"Çocukluğumu, gençliğimi, o yaşlardaki yaşananları, arkadaşlıkların çok hasretini çekiyorum. Onun için buraya geldim Ragıp Bey!"
Cüneyt Arkın, ufuk açıcı fikirler serdediyordu:
- Başka bir objenin içine gömülü olan bazı işaretler ya da mesajlar, normal insanın rahat göremeyeceği, o anda fark edebilmesi mümkün olmayan bilerek tasarlanmış şeyler. Şayet insanları daha derli toplu bir toplum anlayışına sokacak isek, mücadelemiz bunun için ise müsbet mesajlı diziler yapmalı ve hatta çoğaltmalıyız. Toplumun ahlakını ve maneviyatını diri tutmak ve belirli doğru bir çizgiye sokmak mecburiyetindeyiz. Yoksa böyle binlerce kişinin bulunduğu sosyal medya organlarında yayınlanan birkaç paragraf yazıyla, intihara teşvik ediyor diye uzak durmak, yasaklamak veya yazmamakla hiçbir yere varamayız.
- Ufuk açıcı fikriniz ve müsbet ikazlarınız için çok teşekkür ederim.
- Ateş düştüğü yeri yakar.
- Devlet nerede? Zararlı ne varsa hepsini de yasaklasın, olsun bitsin!
- Sizin bu ifadenize göre bütün polisiye romanlar yasaklanmalı, yazarları idam edilmeli, bütün kriminal belgeseller kaldırılmalı, bütün asayiş haberleri yasaklanmalı, bütün dizilerdeki cinayet sahneleri, intihar sahneleri yasaklanmalı diyorsunuz.
- Hayır! Öyle bir şey demem mümkün değil!
- Mesela yani! Yetmez, çekim yapan prodüksiyon şirketleri kapatılmalı, gazetelerin üçüncü sayfaları yasaklanmalı... internetteki buna benzer bütün malumat ve haberler kaldırılmalı… Neticede insanlar en çok onların tesirinde kalıyor. Seyrettiği bir dizideki karakterin tesirinde kalıp cinayet işleyen insanları gördük mü, gördük? Gördük ama bu bir kişiye bakılıp da hiçbiri yasaklanmadı. Sadece benim yazdığım dramatik bir hakikatten insanlar intihar edeceklerse, buyursunlar etsinler... lakin bunun suçlusu hiçbir zaman ben olmam!
- Siz olmazsınız da suçlu bulunur! Bizim üzerimize atarlar.
- Siz niçin olacakmışsınız ki? Milletin derdiyle dertlenmek başka bir şey Ragıp Bey! Derdi olan başkasını görmüyor! Sizin de nazikçe ifade ettiğiniz gibi suçlu olmamak için dersime iyi hazırlandım. Şu bir hakikat; her şeye alışıyor insan zamanla. Çocukluktaki, gençlikteki yaşanmamışlardan pişman olmak da bize bir şey getirmiyor, güzel şeyler kazandırmıyor. Elimizdekilerin kadir kıymetini bilmezsek yaşamanın bir mânâsı da kalmıyor. Her fırsatı kaçırmak yeni pişmanlıklara da yol açabiliyor.
- Olabilir!
- Gayet tabii. Çocukluğumu, gençliğimi, o yaşlardaki yaşananları, arkadaşlıkların çok hasretini çekiyorum. Onun için buraya geldim, onun için bu kapıları aşındırıyorum. Sebepsiz değil yani! Yarın, öbür gün ayrılacağım bu mavi gezegenimizden. Hedeflerimi, maksatlarımı, sevdiklerimi burada bırakarak hem de…
- Dünya kime kalmış ki bize de kalsın! Hani derler ya; Sultan Süleyman’a kalmayan dünya bize mi kalacak?
- İşte mesele bu! Sizin yaptıklarınızdan ve yayınlarınızdan aldığım kuvvet, duyduğum huzur ve saadetle bu projemizi hazırladık. Bir nevi toplum önünde hesap vereceğim ve bundan sonraki hayatımı huzur içinde dolu dolu yaşamaya çalışacağım.
- Boşa harcayacağımız vaktimiz de paramız da yok!
DEVAMI YARIN

