Ekonomist Prof. Dr. Hakan Kara: Türkiye kaybeden tarafta olmayacak
Jeopolitik riskler ve ticaret savaşlarına dikkat çeken Prof. Dr. Hakan Kara, Türkiye’nin bu dönemden avantajlı çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu belirterek, “Dünyada yaşanan kaotik ortamla en iyi baş edebilecek ülkelerden biri Türkiye. Kutuplaşmalar, Türkiye’nin hem Batı’yla hem de Doğu’yla iş yapabilen bir ülke olması bizi ön plana çıkarıyor” dedi.
- Dünya ekonomisinde jeopolitik risklerin artması ve ticaret savaşlarının patlak vermesi.
- Türkiye'nin enerji fiyatlarındaki düşüş ve altın fiyatlarındaki artıştan yaralanma potansiyeline sahip olması.
- Türkiye'nin Batı ve Doğu'yla iş imkanı olması.
- Çin'in rekabetinin artması ile Türkiye'deki şirketleri etkilemesi.
- Şirketlerin yüksek borçlanmasının küresel piyasalarda risk oluşturması.
- Türkiye'nin ekonomik programının faiz ve kur odaklı olması ve bu politikaların şirketlerin finansman maliyetlerini etkilemesi.
CEMAL EMRE KURT - Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, küresel ekonominin bir dönüm noktasında olmasından dolayı jeopolitik risklerin artığını ve ticaret savaşlarının ortaya çıktığını fakat Türkiye’nin kendine özgü karakteristik özellikleriyle kaybeden tarafta yer almayacağını söyledi.
Dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kara, Türkiye’nin bu dönemden avantajlı çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu belirterek, “Dünyada yaşanan kaotik ortamla en iyi baş edebilecek ülkelerden biri Türkiye. Çünkü enerji fiyatlarındaki düşüş ve altın fiyatlarındaki artış işimize yarayan bir faktör. Kısa vadede bu kutuplaşmalar esasıyla Türkiye’nin nispeten hem Batı’yla hem de Doğu’yla iş yapabilen bir ülke olması bizi ön plana çıkarıyor. Bu süreçte en büyük risklerden bir tanesi Çin rekabeti. Çünkü ABD’ye yeterince ihracat yapamayan Çin diğer pazarlara çok daha agresif bir şekilde giriyor. Birçok sektörde Çin’in rekabetinin güçlendiğini görüyoruz. Bu Türkiye’de şirketlerimiz açısından bizi etkiliyor. Genel anlamda şirketler açısından borçluluklar çok yükseldi. Bütün bunlar küresel piyasalar üzerinde risk oluşturuyor. Çünkü bu yüksek borçlar düşük faiz döneminde sürdürülebilir diye düşünülüyordu. Ama faizler yükselince gelişmiş ülkelerde bile bütün sürdürülebilirlik konuları fiyatlanmaya başlıyor. Türkiye bu konuda bence iyi konumlanmış durumda” dedi.
Prof. Dr. Kara, Türkiye’nin ekonomi programının faiz ve kur üzerine odaklandığını dile getirerek, “Önümüzdeki yıl enflasyon beklentisi yüzde 30’un altında olan çok az şirket var. Böyle bir ortamda enflasyon da düşmüyor. Çünkü herkes planını yüksek enflasyona göre yapıyor. Bu bir sorun. Merkez Bankası’nın elinde bir tane araç var faiz ve kur, buraya yükleniyorlar. Buraya yüklendikleri zaman da şirketlerin finansman maliyeti yüksek kalıyor. Reel değerler üzerinden iç maliyetleri dolar bazında artmaya devam ediyor. Ve bu kendi için de sürekli sıkışıyor. Bu açmazı çözebilecek olan 2026 yılında daha sıkı bir maliye politikası” diye konuştu.
Önümüzdeki yıla ilişkin tahminlerde bulunan Kara, “Büyüme 2026 yılında bu yıldan biraz daha iyi olabilir. Bu yılı muhtemelen yüzde 3,8 civarında bir büyümeyle tamamlayacağız. Önümüzdeki yıl da yüzde 4’ün biraz üzerinde olabilir. Enflasyon yine hedefler kadar düşmeyecek muhtemelen ama düşmeye devam edecek. Benim üzerinde çalıştığım rakam yüzde 25. Bu rakam ilave bir şok çıkmayacağını varsayıyor. Türkiye’de 13 ay çok uzun bir süre ve her an yeni bir şey çıkabilir. O yüzden riskler biraz yukarı yönlü görünüyor. Bütçe açığı, dış açık bunlarda çok büyük bir problem olacağını sanmıyorum. Ama tam anlamıyla bir finansmanda rahatlama veya rekabetçilikte rahatlama 2026 yılında beklemiyorum. 2026 yılında da bu seneye benzer. Ama durum hâlâ bana göre tam anlamda stabil değil. Yine dikkatli olmamız ve riskleri iyi yönetmemiz gereken bir dönemdeyiz” ifadelerini kullandı.
EN FAZLA YOLSUZLUK SATIN ALMA VE MUHASEBEDE
Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Derneği’nin (ACFE) 2024 Küresel Suistimal Raporu’na göre küresel ölçekte her 100 suistimal vakasının 48’i yolsuzluk kaynaklıyken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede bu oran yüzde 70 seviyelerine yükseliyor. Rapordaki verilere göre satın alma, muhasebe ve finans, üst düzey yönetim, satış ve idari işler gibi stratejik birimlerde yolsuzluk vakalarının daha yoğunlaştığı görülüyor. Cerebra Kurucusu ve CEO’su Fikret Sebilcioğlu, yolsuzluğun kurumların iç meselesi gibi görünse de toplumu olumsuz etkilediğini belirterek, “Kurumların kaybettiği her kuruş, aslında toplumun üzerinde bir yük olarak birikir. Bu açıdan bakıldığında, yolsuzluk yalnızca bir kurum içi sorun değil; güveni aşındıran, toplumsal yapıyı sessizce yıpratan bir sorundur” dedi.
