Öyle bir kelime ki! Söylemesi hafif ama değeri çok yüksek

- Güncelleme:
Öyle bir kelime ki! Söylemesi hafif ama değeri çok yüksek

Ramazan Haberleri

İmanı olanı ateş yakmaz. Çünkü kelime-i tevhîd onu korur. Asırlarca, imansızlar bu kelimeyi söylememek için öldüler, Cehenneme gittiler, asırlarca Müslümanlar bu kelimeyi söyletmek için şehit oldular, Cennete gittiler.

HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN

> Nefsin bütün istekleri beden içindir, onun ihtiyaçları içindir. Aklın da böyle. Ancak, dünyadaki her şey insan için yaratıldığından bu isteklerin, ihtiyaçların ardı arkası gelmez, yani sonu yoktur. Akıl ve nefs, bu isteklerini kalbte bildirirler. Kalb de bunlardan gelene göre hareket eder.

AKIL İSLÂMİYET’LE KIYMETLENİR

Bu akıl, İslâmiyet’e kavuşunca, kıymetlenir. Yine istekleri beden içindir ama bu sefer ahireti görür, ebedî hayatı görür, bu bedenin orada da saadete kavuşması için çırpınır. Nefsin her isteğine boyun eğmez. Sınırlama getirir. Şunları şunları ancak şu kadar yapabilirsin der yani bu talimatı kalbe gönderir. Nefs ise yine isteklerine devam eder. Kâfirdir çünkü. Kalb yine akıl ve nefsten gelenlere göre hareket eder. Ancak kalbin doğru, sıhhatli karar verebilmesi için sağlam olması, hasta olmaması lazım. Kalbin hasta olmaması için, mezhep imamlarımızın, ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda olmak lazım, salihlerle beraber olmak lazım.

>  Dinimizde ruhbanlık yoktur. Nefsi öldürmek, bütün isteklerini reddetmek diye bir şey yoktur. İslâmiyet nefsi öldürmeyi değil, kontrol altına almayı istemektedir. Nefsin isteklerinden helâl olanları yapmaya izin veriyor. Haram olanlarına izin vermiyor.

>  Eshab-ı kiram efendilerimizi çok sevin. Ama istisnasız hepsini. Hepsi Cennetlik çünkü. Hepsi Allah Resûlünün arkadaşı çünkü. Onların işlerine sözlerine sakın karışmayın. Onların işine sözüne aklıyla giren mürted olarak çıkar. Bundan çok sakının. Hepsi Cennetliktir. Allahü teâlâ hepsinden razı olduğunu ve hepsine Cenneti va‘dettiğini Kur’ânda açıkça bildirmektedir.

>  Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah.

Öyle bir kelime ki söylemesi hafif ama değeri çok yüksek. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bu kelime-i tevhîdin sevabını terazinin bir kefesine koysalar, yedi kat yerler, yedi kat gökler günahlarla dolsa, bu kelime-i tevhîdin bulunduğu yer ağır gelir) buyuruyor.

İNSANLARIN EN ZENGİNİ

İmanı olanı ateş yakmaz. Çünkü kelime-i tevhîd onu korur. Asırlarca, imansızlar bu kelimeyi söylememek için öldüler, Cehenneme gittiler, asırlarca Müslümanlar bu kelimeyi söyletmek için şehit oldular, Cennete gittiler.

Bu kelime-i tevhîdi söylemeyi yani buna iman etmeyi, Allahü teâlâ kime nasip etmişse, ondan daha zengin, ondan daha mutlu, ondan daha bahtiyar hiç kimse olamaz bu dünyada. Onun için bunu söylemeyi kime cenab-ı Hak nasip etmişse onun bundan başka herhangi bir talepte bulunması doğru değildir. Çünkü en kıymetlisini verdi Allahü teâlâ, en kıymetli. Bundan daha kıymetli yoktur.

Allahü teâlâya hamdolsun ki bize bu kelime-i tevhîdi söylemek nasip etmiş. Meselâ Peygamber Efendimizi gördükleri hâlde, Hazret-i Ebû Bekir kelime-i tevhîdi söyledi, Hazret-i Ömer söyledi, Ebû Cehil, Ebû Leheb söylemedi. Yani şaka değil bu iş. Cennet ve Cehennem bahis konusu. Söyleyen Cennete, söylemeyen Cehenneme. Allahü teâlâ muhafaza buyursun. Onun için boş kaldıkça kelime-i tevhîd söyleyelim.

EĞER BUNU DA YAPARSAN İMAN EDERİZ

Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) büyük mucizelerinden biri de Ay’ın ikiye ayrılmasıdır. Aralarında Ebû Cehil ve Velid bin Mugire’nin de bulunduğu bir müşrik grubu, Resûl-i ekrem Efendimize; “Eğer, sen gerçekten peygambersen, Ay’ı yarısı Kuaykıan Dağı, yarısı da Ebû Kubeys Dağı üzerinde görünmek üzere ikiye ayır!..” dediler. Resûlullah Efendimiz de; “Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?” buyurdu. Onlar; “Evet iman ederiz” dediler. Resûlullah Efendimiz Ay’ın ikiye ayrılması için Allahü teâlâya duâ eylediler. Cebrail (aleyhisselâm), hemen sevgili peygamberimize geldi ve; “Ey Muhammed! Bu gece Mekkelilere, mucizeyi seyretmeleri için haber ver” dedi. Peygamber Efendimiz, ayın ondördü, bedir yani yuvarlak olduğu o gece, Ay’ın ikiye ayrılacağını, ibret almak isteyenlerin seyretmesini bildirdi. O gece, sevgili Peygamberimiz mübarek parmağı ile işâret edince, Ay ikiye ayrıldı. Biri Ebû Kubeys diğeri de Kuaykıan dağı üzerinde görüldü. Sonra tekrar gökyüzünde birleşti. (Devam edecek)

HAMD VE ŞÜKÜR İÇİN YAPILAN DUA

Her sabah bir kere “Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr” demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen okumalıdır.

Peygamberimiz buyurdu ki, “Bu duâyı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü ifâ etmiş olur” Abdestli okumak iyi olur ise de şart değildir. Her gün ve her gece okumalıdır.
Hamd ve şükür için de şu duâ okunmalıdır: “El-hamdü-lillâhi dâimen ve alâ külli hâl ve E’ûzü billâhi min hâl-i ehlinnâr” Okunacak duâlardan biri de şudur: “Elhamdülillahi alâ ni’metil islâm. Ve alâ tevfîkil îmân. Ve alâ hidâyetil rahmân”

MELEKLERİN ELLERİNDEN KURTULUR

O vakit, Cehennemin bağırması ve gürültüsü ve ateş saçması ve şiddetli dumanı vardır ki, bütün gökyüzünü simsiyah eder. Mahşer yerine bin senelik yol kalınca, meleklerin ellerinden kurtulur. Gürültüsü ve gümbürtüsü ve sıcaklığı tahammül olunmayacak derecededir. Mahşerdekilerin hepsi, bundan çok korkarlar. Bu nedir diye sorarlar. Haber verilir ki, Cehennem, zebanilerin elinden kurtulmuş, size yaklaşıyor da, onun gürültüsüdür derler. Bunun üzerine, herkesin dizinin bağı çözülüp çöküverirler. Hatta Peygamberler ve Resûller dahi kendilerini tutamaz. Hazret-i İbrahim, hazret-i Musa, hazret-i İsa, arş-ı a’lâya sarılır. İbrahim aleyhisselâm kurban ettiği İsmail aleyhisselâmı unutur. Musa aleyhisselâm biraderi Harun aleyhisselâmı ve İsa aleyhisselâm validesi hazret-i Meryem’i unuturlar. (Devam edecek)

EFENDİMİZİN DUALARI

(Allah’ım, bize öyle bir şifa ver ki, geride hiçbir hastalık kalmasın!) 
[Ebû Dâvûd] 

ESHAB-I KİRAMIN HİKMETLİ SÖZLERİ

“Sabır üç çeşittir. Birincisi farzların yapılmasında güçlüklere sabretmek. Bunun üçyüz derece sevâbı vardır. İkincisi haramlardan ve yasak edilen şeylerden sakınma husûsunda sabır. Bunun altıyüz derece sevâbı vardır. Üçüncüsü ilk sarsıntıda, musibetin ilk geldiği anda gösterilen sabırdır. Bunun dokuzyüz derece fazîleti vardır.”
Abdullah İbn-i Abbas  (radıyallahü anh)

BİZ TUZ TANESİ Mİ?

Bir tuz tanesi o kadar çok atomdan oluşuyor ki... Bilim adamlarının bir tarifi var. Bu tuz tanesinin atomlarını saymaya başlasak ve saniyede bir milyar tanesini sayabilsek, bütün atomları bitirebilmemiz için 500 yıl süre gerekiyor. 

EVLİYA GÖRMEK ŞİFADIR

Konya’da yetişen Velilerden Hacı Veyiszade Mustafa Efendi “rahmetullahi aleyh”, bir günkü sohbetinde; - Kardeşlerim, “Allah adamları”nı görmek şifadır, buyurdu. Çünkü onlar görülünce Allahü teâlâ hatırlanır.
Sordular: - Bir yerde Allah adamı yoksa efendim? Buyurdu ki: - Görmek şart değil, sevmek şarttır. Sordular yine: - Efendim, biz bütün “Allah adamları”nı, “Ehl-i sünnet âlimleri”ni ve bütün “Evliyalar”ı, görmemiş olsak da hepsini çok seviyoruz. Bu da şifa mıdır?
- Elbette. Onları seven ve yollarında giden Müslümanın kalbi temizlenir, nurlanır, parlar, buyurdu. Ve ekledi: - Hem sonra kişi sevdiği kimseyle beraberdir. O büyükleri seven, ahirette onların yanında olacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...