Ünal Bolat

Akrabalarım dahi “bu çocuk zeki değildi, ne oldu da böyle zehir gibi oldu, diyorlardı!..”

“İki denize de kıyısı olan şehrimizde, çalışmaktan öğretmen olana kadar denizi bile görmemiştim...”

“Kaç sigara içtim bilmiyorum. Havanın iyice kararmasını ve gecenin ilerlemesini bekledim...”

“Vücudunu muayene et, çizik morartı gibi bir şey görürsen gece olsa da doktora götürüp rapor al!..”

“Listeyi Çavuş'a verip köye giderek bu 13 kişinin buraya getirilmesi talimatını verdim. Yanına birkaç jandarma alarak gitti.”

“İlin sevimli ve yakışıklı valisi Lütfü Uraz, Çivril'e gelirken yanında Denizli Başsavcısını da getirirdi.”

“Hükümet Hekimi Dr. Bilge Hanım ve otopsi yardımcısı odamda bekliyorlar. Kâtibi de alıp olay yerine hareket ettik.”

Eşime dedim ki: “Türkiye Gazetesi Takvimi'ne bakalım orada ne yazıyorsa o ismi koyalım.”

“Kayınpederimin adı Muammer’di. Eşim de çocuğun ismi Muammer olsun istiyordu.”

“Eğer kendine bir örnek öğretmen arıyorsan Seyyid Ahmet Arvasî Beyi örnek al. Ben onun talebesiyim...”

“Hepimiz şaşırdık. Çünkü kozalak için bugüne kadar helallik isteyen kimseyi görmemiştik!..”

Babam söylenenleri duymuş çok öfkelenmişti. "Peygamberimizin hadisiyle müjdelenen bir padişahtır o” dedi...

“Birkaç ay bu köşeye hatıra yazıp getiren ne usta bir kalemdin sen Sadettin Ağabey...”

“Kıpırdasa, ayağa fırlayıp 'bir şey mi istedin baba?' deyip nöbet geçirdiğim vakitleri unutmam...”

“Babam çok sinirli bir insandı. Sofralarımızda sadece çatal kaşık sesi duyulurdu...”

“Laz amcayla heyecanlı bir şekilde bir kucaklaştı ki, kulakları çınlasın Hasan Celal Güzel’in tokalaşması şurada kalır...”

Zavallı anam ahir ömründe bir başına kalmıştı. Ama daha önemlisi bakıma muhtaç olmasıydı.

“Rabbim bu hayatı da bizler için yaratmamış mı? Niçin kendi kendimize bu dünyayı zehir edelim ki?..”

“Bütün bunlar olurken öyle bir çırpınış içindesin ki, zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsin bile...”

“Hediyelik eşya satan bir dükkândaki tezgâhtar kızın verdiği cevap hayli düşündürücüydü!..”