Türkiye Gazetesi E-Gazete Gazete Aboneliği
Türkiye Gazetesi
Arama
SON DAKİKA YAZARLAR BİZİM SAYFA GÜNDEM POLİTİKA EKONOMİ DÜNYA SPOR YAŞAM RESMİ İLANLAR HABER JET İzle
Türkiye Gazetesi
Türkiye Gazetesi
E-Gazete Abonelik
Gündem
  • Politika
  • Eğitim
Ekonomi
  • Borsa
  • Altın
  • Döviz
  • Hisse Senedi
  • Kripto Para
  • Emlak
  • Otomobil
  • Turizm
Spor
  • Futbol
  • Puan Durumu
  • Fikstür
  • Şampiyonlar Ligi
  • Avrupa Ligi
  • Basketbol
Dünya
  • Orta Doğu
  • Avrupa
  • Amerika
  • Afrika
  • İsrail-Gazze
Yaşam
  • Sağlık
  • Hava Durumu
  • Yemek
  • Seyahat
  • Aktüel
Kültür-Sanat
  • Sinema
  • Arkeoloji
  • Kitap
  • Tarih
Bizim Sayfa
  • Namaz Vakitleri
  • Sesli Yayınlar
Yazarlar
  • Bugünün Yazarları
  • Tüm Yazarlar
Diğer Kategoriler
  • Magazin
  • Teknoloji
  • Resmî Ilanlar
  • Haberler
  • Video Galeri
  • Foto Haber
Kurumsal
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Künye
  • Gazete Aboneliği
  • Danışma Telefonları
  • Yasal
  • Reklam Ver
Uygulamalar Türkiye Gazetesi App Store Türkiye Gazetesi Google Play
Takip Edin Favori mecralarınızda haber
akışımıza ulaşın
X Facebook LinkedIn YouTube Instagram TikTok Next Sosyal
© 2025 İhlas Gazetecilik A.Ş.
Tüm Hakları Saklıdır.
Haber Verin Editör masamıza bilgi ve materyal
göndermek için tıklayın
Bildirin
Kaçırmayın Ücretsiz üye olun, gündemi
şekillendiren gelişmeleri önce siz duyun
  1. Haberler
  2. RAMAZAN 2015
  3. Yazıya hürmet edeptir
RAMAZAN 2015

Yazıya hürmet edeptir

Son Güncelleme: 01 Temmuz, 2015 - 06:49
Whatsapp İkon Bağlantıyı Kopyala
Paylaş
Paylaş
Facebook Facebook X X WhatsApp WhatsApp LinkedIn LinkedIn Next Sosyal Next Sosyal Bağlantıyı Kopyala Bağlantıyı Kopyala
Yazıya hürmet edeptir
Fotoğraf BaşlığıYaziya hürmet edeptir

Eskiler, mürekkebe, kâğıda, kaleme ve hatta kalem kırıntılarına karşı bile hürmetsizliği dinî hassasiyetlerine aykırı bulurdu.

Kaydet
a- | +A
Bişr-i Hâfî hazretlerinin hikâyesini herkes bilir. Alahü teâlâ, alkolik bir gence sırf yerde bulduğu bir besmele yazılı kâğıda hürmetinden ötürü tövbesini kabul eder, yüksek dereceler verir. Evet, bizim dinimiz, hayra yarayan, hakka hadim olan her yazıya saygıyı gerektirir. Büyük âlim Abdülganî Nablüsî hazretleri, "Hadîka isimli kitabında, "Üzerinde, dokuyarak veya boya ile mübarek yazı bulunan halıyı, hasırı, seccadeyi yere sermek, üzerine oturmak ve her ne suretle olursa olsun kullanmak ve paralar, mihraplar ve duvarlar üzerlerine yazmak mekruhtur" der. Yine aynı eserin bir başka sayfasında ise, "Üzerinde yazı, hattâ harf bulunan kâğıdı, örtüyü, seccadeyi yere koymak [hakaret için sermek veya kullanmak] küfür olur." buyurur.
Bir gün İmâm-ı Rabbânî hazretleri dergâhında çalıştığı sırada anıdan kalkıp helâya gider, ama gitmesiyle dönmesi bir olur. Helâdan çıkar çıkmaz talebelerinden su ibriğini ister ve sol elinin baş parmağının tırnağını var gücüyle yıkayıp ovalar, sonra tekrar helâya girer.
Talebelerinin meşhurlarından olan Muhammed Hâşim-i Keşmî, hocasına böyle süratle helâya girip, hemen aceleyle dışarı çıkmalarının sebebini sorar. İmâm-ı Rabbânî hazretleri cevâben: "Acele ile helâya girmek durumunda kaldım ancak gözüm tırnağımın üzerine gitti. Üzerinde siyah bir nokta vardı, kalem yazıyor mu diye kontrol etmek için bunu yapmıştım. Hâlbuki o nokta Kur'ân-ı kerîmin harflerini yazarken kullanılırdı. O an helâda bulunmayı edep dışı buldum ve dışarı çıkıp o siyah noktayı temizleyip tekrar içeri girdim." diye buyurur.
Mansûr bin Ammâr hazretleri de bir gün yolda giderken, üzerinde besmele yazılı bir kâğıt parçası bulur. Onu muhafaza edecek uygun bir yer bulamayınca ağzına atıp yutuverir. Bunun üzerine rüyasında; "O kâğıda gösterdiğin hürmet yüzünden sana hikmetin kapısını açmış bulunuyoruz" denilir. Bir süre riyâzete çekilip tasavvufta yükselip kemâle erdikten sonra, bir vaaz meclisi kurar. O mübarek zat, işte bu olaydan sonra asıl manevi derecesine kavuşur.
Velhasıl "Bir esere saygısızlık, sahibine saygısızlıktır" anlayışını benimseyen eskiler, mürekkebe, kâğıda, kaleme ve hatta kalem kırıntılarına karşı bile hürmetsizliği dinî hassasiyetlerine aykırı bulur.
Avusturya Elçisi Busbek 'Türkiye Mektupları' adlı eserinde, hiç bir yerde Türklerin boş bir kâğıdı bile yerde bırakmayıp mutlaka bir tarafa kaldırdıklarını ve bu itinanın ilim vasıtası kâğıda karşı millî bir hürmet hissinden doğmuş olduğunu yazar. Evet Müslümanlar yazılı bir kâğıdı ayak altında bulundurmaz, Kur'ân-ı kerîm veya harflerinin bulunduğu kitap ve kağıtları önce yakar, sonra da denizde atarlar.
Bu mevzuyla alakalı o kadar çok menkıbe vardır ki son alarak Lebib Efendi, "Cevâhir-i Mültekıda" adlı eserinden bir alıntı yapalım: "Tophane rûznameciliği görevinde bulunduğum sırada bir gün, Tophane'nin kapı çuhadarı Numan Ağa ile Topçubaşı Mehmed Ağa'nın odasına gittim. Mehmed Ağa, nargile tiryakisiydi. Bir ara ihtiyaç gidermek için yerinden kalktı. Nargilesi ortada duruyordu. Numan Ağa, nargilenin şişesinin altında bir kâğıt gördü. Hemen şişeyi kaldırıp kâğıdı aldı, bana gösterdi. Meğer bu kâğıt, Nebe sûresinden kopmuş bir parçaymış. Hemen kâğıdı öptü ve başına koydu. Fesini çıkartıp kâğıdı içine yerleştirdikten sonra başına giydi. Fesuphanallah! Bunun üzerine aradan bir iki sene geçince, Numan Ağa Topçubaşı olup Mehmed Ağa'nın yerine oturdu. Fakir Kütahya'da bulunduğum sırada, ona da Beylerbeyilik ihsan edildi."
Bişr-i Hâfî hazretlerinin hikâyesini herkes bilir. Alahü teâlâ, alkolik bir gence sırf yerde bulduğu bir besmele yazılı kâğıda hürmetinden ötürü tövbesini kabul eder, yüksek dereceler verir. Evet, bizim dinimiz, hayra yarayan, hakka hadim olan her yazıya saygıyı gerektirir. Büyük âlim Abdülganî Nablüsî hazretleri, "Hadîka isimli kitabında, "Üzerinde, dokuyarak veya boya ile mübarek yazı bulunan halıyı, hasırı, seccadeyi yere sermek, üzerine oturmak ve her ne suretle olursa olsun kullanmak ve paralar, mihraplar ve duvarlar üzerlerine yazmak mekruhtur" der. Yine aynı eserin bir başka sayfasında ise, "Üzerinde yazı, hattâ harf bulunan kâğıdı, örtüyü, seccadeyi yere koymak [hakaret için sermek veya kullanmak] küfür olur." buyurur.
Bir gün İmâm-ı Rabbânî hazretleri dergâhında çalıştığı sırada anıdan kalkıp helâya gider, ama gitmesiyle dönmesi bir olur. Helâdan çıkar çıkmaz talebelerinden su ibriğini ister ve sol elinin baş parmağının tırnağını var gücüyle yıkayıp ovalar, sonra tekrar helâya girer.
Talebelerinin meşhurlarından olan Muhammed Hâşim-i Keşmî, hocasına böyle süratle helâya girip, hemen aceleyle dışarı çıkmalarının sebebini sorar. İmâm-ı Rabbânî hazretleri cevâben: "Acele ile helâya girmek durumunda kaldım ancak gözüm tırnağımın üzerine gitti. Üzerinde siyah bir nokta vardı, kalem yazıyor mu diye kontrol etmek için bunu yapmıştım. Hâlbuki o nokta Kur'ân-ı kerîmin harflerini yazarken kullanılırdı. O an helâda bulunmayı edep dışı buldum ve dışarı çıkıp o siyah noktayı temizleyip tekrar içeri girdim." diye buyurur.
Mansûr bin Ammâr hazretleri de bir gün yolda giderken, üzerinde besmele yazılı bir kâğıt parçası bulur. Onu muhafaza edecek uygun bir yer bulamayınca ağzına atıp yutuverir. Bunun üzerine rüyasında; "O kâğıda gösterdiğin hürmet yüzünden sana hikmetin kapısını açmış bulunuyoruz" denilir. Bir süre riyâzete çekilip tasavvufta yükselip kemâle erdikten sonra, bir vaaz meclisi kurar. O mübarek zat, işte bu olaydan sonra asıl manevi derecesine kavuşur.
Velhasıl "Bir esere saygısızlık, sahibine saygısızlıktır" anlayışını benimseyen eskiler, mürekkebe, kâğıda, kaleme ve hatta kalem kırıntılarına karşı bile hürmetsizliği dinî hassasiyetlerine aykırı bulur.
Avusturya Elçisi Busbek 'Türkiye Mektupları' adlı eserinde, hiç bir yerde Türklerin boş bir kâğıdı bile yerde bırakmayıp mutlaka bir tarafa kaldırdıklarını ve bu itinanın ilim vasıtası kâğıda karşı millî bir hürmet hissinden doğmuş olduğunu yazar. Evet Müslümanlar yazılı bir kâğıdı ayak altında bulundurmaz, Kur'ân-ı kerîm veya harflerinin bulunduğu kitap ve kağıtları önce yakar, sonra da denizde atarlar.
Bu mevzuyla alakalı o kadar çok menkıbe vardır ki son alarak Lebib Efendi, "Cevâhir-i Mültekıda" adlı eserinden bir alıntı yapalım: "Tophane rûznameciliği görevinde bulunduğum sırada bir gün, Tophane'nin kapı çuhadarı Numan Ağa ile Topçubaşı Mehmed Ağa'nın odasına gittim. Mehmed Ağa, nargile tiryakisiydi. Bir ara ihtiyaç gidermek için yerinden kalktı. Nargilesi ortada duruyordu. Numan Ağa, nargilenin şişesinin altında bir kâğıt gördü. Hemen şişeyi kaldırıp kâğıdı aldı, bana gösterdi. Meğer bu kâğıt, Nebe sûresinden kopmuş bir parçaymış. Hemen kâğıdı öptü ve başına koydu. Fesini çıkartıp kâğıdı içine yerleştirdikten sonra başına giydi. Fesuphanallah! Bunun üzerine aradan bir iki sene geçince, Numan Ağa Topçubaşı olup Mehmed Ağa'nın yerine oturdu. Fakir Kütahya'da bulunduğum sırada, ona da Beylerbeyilik ihsan edildi."
Bişr-i Hâfî hazretlerinin hikâyesini herkes bilir. Alahü teâlâ, alkolik bir gence sırf yerde bulduğu bir besmele yazılı kâğıda hürmetinden ötürü tövbesini kabul eder, yüksek dereceler verir. Evet, bizim dinimiz, hayra yarayan, hakka hadim olan her yazıya saygıyı gerektirir. Büyük âlim Abdülganî Nablüsî hazretleri, "Hadîka isimli kitabında, "Üzerinde, dokuyarak veya boya ile mübarek yazı bulunan halıyı, hasırı, seccadeyi yere sermek, üzerine oturmak ve her ne suretle olursa olsun kullanmak ve paralar, mihraplar ve duvarlar üzerlerine yazmak mekruhtur" der. Yine aynı eserin bir başka sayfasında ise, "Üzerinde yazı, hattâ harf bulunan kâğıdı, örtüyü, seccadeyi yere koymak [hakaret için sermek veya kullanmak] küfür olur." buyurur.
Bir gün İmâm-ı Rabbânî hazretleri dergâhında çalıştığı sırada anıdan kalkıp helâya gider, ama gitmesiyle dönmesi bir olur. Helâdan çıkar çıkmaz talebelerinden su ibriğini ister ve sol elinin baş parmağının tırnağını var gücüyle yıkayıp ovalar, sonra tekrar helâya girer.
Talebelerinin meşhurlarından olan Muhammed Hâşim-i Keşmî, hocasına böyle süratle helâya girip, hemen aceleyle dışarı çıkmalarının sebebini sorar. İmâm-ı Rabbânî hazretleri cevâben: "Acele ile helâya girmek durumunda kaldım ancak gözüm tırnağımın üzerine gitti. Üzerinde siyah bir nokta vardı, kalem yazıyor mu diye kontrol etmek için bunu yapmıştım. Hâlbuki o nokta Kur'ân-ı kerîmin harflerini yazarken kullanılırdı. O an helâda bulunmayı edep dışı buldum ve dışarı çıkıp o siyah noktayı temizleyip tekrar içeri girdim." diye buyurur.
Mansûr bin Ammâr hazretleri de bir gün yolda giderken, üzerinde besmele yazılı bir kâğıt parçası bulur. Onu muhafaza edecek uygun bir yer bulamayınca ağzına atıp yutuverir. Bunun üzerine rüyasında; "O kâğıda gösterdiğin hürmet yüzünden sana hikmetin kapısını açmış bulunuyoruz" denilir. Bir süre riyâzete çekilip tasavvufta yükselip kemâle erdikten sonra, bir vaaz meclisi kurar. O mübarek zat, işte bu olaydan sonra asıl manevi derecesine kavuşur.
Velhasıl "Bir esere saygısızlık, sahibine saygısızlıktır" anlayışını benimseyen eskiler, mürekkebe, kâğıda, kaleme ve hatta kalem kırıntılarına karşı bile hürmetsizliği dinî hassasiyetlerine aykırı bulur.
Avusturya Elçisi Busbek 'Türkiye Mektupları' adlı eserinde, hiç bir yerde Türklerin boş bir kâğıdı bile yerde bırakmayıp mutlaka bir tarafa kaldırdıklarını ve bu itinanın ilim vasıtası kâğıda karşı millî bir hürmet hissinden doğmuş olduğunu yazar. Evet Müslümanlar yazılı bir kâğıdı ayak altında bulundurmaz, Kur'ân-ı kerîm veya harflerinin bulunduğu kitap ve kağıtları önce yakar, sonra da denizde atarlar.
Bu mevzuyla alakalı o kadar çok menkıbe vardır ki son alarak Lebib Efendi, "Cevâhir-i Mültekıda" adlı eserinden bir alıntı yapalım: "Tophane rûznameciliği görevinde bulunduğum sırada bir gün, Tophane'nin kapı çuhadarı Numan Ağa ile Topçubaşı Mehmed Ağa'nın odasına gittim. Mehmed Ağa, nargile tiryakisiydi. Bir ara ihtiyaç gidermek için yerinden kalktı. Nargilesi ortada duruyordu. Numan Ağa, nargilenin şişesinin altında bir kâğıt gördü. Hemen şişeyi kaldırıp kâğıdı aldı, bana gösterdi. Meğer bu kâğıt, Nebe sûresinden kopmuş bir parçaymış. Hemen kâğıdı öptü ve başına koydu. Fesini çıkartıp kâğıdı içine yerleştirdikten sonra başına giydi. Fesuphanallah! Bunun üzerine aradan bir iki sene geçince, Numan Ağa Topçubaşı olup Mehmed Ağa'nın yerine oturdu. Fakir Kütahya'da bulunduğum sırada, ona da Beylerbeyilik ihsan edildi."
Bişr-i Hâfî hazretlerinin hikâyesini herkes bilir. Alahü teâlâ, alkolik bir gence sırf yerde bulduğu bir besmele yazılı kâğıda hürmetinden ötürü tövbesini kabul eder, yüksek dereceler verir. Evet, bizim dinimiz, hayra yarayan, hakka hadim olan her yazıya saygıyı gerektirir. Büyük âlim Abdülganî Nablüsî hazretleri, "Hadîka isimli kitabında, "Üzerinde, dokuyarak veya boya ile mübarek yazı bulunan halıyı, hasırı, seccadeyi yere sermek, üzerine oturmak ve her ne suretle olursa olsun kullanmak ve paralar, mihraplar ve duvarlar üzerlerine yazmak mekruhtur" der. Yine aynı eserin bir başka sayfasında ise, "Üzerinde yazı, hattâ harf bulunan kâğıdı, örtüyü, seccadeyi yere koymak [hakaret için sermek veya kullanmak] küfür olur." buyurur.
Bir gün İmâm-ı Rabbânî hazretleri dergâhında çalıştığı sırada anıdan kalkıp helâya gider, ama gitmesiyle dönmesi bir olur. Helâdan çıkar çıkmaz talebelerinden su ibriğini ister ve sol elinin baş parmağının tırnağını var gücüyle yıkayıp ovalar, sonra tekrar helâya girer.
Talebelerinin meşhurlarından olan Muhammed Hâşim-i Keşmî, hocasına böyle süratle helâya girip, hemen aceleyle dışarı çıkmalarının sebebini sorar. İmâm-ı Rabbânî hazretleri cevâben: "Acele ile helâya girmek durumunda kaldım ancak gözüm tırnağımın üzerine gitti. Üzerinde siyah bir nokta vardı, kalem yazıyor mu diye kontrol etmek için bunu yapmıştım. Hâlbuki o nokta Kur'ân-ı kerîmin harflerini yazarken kullanılırdı. O an helâda bulunmayı edep dışı buldum ve dışarı çıkıp o siyah noktayı temizleyip tekrar içeri girdim." diye buyurur.
Mansûr bin Ammâr hazretleri de bir gün yolda giderken, üzerinde besmele yazılı bir kâğıt parçası bulur. Onu muhafaza edecek uygun bir yer bulamayınca ağzına atıp yutuverir. Bunun üzerine rüyasında; "O kâğıda gösterdiğin hürmet yüzünden sana hikmetin kapısını açmış bulunuyoruz" denilir. Bir süre riyâzete çekilip tasavvufta yükselip kemâle erdikten sonra, bir vaaz meclisi kurar. O mübarek zat, işte bu olaydan sonra asıl manevi derecesine kavuşur.
Velhasıl "Bir esere saygısızlık, sahibine saygısızlıktır" anlayışını benimseyen eskiler, mürekkebe, kâğıda, kaleme ve hatta kalem kırıntılarına karşı bile hürmetsizliği dinî hassasiyetlerine aykırı bulur.
Avusturya Elçisi Busbek 'Türkiye Mektupları' adlı eserinde, hiç bir yerde Türklerin boş bir kâğıdı bile yerde bırakmayıp mutlaka bir tarafa kaldırdıklarını ve bu itinanın ilim vasıtası kâğıda karşı millî bir hürmet hissinden doğmuş olduğunu yazar. Evet Müslümanlar yazılı bir kâğıdı ayak altında bulundurmaz, Kur'ân-ı kerîm veya harflerinin bulunduğu kitap ve kağıtları önce yakar, sonra da denizde atarlar.
Bu mevzuyla alakalı o kadar çok menkıbe vardır ki son alarak Lebib Efendi, "Cevâhir-i Mültekıda" adlı eserinden bir alıntı yapalım: "Tophane rûznameciliği görevinde bulunduğum sırada bir gün, Tophane'nin kapı çuhadarı Numan Ağa ile Topçubaşı Mehmed Ağa'nın odasına gittim. Mehmed Ağa, nargile tiryakisiydi. Bir ara ihtiyaç gidermek için yerinden kalktı. Nargilesi ortada duruyordu. Numan Ağa, nargilenin şişesinin altında bir kâğıt gördü. Hemen şişeyi kaldırıp kâğıdı aldı, bana gösterdi. Meğer bu kâğıt, Nebe sûresinden kopmuş bir parçaymış. Hemen kâğıdı öptü ve başına koydu. Fesini çıkartıp kâğıdı içine yerleştirdikten sonra başına giydi. Fesuphanallah! Bunun üzerine aradan bir iki sene geçince, Numan Ağa Topçubaşı olup Mehmed Ağa'nın yerine oturdu. Fakir Kütahya'da bulunduğum sırada, ona da Beylerbeyilik ihsan edildi."
AYAK ALTINA ATILMAZ
Herhangi bir yazıya veya yazılı herhangi bir şeye hürmet etmek, üstüne basmamak, ayak altlarına atmamak, pis yerlerde ve kötü işlerde kullanmamak dinin emirleri ve yasakları arasındadır.



Editör: TÜRKİYE GAZETESİ
Whatsapp İkon Facebook İkon Bağlantıyı Kopyala
Paylaş
Paylaş
Facebook Facebook X X WhatsApp WhatsApp LinkedIn LinkedIn Next Sosyal Next Sosyal Bağlantıyı Kopyala Bağlantıyı Kopyala
Yayın Tarihi | 01 Temmuz, 2015 - 06:49
Haberle İlgili Daha Fazlası
RAMAZAN 2015
Bizi Takip Edin Bizi Takip Edin
X ikonu Facebook ikonu LinkedIn ikonu Next Sosyal Google Haberler ikonu
YORUMLAR
Yorum   0 yorum
ÇOK OKUNANLAR
  • 1
    Güllü'nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter'in babası konuştu: Yakalanmadan önce mezara gidip ağlamış
    Tuğyan Ülkem Gülter'in babası konuştu
    Kaydet
  • 2
    Dev proje devam ediyor! Samsun'a 3,2 milyar liralık yatırım
    Dev proje devam ediyor! Samsun'a 3,2 milyar liralı...
    Kaydet
  • 3
    Tuğyan Ülkem Gülter evli mi, çocuğu var mı? Tuğyan itiraf etti mi? Güllü'nün kızı tutuklandı!
    Tuğyan Ülkem Gülter evli mi, çocuğu var mı?
    Kaydet
  • 4
    Cumartesi-pazar uyarısı geldi! Meteoroloji'den İstanbul dahil çok sayıda il için kritik rapor
    Cumartesi-pazar uyarısı geldi!
    Kaydet
  • 5
    Asgari ücret zammında bir uzman daha aynı oranı telaffuz etti! 10 gün içinde...
    Bir uzman daha aynı oranı telaffuz etti!
    Kaydet
YAZARLAR
  • Ömer Faruk Ünal
    Ömer Faruk Ünal İlk 11 dakika yetti!
    Kaydet
  • Ömer Faruk Bingöl
    Ömer Faruk Bingöl 2026’dan ilk sinyaller
    Kaydet
  • Geniş Açı - Fikir Ve Tartışma
    Geniş Açı - Fikir Ve Tartışma Ekranlar ve fıtratı bozulan çocuklarımız
    Kaydet
  • Halime Gürbüz
    Halime Gürbüz Fark var
    Kaydet
  • Ömer Ekinci
    Ömer Ekinci Bir düşüşün ardından: Yargı, merak ve ibret
    Kaydet
Bize Haber Verin

Editör masasıyla bilgi ve materyal paylaşmak için tıklayın

GÖZDEN KAÇMASIN
  • Bulut'tan şampiyonluk tahmini: Sonuna kadar gidemezler
    Bulut'tan şampiyonluk tahmini: Sonuna kadar gidemezler
    Kaydet
  • 32 eski başkanından 'arınalım' bildirisi!
    32 eski başkanından 'arınalım' bildirisi!
    Kaydet
  • Asgari ücret için Ankara kulisi! Erdoğan detayı...
    Asgari ücret için Ankara kulisi! Erdoğan detayı...
    Kaydet
  • İBB'ye cami tepkisi! 6 yıldır çivi çakmadılar
    İBB'ye cami tepkisi! 6 yıldır çivi çakmadılar
    Kaydet
  • Fenerbahçe'nin iki yıldızı Samandıra'dan ayrıldı
    Fenerbahçe'nin iki yıldızı Samandıra'dan ayrıldı
    Kaydet
ÖNE ÇIKANLAR
 ‘Yılbaşı çekilişi’ tuzağına dikkat! Her sayfada var, binlerce liranız buhar olabilir
‘Yılbaşı çekilişi’ tuzağına dikkat! Her sayfada var, binlerce liranız buhar olabilir
Kaydet
120 milyon dolandırıcılık iddiası Bursa'yı karıştırdı! Mağdurlar arasında cumhuriyet savcısı da var
120 milyon dolandırıcılık iddiası Bursa'yı karıştırdı!
Kaydet
MasterChef Altın Kupa'da kimler elendi? 13 Aralık 2025 MasterChef’e veda eden isimler belli oldu
MasterChef Altın Kupa'da kimler elendi? 13 Aralık 2025 MasterChef’e veda eden isimler belli oldu
Kaydet
SONRAKİ HABER
Türkiye Gazetesi
Google Haberler E-GAZETE ABONE OL GİRİŞ
Gündem
  • Politika
  • Eğitim
Ekonomi
  • Borsa
  • Altın
  • Döviz
  • Hisse Senedi
  • Kripto Para
  • Emlak
  • Otomobil
  • Turizm
Spor
  • Futbol
  • Puan Durumu
  • Fikstür
  • Şampiyonlar Ligi
  • Avrupa Ligi
  • Basketbol
Dünya
  • Orta Doğu
  • Avrupa
  • Amerika
  • Afrika
  • İsrail-Gazze
Yaşam
  • Sağlık
  • Hava Durumu
  • Yemek
  • Seyahat
  • Aktüel
Kültür-Sanat
  • Sinema
  • Arkeoloji
  • Kitap
  • Tarih
Bizim Sayfa
  • Namaz Vakitleri
  • Sesli Yayınlar
Yazarlar
  • Bugünün Yazarları
  • Tüm Yazarlar
Diğer Kategoriler
  • Magazin
  • Teknoloji
  • Resmî Ilanlar
  • Haberler
  • Video Galeri
  • Foto Haber
Kurumsal
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Künye
  • Gazete Aboneliği
  • Danışma Telefonları
  • Yasal
  • Reklam Ver
Uygulamalar Türkiye Gazetesi App Store Türkiye Gazetesi Google Play
Takip Edin Favori mecralarınızda haber
akışımıza ulaşın
X Facebook LinkedIn YouTube Instagram TikTok Next Sosyal
Haber Verin Editör masamıza bilgi ve materyal
göndermek için tıklayın
Let me Know
Kaçırmayın Ücretsiz üye olun, gündemi
şekillendiren gelişmeleri önce siz duyun
© 2025 İhlas Medya Grubu. Tüm Hakları Saklıdır
Son Dakika Site Haritası RSS KVKK Aydınlatma Metni Gizlilik Politikası Çerez Politikası