralar, darbe teşebbüsleri ve darbeler devri kapanmıştır. Bundan sonra darbe teşebbüsüne niyetlenecek ve kalkışacak hain alçaklar, daima karşılarında Türk halkını bulacaktır.”

Adalet Bakanı Bozdağ: Darbeler devri kapandı

"'SON GECEM' DÜŞÜNCESİYLE ABDEST ALIP EVDEN ÇIKTIM"

Bakan Bozdağ, darbe teşebbüsünü öğrendiğinde, ‘Bu gece son gecemiz olur’ düşüncesiyle önce abdest aldığını söyledi.

Bozdağ, o geceki duygularını şöyle anlattı:

"’Şehit olursak, abdestli iken Rabbim nasip etsin’ diye dua ettim. FETÖ’cü teröristlerle ölümüne mücadele edecek ve hiçbir şart altında teslim olmayacaktım. Benim ancak cesedimi teslim alabilirlerdi. Bu benim o gece aldığım karar ve sahip olduğum kanaat idi. Evden çıktıktan sonra Ankara sokaklarında dolaşırken büyük oğlum özel aracımızı kullanıyordu. İnsanların Ankara dışına çıkışını gördüm. Buna çok üzüldüm. Bu arada hayatım film gibi gözümün önünden geçti. Rabbim, bize milletimize ve devletimize nice hizmet yapmayı nasip etti. Bunun için Rabbime şükrettim. Bu gece şehitlik nasip olursa Rabbimin huzuruna şehit sıfatıyla çıkmak nasip olursa, bu benim için şereflerin en büyüğü olur, inancındaydım. Oğluma, ‘Bana bir şey olursa annene ve kardeşlerine sahip çık’, eşime ve çocuklarıma ‘Hakkınızı helal edin’ demeyi aklımdan geçirdim. Ama üzülürler diye düşündüm, onlar üzülmesinler ve endişelenmesinler diye helallik istemekten, büyük oğluma ‘Annen ve kardeşlerin sana emanettir’ demekten vazgeçtim."



UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...