Sen olmasaydın!..

ALLAHÜ teâlâ hadîs-i kudsîde Muhammed Aleyhisselam için "Levlâke levlâk, lemâ halaktüleflâk" (Sen olmasaydın, sen olmasaydın Kâinatı yaratmazdım) buyurdu. Cenab-ı hak önce Habibinin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek nurunu yarattı. Ki ne lehv, ne kalem, ne cennet ne cehennem, ne arz ne sema, ne ay ne şems, ne de ins ve cin vardı.
Efendimiz'inizinde-1M. SAİD ARVAS yazıyormsarvas@ihlas.net.tr
Ne kadar şükr etsek az, bir Ramazan-ı şerife daha kavuştuk. Nasip olursa bu sene, Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) yaşadığı mekânları tanıtacak ve onun izini kokusunu aramaya çalışacağız.
Allahü teâlâ toprağa buyurdu "Senden bir bölük halk yaratsam gerek, bunlardan bir kısmı bana itaat eder, diğerleri asi olurlar. Mutileri cennete, asileri cehenneme sokarım."
Yer, "cehennem" kelimesini duyunca titreyip ağlamaya başlar, ki işte ırmaklar pınarlar o gün oluşurlar.
Hak teâlâ Cebrail Aleyhisselama "git yerden bir miktar toprak getir" diye emreder. Arz "benden parça alıp noksanlaştırmandan Allahü teâlâya sığınırım" deyince kıyamaz.
Cenâb-ı Mevla sorar "Niçin eli boş geldin?" Ya Rabbi sana mâlumdur, kereminize güvendim.
Allahü teâlâ bu defa Mikail aleyhisselama emreder. Onun da şefkati ağır basar. İsrafil aleyhisselam da yeryüzünün feryadına dayanamayınca, Azrail Aleyhisselam'a emr buyurur. O toprağın yalvarışlarına yakarışlarına aldırmaz, her kıtadan kırmızı, siyah, beyaz bir miktar alıp Mekke ile Taif arasında toplar. (Topraklar yeryüzünün çeşitli yerlerinden alındığı için insanlar da değişik tabiattadırlar.) Toprağını kaptıran yeryüzü figan eyler. Hak teâlâ "Ey zemin üzülme!" buyurur, "senden aldığımı sana iade edeceğim. Cansız toprak alıp arifi billah göndereceğim. Onları ay yüzlü, ak uzuvlu döndüreceğim."
Sonra bu toprak üzerine kırk gün yağmur yağar, Âdem Aleyhisselamın çamuru yoğrulur, insan suretine sokulur. Kırk sene yatar kurur, salsâlün kelfehhâr (pişmiş kerpiç gibi) olur.
Meleklere Âdem Aleyhisselamı ziyaret etmeleri emr edilir. İblis de gelir, kuruyan çamura vurunca ses çıkar. Karnını delip içine girer, ki gökler kadar geniştir. Buna çok şaşar. İblis dışarı çıkınca meleklere sorar "Hak teâlâ bunu bizden daha kıymetli tutarsa ne yaparsınız?" "Biz Rabbimizin emrine uyarız" Ama İblis melekler gibi teslim olmaz, isyana kalkar.
Hak teâlâ Cebrail aleyhisselama "Habibimin nurunu getir, Âdem'in iki kaşı arasına koy" buyurur. Sonra ruh getirilir, ancak bakar karanlık bir beden çekinir.
Ne zaman ki cesedin alnında sultan-ı enbiyanın nurunu görür, zevkle ve şevkle emri dinler. Ruh kuşu, beden kafesine girer.
Âdem Aleyhisselam mübarek gözlerini açınca arşa bakar. "Lâ ilâhe illâllah Muhammedün resûlüllah. Ümmetün müznibetün ve rabbün gafur" cümlesini okur.
Ümmetün müznibetün (günahkar ümmet) kelâmından anladım ki der, bu ümmet isyan eder. İsyan da ceza gerektirir. Ben cezaya dayanamam.
Hak teâlâdan hitab gelir: "Ya Âdem "ümmetün müznibetün" yazısını okudun da. Hemen sonra ve Rabbün gafur (Rabbin affedicidir) yazısını okumadın mı?"
Ruhû kulağa ve dimağa gelince aksırır.
Melekler "Elhamdülillah de" derler, onlara uyar. Aksırdıkça böyle söyleyecektir hayatı boyunca.
Sonra meleklere emreder "Âdem'in önünde secde edin!" Melekler secdede 100 yıl kalırlar, başlarını kaldırınca görürler ki İblis öylece duruyor. İtaatlerine şükredip bir daha secdeye kapanırlar. İşte nemazda bunun için iki secde var.
Hak teâlâ buyurur "niçin secde etmedin?"
-Beni ateşten onu ise topraktan halk ettin. Ateş ışıktır, latiftir, topraktan yüksektir.
-Ey mel'un bilmez misin ki benim yanımda mütekebbirler yer bulamaz. Ki ateşin işi ıstırap, toprağın hali sakinliktir. Cennetin esası topraktır, mis kokar. Ateş toprağa muhtaçtır, toprak ise ateşe ihtiyaç duymaz. Toprak ile şehirler mamur olur, ateş onları yakar.
Seyyid-il mürselinin nuru önceleri
Hazret-i Adem'in sırtındadır, bu yüzden melekler peşi sıra gider, tazim eder, salâvat söylerler. Âdem aleyhisselam münacaatta bulunur "Ya Rabbi bu nuru bende görsem." Hak teâlâ işaret parmağına nakl eder. Âdem aleyhisselam parmağına bakıp kelime-i şehadet getirir. İşte bu yüzden "şehadet parmağı" denir.
Âdem Aleyhisselam cennet bahçelerinde dolaşır, cennet meyvelerinden yer. Ah kendi cinsimden bir arkadaşım olaydı derken dalıverir. Uyanınca baş ucunda Havvâ annemizi görür. Onun boyunda, onun şeklinde, onun rengindedir, saçları cennet yakutlarıyla süslenmiştir. Çok beğenir.
-Ya Rabbi kalbim meyletti. Sanki ciğerimden parça gibidir.
Allahü teâlâ Havva validemizle nikahlarını kıyar ve buyurur ki: Ey Âdem. Hiçbir şeyi yaratmadan önce habibim, dostum ve övündüğüm Muhammed Mustafa'nın nurunu yarattım. Alnında parlayan nur, işte o nurdur. Onu yaratmasaydım ne aydınlığı, ne karanlığı, ne cenneti, ne cehennemi, ne levhi, ne kalemi, ne arşı, ne kürsiyi, yeri, göğü, insanı, cinni ve meleği yaratmazdım. Bütün bunları onun hürmetine halk ettim, her şeyden evvel onun ismini söyledim. Ey Âdem zevcenle birlikte cennette kalın ve dilediğiniz nimetlerden bol bol yiyin. Sadece şu ağaca yaklaşmayın (buğday olduğu söylenir).
Hazret-i Âdem ile Havva bir ahiret günü (bin yıl) cennette kalırlar. Çok saf, çok temizdirler. Birinin yalan söyleyebileceğine ihtimal vermezler.
Şeytan hile ile cennete girer ve onları yasak ağacın yanına çeker...
##tgvideo##
Meleklerin hocasıydı
Ateşin hem nuru, hem dumanı vardır. Allahü teâlâ melekleri nurdan, cinleri ise dumandan (zulmetten) halk eder..
Melekler sürekli ibadet ile meşgul olurlar. Cinler isyan ve tuğyanda da bulunurlar.
Cenâb-ı Hak Hazret-i Âdem'den binlerce yıl evvel cinlerin pederi olan Cân'ı yaratır ve bunlara bir şeriat gönderir.
Önceleri emrlere uyarlarsa da sonraları yoldan çıkar, fitne fesat peşinde koşarlar.
Melekler gelir ve cezalarını verir. Bunları dağlara adalara sürer, dağıtırlar. Henüz büluğa ermeyenler ise toplanır ki bunlardan biri de Azazil'dir. Edepli ve abiddir.
Melekler onu pek sever, beraber götürmek isterler. Hak teâlâ kabûl buyurur ve dünya göklerine çıkarılır. İkinci gök melekleri de onu yanlarına ister Cenab-ı Mevlâ yine izin verir.
Cennet meleklerinin reisi Rıdvan "Ya Rabbi" der, "gök tabakalarındaki melekler Azâzil'in taatinden haz aldılar. Birkaç gün de cennete gelse, buradakiler istifade etseler?
Cenab-ı Hak yine lütfeder. Azazil ibadet etikçe makâmı yükselir. Gün gelir Arş-ı âlâda yakuttan bir minber üzerinde meleklere ders verir.
Bu arada Cin taifesi yeryüzünde tekrar çoğalmıştır. Azazil kavmini hak yola çağırmak için izin ister. Allahü teâlâ yeryüzünün idaresini ona verir.
Gelgelelim gönlü dünyaya meyleder, eğer bu vazife elinden alınırsa, "kabullenemeyecektir!"
O günlerde melekler levhül mahfuzda birinin helâk olacağını okur, gelip Azazil'den dua isterler. Onlara dua eder, lâkin kendisi için endişelenmez.
Cennet kapısında "Benim bir kulum vardır. Onu çeşitli nimetlerle mükerrem kıldım, yerden göğe, gökten cennete ilettim. Sonra ona bir şey emretsem yapmaz!" yazısını görür "o şahsa" lanet eder.
İblisin gökyüzünde Cenâb-ı Hakka ibadet yapmadığı tek karış yer kalmamıştır. İlim ve amel sahibidir ama ihlâsı eksiktir. Âdem Aleyhisselamın önünde secde emri verilince dinlemez. Enaniyetine yenilir. (Nasıl namazda Kabeye dönüyorsak o secde de Allah içindir) Tart edildikten sonra Âdemoğullarına musallat olur. Asi, serkeş, habis, ayartıcı, yaygaracı birine döner ki artık ona şeytan denir.
Bir gün İblis, Musa Kelimullaha gelir.
-Ya Musa Rabbine 'mahlukatından biri tevbe etmek istiyor' diye söyler misin?
Allahü teâlâ: "Ey Musa, ona çağrısına icabet ettiğimi bildir. Âdem'in kabrine karşı secde etsin, affedeceğim!"
İblis "Ben O'nun kendisine karşı secde etmemişim" der, "kabrine mi edeceğim." Ah bu kibir!
YARIN: Arafat ovası ve Cebel-i Rahme
Ne kadar şükr etsek az, bir Ramazan-ı şerife daha kavuştuk. Nasip olursa bu sene, Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) yaşadığı mekânları tanıtacak ve onun izini kokusunu aramaya çalışacağız.
Allahü teâlâ toprağa buyurdu "Senden bir bölük halk yaratsam gerek, bunlardan bir kısmı bana itaat eder, diğerleri asi olurlar. Mutileri cennete, asileri cehenneme sokarım."
Yer, "cehennem" kelimesini duyunca titreyip ağlamaya başlar, ki işte ırmaklar pınarlar o gün oluşurlar.
Hak teâlâ Cebrail Aleyhisselama "git yerden bir miktar toprak getir" diye emreder. Arz "benden parça alıp noksanlaştırmandan Allahü teâlâya sığınırım" deyince kıyamaz.
Cenâb-ı Mevla sorar "Niçin eli boş geldin?" Ya Rabbi sana mâlumdur, kereminize güvendim.
Allahü teâlâ bu defa Mikail aleyhisselama emreder. Onun da şefkati ağır basar. İsrafil aleyhisselam da yeryüzünün feryadına dayanamayınca, Azrail Aleyhisselam'a emr buyurur. O toprağın yalvarışlarına yakarışlarına aldırmaz, her kıtadan kırmızı, siyah, beyaz bir miktar alıp Mekke ile Taif arasında toplar. (Topraklar yeryüzünün çeşitli yerlerinden alındığı için insanlar da değişik tabiattadırlar.) Toprağını kaptıran yeryüzü figan eyler. Hak teâlâ "Ey zemin üzülme!" buyurur, "senden aldığımı sana iade edeceğim. Cansız toprak alıp arifi billah göndereceğim. Onları ay yüzlü, ak uzuvlu döndüreceğim."
Sonra bu toprak üzerine kırk gün yağmur yağar, Âdem Aleyhisselamın çamuru yoğrulur, insan suretine sokulur. Kırk sene yatar kurur, salsâlün kelfehhâr (pişmiş kerpiç gibi) olur.
Meleklere Âdem Aleyhisselamı ziyaret etmeleri emr edilir. İblis de gelir, kuruyan çamura vurunca ses çıkar. Karnını delip içine girer, ki gökler kadar geniştir. Buna çok şaşar. İblis dışarı çıkınca meleklere sorar "Hak teâlâ bunu bizden daha kıymetli tutarsa ne yaparsınız?" "Biz Rabbimizin emrine uyarız" Ama İblis melekler gibi teslim olmaz, isyana kalkar.
Hak teâlâ Cebrail aleyhisselama "Habibimin nurunu getir, Âdem'in iki kaşı arasına koy" buyurur. Sonra ruh getirilir, ancak bakar karanlık bir beden çekinir.
Ne zaman ki cesedin alnında sultan-ı enbiyanın nurunu görür, zevkle ve şevkle emri dinler. Ruh kuşu, beden kafesine girer.
Âdem Aleyhisselam mübarek gözlerini açınca arşa bakar. "Lâ ilâhe illâllah Muhammedün resûlüllah. Ümmetün müznibetün ve rabbün gafur" cümlesini okur.
Ümmetün müznibetün (günahkar ümmet) kelâmından anladım ki der, bu ümmet isyan eder. İsyan da ceza gerektirir. Ben cezaya dayanamam.
Hak teâlâdan hitab gelir: "Ya Âdem "ümmetün müznibetün" yazısını okudun da. Hemen sonra ve Rabbün gafur (Rabbin affedicidir) yazısını okumadın mı?"
Ruhû kulağa ve dimağa gelince aksırır.
Melekler "Elhamdülillah de" derler, onlara uyar. Aksırdıkça böyle söyleyecektir hayatı boyunca.
Sonra meleklere emreder "Âdem'in önünde secde edin!" Melekler secdede 100 yıl kalırlar, başlarını kaldırınca görürler ki İblis öylece duruyor. İtaatlerine şükredip bir daha secdeye kapanırlar. İşte nemazda bunun için iki secde var.
Hak teâlâ buyurur "niçin secde etmedin?"
-Beni ateşten onu ise topraktan halk ettin. Ateş ışıktır, latiftir, topraktan yüksektir.
-Ey mel'un bilmez misin ki benim yanımda mütekebbirler yer bulamaz. Ki ateşin işi ıstırap, toprağın hali sakinliktir. Cennetin esası topraktır, mis kokar. Ateş toprağa muhtaçtır, toprak ise ateşe ihtiyaç duymaz. Toprak ile şehirler mamur olur, ateş onları yakar.
Seyyid-il mürselinin nuru önceleri
Hazret-i Adem'in sırtındadır, bu yüzden melekler peşi sıra gider, tazim eder, salâvat söylerler. Âdem aleyhisselam münacaatta bulunur "Ya Rabbi bu nuru bende görsem." Hak teâlâ işaret parmağına nakl eder. Âdem aleyhisselam parmağına bakıp kelime-i şehadet getirir. İşte bu yüzden "şehadet parmağı" denir.
Âdem Aleyhisselam cennet bahçelerinde dolaşır, cennet meyvelerinden yer. Ah kendi cinsimden bir arkadaşım olaydı derken dalıverir. Uyanınca baş ucunda Havvâ annemizi görür. Onun boyunda, onun şeklinde, onun rengindedir, saçları cennet yakutlarıyla süslenmiştir. Çok beğenir.
-Ya Rabbi kalbim meyletti. Sanki ciğerimden parça gibidir.
Allahü teâlâ Havva validemizle nikahlarını kıyar ve buyurur ki: Ey Âdem. Hiçbir şeyi yaratmadan önce habibim, dostum ve övündüğüm Muhammed Mustafa'nın nurunu yarattım. Alnında parlayan nur, işte o nurdur. Onu yaratmasaydım ne aydınlığı, ne karanlığı, ne cenneti, ne cehennemi, ne levhi, ne kalemi, ne arşı, ne kürsiyi, yeri, göğü, insanı, cinni ve meleği yaratmazdım. Bütün bunları onun hürmetine halk ettim, her şeyden evvel onun ismini söyledim. Ey Âdem zevcenle birlikte cennette kalın ve dilediğiniz nimetlerden bol bol yiyin. Sadece şu ağaca yaklaşmayın (buğday olduğu söylenir).
Hazret-i Âdem ile Havva bir ahiret günü (bin yıl) cennette kalırlar. Çok saf, çok temizdirler. Birinin yalan söyleyebileceğine ihtimal vermezler.
Şeytan hile ile cennete girer ve onları yasak ağacın yanına çeker...
##tgvideo##
Meleklerin hocasıydı
Ateşin hem nuru, hem dumanı vardır. Allahü teâlâ melekleri nurdan, cinleri ise dumandan (zulmetten) halk eder..
Melekler sürekli ibadet ile meşgul olurlar. Cinler isyan ve tuğyanda da bulunurlar.
Cenâb-ı Hak Hazret-i Âdem'den binlerce yıl evvel cinlerin pederi olan Cân'ı yaratır ve bunlara bir şeriat gönderir.
Önceleri emrlere uyarlarsa da sonraları yoldan çıkar, fitne fesat peşinde koşarlar.
Melekler gelir ve cezalarını verir. Bunları dağlara adalara sürer, dağıtırlar. Henüz büluğa ermeyenler ise toplanır ki bunlardan biri de Azazil'dir. Edepli ve abiddir.
Melekler onu pek sever, beraber götürmek isterler. Hak teâlâ kabûl buyurur ve dünya göklerine çıkarılır. İkinci gök melekleri de onu yanlarına ister Cenab-ı Mevlâ yine izin verir.
Cennet meleklerinin reisi Rıdvan "Ya Rabbi" der, "gök tabakalarındaki melekler Azâzil'in taatinden haz aldılar. Birkaç gün de cennete gelse, buradakiler istifade etseler?
Cenab-ı Hak yine lütfeder. Azazil ibadet etikçe makâmı yükselir. Gün gelir Arş-ı âlâda yakuttan bir minber üzerinde meleklere ders verir.
Bu arada Cin taifesi yeryüzünde tekrar çoğalmıştır. Azazil kavmini hak yola çağırmak için izin ister. Allahü teâlâ yeryüzünün idaresini ona verir.
Gelgelelim gönlü dünyaya meyleder, eğer bu vazife elinden alınırsa, "kabullenemeyecektir!"
O günlerde melekler levhül mahfuzda birinin helâk olacağını okur, gelip Azazil'den dua isterler. Onlara dua eder, lâkin kendisi için endişelenmez.
Cennet kapısında "Benim bir kulum vardır. Onu çeşitli nimetlerle mükerrem kıldım, yerden göğe, gökten cennete ilettim. Sonra ona bir şey emretsem yapmaz!" yazısını görür "o şahsa" lanet eder.
İblisin gökyüzünde Cenâb-ı Hakka ibadet yapmadığı tek karış yer kalmamıştır. İlim ve amel sahibidir ama ihlâsı eksiktir. Âdem Aleyhisselamın önünde secde emri verilince dinlemez. Enaniyetine yenilir. (Nasıl namazda Kabeye dönüyorsak o secde de Allah içindir) Tart edildikten sonra Âdemoğullarına musallat olur. Asi, serkeş, habis, ayartıcı, yaygaracı birine döner ki artık ona şeytan denir.
Bir gün İblis, Musa Kelimullaha gelir.
-Ya Musa Rabbine 'mahlukatından biri tevbe etmek istiyor' diye söyler misin?
Allahü teâlâ: "Ey Musa, ona çağrısına icabet ettiğimi bildir. Âdem'in kabrine karşı secde etsin, affedeceğim!"
İblis "Ben O'nun kendisine karşı secde etmemişim" der, "kabrine mi edeceğim." Ah bu kibir!
YARIN: Arafat ovası ve Cebel-i Rahme