Mikropsuz hayat hasta ediyor

Mikropsuz  hayat hasta ediyor

SAĞLIK Haberleri

Vücudun sigortası olan bağışıklık sistemi, mikroplarla tanışarak eğitiliyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar, aşırı steril ortamlarda büyüyen çocukların başta alerjiler olmak üzere enfeksiyon hastalıklarına daha sık yakalandığını gösteriyor.

ZİYNETİ KOCABIYIK

Hepimiz biliyoruz çocukluğumuzdan beri annelerimiz kulaklarımıza fısıldayıp durur. Üstünü pisletme, toprakla oynama, elini iyi yıka diye… Acaba gerçekten annelerimiz doğru mu yapıyor? Ya da biz çocuklarımıza bunu öğretirken sandığımız kadar doğru bir iş mi yapıyoruz? Acaba bu kirlenmişlik, bu mikroplarla haşır neşirlik hâli bağışıklık sistemimiz için gerekli bir şey mi? Acıbadem Maslak Hastanesi Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Çetiner, çocukluktan itibaren aşırı steril ortamlarda yaşamanın bağışıklık sisteminin “öğrenme sürecini” baltaladığını belirterek bu durumun başta alerjiler olmak üzere birçok hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırdığını söyledi.

SAMAN NEZLESİ FİTİLİ ATEŞLEDİ
Mikropların bağışıklık sistemi üzerindeki rolünün 1870’li yılların sonunda dönemin bilim insanları tarafından konuşulmaya başlandığını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Çetiner, o dönemde saman nezlesinin zengin ve aristokrat ailelerin çocuklarında daha fazla görüldüğü gözleminin, 100 yıl sonra ilmî olarak ispatlandığını belirterek “1980’li yıllarda saman nezlesi gibi alerjik hastalıkların aslında steril ortamlarda büyüyen çocuklarda daha sık ortaya çıktığı ispatlandı. Saman nezlesi görülme oranı kardeş sayısıyla ters orantılıydı. Çocuk sayısı fazlaysa, saman nezlesi ve bu tür alerjik hastalıklara yakalanma riski azalıyordu” dedi.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VÜCUDUN SİGORTASI
Temel fonksiyonu vücudun kendine ait dokularını tanımak, yabancı ve vücuda zarar verecek dokuları ise fark edip yok etmek olan bağışıklık sisteminin aslında vücudun sigortası olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çetiner “Bağışıklık sistemimizde ortaya çıkacak anormallikler bir sürü hastalığın sebebi. Mesela bağışıklık sistemimiz vücudumuza saldıran başta mikroorganizmalar olmak üzere çeşitli yapılara yeterince cevap veremezse kolay enfeksiyon geliştiriyor; çabuk hasta oluyoruz. Tam tersine bağışıklık sistemimiz eğer kendine ait olan dokuları yabancı sayarsa, kendine ait olan dokulara saldırırsa bu sefer otoimmün hastalıklar dediğimiz başka bir hastalık grubu ortaya çıkıyor. Diyabet, haşimato, MS ve lupus böyle bir hastalık… Bu bir denge aslında” diye anlattı.

Mikropsuz  hayat hasta ediyor

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE DE EĞİTİM ŞART
Faydalı olanla zararlı olanı ayırt etmek için bağışıklık sisteminin eğitilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çetiner, bağışıklık sisteminin sürekli veri girişi yapılan bir bilgisayara benzetilebileceğini ifade ederek  “Ne kadar çok veri girilirse o kadar iyi çalışır. Mesela kanserin ortaya çıkmasının en önemli sebeplerinden biri kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminin gözünden kaçmayı başarmasıdır. Bağışıklık sistemimiz kanser hücrelerini ayırt edemediğinde kanser, sınır tanımadan organizmamızda büyüyor ve her yeri istila ediyor. Eğer bağışıklık sistemimizi uyaran, bu bilgisayara veri girişini sağlayan dış faktörler azalırsa mesela çok steril ortamlarda yaşıyorsanız bağışıklık sisteminin “öğrenme” ihtimali azalıyor ve kendisine ait dokulara daha fazla saldırmaya başlıyor. Alerjik olaylar daha fazla ortaya çıkmaya başlıyor” dedi.

TEMİZLİK ARTTI ALERJİLER ARTTI
Mesela 19. yüzyıldan sonra aşırı temizlik olaylarının arttığı modern şehirlerde, alerjik olayların arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Çetiner “Mesela sezaryen doğum ya da çok steril ortamda yapılan doğumlarla dünyaya gelen çocuklarda alerjik hastalıkların gelişme riskinin daha fazla olduğunu ileri sürenler var. Bağırsak mikrobiyatası ile yapılan klinik çalışmalar, bağırsaklarında mikrop içeriği daha az olanlarda daha fazla alerji gelişme riskinin olduğunu gösteriyor. 2014 yılında yayınlanan bir başka makaleye göre, anne karnındayken anneleri antibiyotik kullanan çocuklarda veya hayatın erken döneminde yine benzer şekilde antibiyotik almak zorunda kalan çocuklarda, kullanmayanlara göre alerjik hastalık riskinin daha yüksek olduğu tespit edilmiş. Alerjik hastalıklar dediğimde genellikle alerjik astım, alerjik rinit dediğimiz nezle hâli gibi hastalıkları kastediyorum” diyor.

ALERJİNİN İLACI TOPRAKTA ÇİMENDE
Çocuklarda görülen besin alerjilerinin de son yıllarda neredeyse iki kata varan oranda arttığını hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Çetiner “Ne yapalım o zaman kendimizi mikropların kucağına mı bırakalım?” sorusuna “Hayır” cevabını veriyor. Bağışıklık sistemini eğitmenin reçetesinin doğadan uzaklaşmamak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çetiner  “Finlandiya’da yapılan bir çalışma; yeşille, toprakla büyüyen çocuklarda alerji riskinin daha az olduğunu göstermiş. Temizliğe dikkat edelim, aşılarımızı yaptıralım ama insanın tabiata ait bir organizma olduğunu da unutmayalım. Tabiattan kendimizi koparmayalım, natürel hayattan uzaklaşmayalım” diye anlatıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...