Sinemada bu hafta | Yazar Stephen King’in 'The Running Man'ine yeni yorum: Ölüm maratonu!
Edebiyatçı Stephen King’in 1987’deki adaptasyonundan memnun kalmadığı “The Running Man” tekrar beyazperdede! Bu defa kitaba daha sadık kalınmış ama ortaya da “eğlencelik” bir film çıkmış.
- Stephen King'in 1982 tarihli "The Running Man" romanı, 2025'in distopik ABD'sinde ölüm yarışmalarını anlatıyordu.
- Romanın 1987 yapımı ilk film uyarlaması, yazar King tarafından beğenilmemişti.
- Edgar Wright yönetmenliğindeki yeni film, orijinal romana daha sadık bir adaptasyon sunmayı amaçlıyor.
- Film, hasta kızına çare arayan Ben Richards'ın "The Running Man" adlı ölümcül TV programına katılımını konu alıyor.
- Yeni adaptasyon, hikayeyi günümüzden ileri bir tarihe taşıyor ve Glen Powell başrolde yer alıyor.
- Filmde, orijinal eserde olmayan queer karakterler gibi eklemeler de bulunuyor.
MURAT ÖZTEKİN - Popüler Amerikalı yazar Stephen King, 43 sene evvel kaleme aldığı “The Running Man” adlı romanında 2025 yılının ABD’sini tasvir ediyor ve TV’de ölüm yarışmalarının yapıldığı karanlık bir toplumu anlatıyordu. King’in bu romanı 1987’de Paul Michael Glaser tarafından Arnold Schwarzenegger’in başrolünde olduğu aynı isimli filme dönüştürüldü. Ancak King, yazdıklarına pek benzemediğini söylediği bu filmden memnun kalmadı. Eleştirmenler de öyle. Yıllar geride kaldı ve King’in romanının konusunun geçtiği zamana ulaştık. Ve şimdi eser yönetmenliğini Edgar Wright’ın üstlendiği bir filmle tekrar beyazperdede. “Ölüme Koşan Adam” (The Running Man) adlı filmde Glen Powell, William H. Macy, Lee Pace, Michael Cera, Emilia Jones ve Daniel Ezra gibi oyuncular bir araya geliyor.
KEYFİNE ÖLÜM
Evet, Stephen King 1980’lerde romanını kaleme aldığında televizyonlarda keyif için adam öldürülen bir 2025 yılı hayal etmişti. Henüz o safhaya gelemeyip sosyal medya engizisyonlarıyla iktifa ettiğimizden olsa gerek, yeni adaptasyon günümüzden biraz daha ileri tarihe taşınıyor. Yakın gelecekte ABD’de fakirlik artıyor, herkes sağlık hizmetlerine ulaşamıyor ve Network adlı devleti saran yapının kara listeye aldığı kişiler iş bulamıyor. Böyle bir atmosferde geçen hikâyenin merkezinde ise kızının hastalığına deva arayan Ben Richards adlı işsiz bir baba var. Zor durumdaki adam, iş için başvurduğu kapılar bir bir yüzüne kapanınca, yarışmacıların, suikastçılar tarafından avlandığı “The Running Man” adlı ölümcül TV programına katılmaya karar veriyor. Otuz gün boyunca hayatta kalıp büyük para mükâfatına kavuşmayı planlıyor. Herkesin ölümünü seyretmeyi dört gözle beklediği adam, tek tek avcılardan kurtulmayı başardıkça sistemi tehdit eden bir görüntü vermeye başlıyor.
ASLINA DAHA SADIK AMA…
“Ölüme Koşan Adam”da 1987 yapımı ilk sinema adaptasyonun aksine aslına daha sadık bir hikâye meydana getirmeye çalışılıyor. Aksiyon, kapalı mekânlardan şehre yayılıyor. Ancak eserde olmadığı hâlde queer karakterler ortaya çıkarılarak Hollywood’daki propagandist havaya uyuluyor!
Eserde kaçış sahneleriyle genel seyircinin beklentilerini karşılayacak bir aksiyon meydana getiriliyor. Fakat artan gözetim ve propagandaya dair romandaki potansiyel tam olarak kullanılamıyor. Böylece fikrî tarafı daha sathi kalan bir film ortaya çıkarılıyor.
Eserin eksik yanlarından bir diğeri ise bugün online dünyada kurulan hegemonyanın TV gibi artık merkezde olmayan bir enstrüman üzerinden anlatılması!
Öte yandan farklı olayların üst üste işlendiği “koşunun” bazı kısımlarında tempo gereksiz şekilde düşüyor. “Hızlı koşan tez yorulur” misali, hikâyenin sonu da vurucu şekilde olmuyor. Buna rağmen Glen Powell, başrolde başarılı sayılabilecek bir oyunculuk performansı sergiliyor.
Hasılı bu yeni Stephen King adaptasyonu çabuk tüketilecek bir Hollywood eğlenceliği olmaktan öteye gidemiyor. Acaba yazar King bu defa ne düşünüyor?
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
▪️“Bir Şair”
▪️“Wicked: İyilik Uğruna”
▪️“Cin Mezarı”
▪️“Keeper”
▪️“Senden Geriye Kalan”
