“Yaş düzeltme davalarında hâkim ve savcıdan başka nüfus memuru da bulunurdu...”
Gerek savcı olarak görev yaparken gerek bakanlıkta müfettişken hep arz etmiştim. Yaş düzeltme davalarının nüfus memuru, birkaç daire müdürü ve hekimden oluşacak bir kurula verilerek adliyenin elinden alınmasının yararlarını anlatmaya çalışmışsam da o yıllarda kimsenin ilgisini çekememiştim.
Hatıram da bu tür davalardan biriyle ilgiliydi. Asliye Hukuk Mahkemesinde bir yaş düzeltme davasına bakıyoruz. Ben iddia makamını temsil ediyorum. Yaşı düzeltilecek çocuğun gerçek yaşının nüfustaki kaydından iki yaş daha büyük olduğu iddia olunuyor. Orta yaşın üstünde bir köylü şahit; çocuğun kaydından iki yaş daha büyük olduğunu söyledikten sonra, doğduğu tarihi yılı, ayı ve günüyle şakır şakır beyan etti.
Hâkim müstehzi bakışla "oldu olacak şunun saatini de söyle bari" deyince,
- O gün sabaha karşı doğdu hâkim beyim ama, dedi, yalan söylemeyim, doğrusu saat kaçtı bilemem.
- Nerden biliyorsun bunları?
- Bitişik komşuyuz Hâkim Efendi.
- Peki sen kaç doğumlusun bakim?
- Efendim ben 67 yaşındayım emme, doğum tarihimi bilemem, ben cahilim, Hâkim beyim...
Ezberletildiği gün gibi aşikârdı, bu kadar açık yalanı kabul etmeyeceğimi bilen Hâkim, kulağıma eğilerek "Babası ölmüş, bir an önce askere gidip ailenin başına geçecekmiş, bir dostumun ricası, kabul edelim Savcı Bey" deyince karşı çıkmayıp olumlu mütalaa verdim ve yaşını iki yaş büyüttük...
Yaş düzeltme davalarında hâkim ve savcıdan başka nüfus memurları da bulunmaktaydı. Nüfus memuru sadece düzeltilmesi istenen yeni yaşın, diğer kardeşlerinin doğum tarihleri ile çakışıp çakışmadığına ve çocuklar arasında hamilelik süresine bakıp teknik olarak görüşünü bildirir, delillerin takdirini mahkemeye bırakır...
Yaş düzeltme davalarına takıntım vardır. Çünkü: Bu davalarda adliyeler bile bile alet edilmektedir. Bunun ise önemli sakıncaları vardır ve mahkemelerin halk gözündeki saygınlığına ciddi ölçüde gölge düşürmektedir. İyi niyetle de olsa, kişisel zorunluluk da bulunsa, hâkimin bile bile yalan şehadeti kabul eder duruma düşmesinin hem sözünü ettiğim saygınlık hem de bireylerin yalan şahitliğine alıştırılması bakımından doğuracağı zararları burada tartışmak gereksizdir. "Mahkemelerde, hâkim huzurunda yalan söylenemez imajı titizlikle korunmalıdır" demişimdir hep...
Ali Rıza Cemeroğlu-Em. Cumhuriyet Başsavcısı

