Nefis yıkılmadıkça!

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Nefis yıkılmadıkça!
Ramazan Haberleri Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Allahü teâlâ ile kulu arasında, nefis bir perde, bir baraj, bir duvardır. Bu yıkılmadıkça, Allahü teâlânın rızasına kavuşulmaz.

HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN

Bugün çürük olan, yarın da çürük olur.

İnsan yaşlandıkça beyin hücreleri yavaş yavaş ölmeye başlar. Bildiklerini unutur, ilim kalmaz. En son kalp (yürek değil) hücreleri ölür. Çünkü kalpte sevgi vardır. Kalbinde bulunan sevgi ile ölür. Kalbinde hangi sevgi varsa onunla gider. Kalptekiler unutulmaz. Allah sevgisi, peygamber sevgisi, dine hizmet sevgisi…

Niyet çok önemli; haramlardan kaçıp, farzları yerine getiren, dinimize hizmet niyetinde olanın, her adımı zikir sayılır. Niyeti unutmamalı. Her sabah, (Allah rızası için, ibadet ve dinime hizmet etmeye, rızkımı helalinden kazanmaya) diye niyet edenin, yaptığı her iş, attığı her adım zikir sayılır.

Nefsin gıdası haramdır, nefis harama doymaz, işledikçe işler. Ruhun gıdası, ilim ve iyi hâldir. Cahilin, yani dinini bilmeyenin dini yoktur.

TEVAZUDA ÖLÇÜYE DİKKAT

Hiçbir şeyimizi beğenmeyeceğiz, kendimizi ne kadar alçaltırsak, o kadar yükseliriz, ama cemiyet içinde değil, makam ve mevkiimizin gerektirdiği şeyi muhafaza edecek, kendimizi aşağılatmayacağız. Tevazu sahibi de olacağız, cemiyetteki durumumuzu da muhafaza edeceğiz.

Müslüman olarak, Müslümanlar arasında insanı imana davet eden şeylerle uğraşmak yanlıştır. Biz zaten iman edilmesi gerektiğini biliyoruz, bunu kabul etmişiz, lazım olan, doğru nasıl itikat edileceği ve fıkıhtır. Ne kadar bilirsek, o kadar yaşar, ne kadar yaşarsak imanımızı o kadar tehlikeden korumuş oluruz. Kelam ilmini gerekenler okusun. Fıkıh ilmi temeldir.

Fâsıkın kalbindeki iman nuru bile ortaya çıksa, güneş kararır.

Allahü teâlâ ile kulu arasında, nefis bir perde, bir baraj, bir duvardır. Bu yıkılmadıkça, Allahü teâlânın rızasına kavuşulmaz.

Bir kişinin hidayetine vesile olmak, bin yıl salih amel işlemekten daha iyidir. Nafile ibadetler değil, farzlar da bu bin yıla dâhildir.

KÜFRE DÜŞMEKTEN ÇOK KORKMALI

Deprem, kuraklık, her türlü afet, insanların isyanından dolayıdır. Bu afete maruz kalan hayvanlar, bitkiler, isyan eden insanlara lanet ederler.

Küfre düşmekten korkmayan küfre düşebilir. Çok korkacağız ve bu korku sebebiyle hazırlıklı olacağız. Dünya imtihanında, bütünleme yok, ya geçer ya kalır. Geçerse Cennete geçer, kabri Cennet bahçesi olur. Namazlarda son nefesi imanla vermek ve şehit olmak için muhakkak dua edilmelidir.

Her gün 5.000 yerine 5 zikir yapın, ama ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden en az 11 sayfa okuyun. Kadın erkek her Müslümana dinini öğrenmek farz-ı ayndır.

İlmin iki ayağı vardır. Biri edep diğeri mal. Bir büyüğe karşı hayatında veya vefatından sonra bir edepsizlik yapılırsa şalteri attırır. Ortalık kararır, bu kimse mahvolur. Bunun için, ilmi edepsize öğretmemelidir, buyurmuşlardır. Eğer mal olmasa, yazılan kıymetli kitaplar raflarda kalır. Okunmaz. Okunmayan, raflarda duran kitabın ne faydası olacak. Onun için mal da önemlidir, kıymetlidir. Hadîs-i şerîfte, (Âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir) buyuruldu. Bu, kitapları okunan, istifade edilen ehl-i sünnet âlimlerin mürekkebidir.

Allahü teâlâ her şeyi bir sebeple yaratır, evliyasına ve Peygamberlerine bu âdetini bozar. İnsanların konuşmaları için havayı sebep olarak yaratmıştır. Hava olmasa sesler işitilmezdi. Bunun gibi, bu Büyüklerden istifade etmek için bir sebep vardır. Bu sebep nedir? İsimlerini söylemek yeter... (Evliya anılınca rahmet yağar) hadîs-i şerîftir.

EFENDİMİZE TAŞ ATIYORDU
Kurtuluşa çağrı

Taberânî, Târık bin Abdullah’tah şöyle rivayet etti: Resûl aleyhisselâmı Zülmecâz panayırında görmüştüm. İnsanların duyması için, yüksek sesle; “Ey insanlar! ‘Lâ ilâhe illallah’ (Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur) deyiniz de kurtulunuz” buyurarak sesleniyordu. Onu takip eden bir kimse de eline geçirdiği taşları ayaklarına atarak; “Ey cemaat! İnanmayınız!.. Ondan sakınınız! Çünkü O yalancıdır!..” diyordu. Öyle ki, değen taşlar mübârek ayaklarını kanatmıştı, O hâlâ yılmadan, yorulmadan davetine devam ediyordu. “Bu genç kimdir?” diye sordular. Birisi; “Abdülmüttalib oğullarından bir gençtir” cevabını verdi. “Taş atan kim?” diye sorduklarında; “Amcası Ebû Leheb” dedi.

El-Mübdi (celle celâlühü) Maddesiz, örneksiz yaratan.

CEHENNEM İKİYE AYRILACAK GİBİ

Allahü teâlâ, Mülk sûresinin sekizinci âyetinde meâlen, (Gayz ve şiddetinin çokluğundan, nâr ikiye ayrılacak gibi olur) buyurur. Bunun üzerine, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ortaya çıkıp, Cehennemi durdurur. Buyurur ki, (Hakir ve zelil olarak geriye dön! Ta ki, sana ehlin güruh güruh gelsinler). Cehennem dahi (Ya Muhammed, bana müsaade et! Zira, sen bana haramsın) der. Arştan nida gelerek: (Ey Cehennem, Muhammed aleyhisselâmın kelamını dinle! Ve ona itaat et) der. Sonra Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Cehennemi çeker, Arş-ı a’lânın sol tarafında bir yere yerleştirir. Mahşerdekiler, Peygamber Efendimizin bu merhametli muamelesini birbirine müjdelerler. Korkuları bir miktar azalır. Enbiyâ sûresinde yüzyedinci âyet-i kerîmenin (Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik) meâl-i şerîfi zâhir olur.

Bu zamanda nasıl olduğu bilinmeyen mizan kurulur. Mizanın iki kefesi, yani gözü vardır. Birisi nurdan ve biri zulmetten yani karanlıktandır. Bundan sonra, Allahü teâlâ zamandan, mekândan, cisimden münezzeh ve berî, uzak olduğu hâlde, kudretini izhar buyurması üzerine, insanlar ona tazim ederek, secdeye varırlar. Fakat kâfirler, mürtedler, secde edemezler. Zira, onların belleri demir kesilip secde etmeleri mümkün olmaz. İşte bu da, Nûn sûresi, kırkikinci âyet-i celîl-i ilâhiyyesinin (Gözlerden perde kaldırılıp sıkıntıların arttığı zamanda secde etmeğe çağrılırlar. Fakat secde edemezler) meâl-i şerîfidir.

EFENDİMİZİN DUALARI Allah’ım, sana duâ edilince kabul ettiğin, bir şey istenince verdiğin, musibet ve sıkıntıların kalkması istenince kaldırdığın ismin hürmetine, senden istiyorum. [İbni Mace]

CEHENNEM KİMLER İÇİN?

Hindistan evliyasından Seyyid Celal Buhari hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir günkü sohbetinde;
- Kardeşlerim, Cehennem azabı, ister sonsuz olsun, ister bir zaman olsun, “küfür” ve “küfür bulaşıklıkları” içindir, buyurdu.
Sordular:
- Ya diğer günahlar efendim?
Buyurdu ki:
- Küfürden kaçınan iman sahiplerinin yaptıkları büyük günahlar, ya “iman”ları hürmetine, Cenâb-ı Hakk’ın merhametiyle veya “tövbe” etmeleriyle veya “şefaat”e kavuşmalarıyla affolunur.
Sordular yine:
- Böyle affolmazsa efendim?
- Böyle affolmayanlar, dünya sıkıntıları ve dertleriyle veya son nefeste can verirken çekecekleri zahmetlerle temizlenir.
Merak etmişlerdi:
- Yine bitmezse hocam?
- Bunlarla da temizlenmezse, bazıları kabir azabı çekmekle, bazıları ise, kabir azabı ve kıyamet gününün şiddetleriyle affolunup, günahları biter ve Cehennem azabı ile temizlenmeye lüzum kalmaz.

ESHAB-I KİRAMIN HİKMETLİ SÖZLERİ “Allahü teâlâya olan hâlis sevginin zevkine varan, dünyalıktan vazgeçer ve bütün insanlardan yüz çevirir.” HAZRETİ EBÛ BEKR-İ SIDDÎK (radıyallahü anh)

FOTOSENTEZ NİMETİ

Bitkiler fotosentez yoluyla yılda 100 milyar ton karbon emer ve bunun yerine oksijen üretirler. Fotosentez yoluyla üretilen oksijen, solunum yoluyla tüketilen oksijenden 10 kat kadar fazla olabiliyor. Ormanları yok eden insanlık kendi soluğunu kestiğinin farkında değildir.

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...