Sayburç'ta köpekler ve tavukların arasında arkeolojik kazı! Köy içindeki 'Göbeklitepe'
Şanlıurfa’daki Sayburç, Göbeklitepe benzeri T sütunlara ev sahipliği yapıyor ve 10 bin 500 sene öncesine uzanıyor. Sayburç’u bölgedeki arkeolojik alanlardan ayıran şey ise yaklaşık elli haneli bir köyün hemen içinde yer alması. Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan “Buranın en büyük farkı köyün içinde olmamız. Köpeklerin ve tavukların eşliğinde kazı yapıyoruz” diyor.
MURAT ÖZTEKİN- Göbeklitepe ve Karahantepe’nin aralarında olduğu Taş Tepeler bölgesinde yeni arkeolojik alanlar parlıyor. Onlardan biri ise henüz dört sene önce keşfedilen Sayburç…
Diyarbakır’dan yola çıkıp bir zamanlar Karacadağ’ın lavlarını savurduğu taşlı topraklardan geçerek Şanlıurfa şehir merkezine 20 km uzaklıktaki arkeolojik alana ulaşıyoruz.
Köylülerin evlerinin olduğu ve hayvan gübrelerini yığıp tavuklarını dolaştırdıkları alanın hemen yanında gördüğümüz kalıntıların tarihi, dile kolay 10 bin 500 sene evveline uzanıyor. Yani Göbeklitepe’de iskân devam ederken Sayburç’ta da insanların hayat sürdükleri biliniyor. Ancak burası, diğer neolitik dönem yerleşimleri gibi esrarengiz bir şekilde gömülerek terk ediliyor.
KÖYLÜLER DESTEK VERİYOR
Bölgede 2021 yılında yapılan araştırmalarda keşfedilen Sayburç, bir zamanlar eski mezarlık zannedilen ve köylülerin definler yaptığı bir alandı. Şimdi ise köylülerin destekleriyle arkeolojik kazılar yapılıyor.
Sayburç’ta sorularımızı cevaplayan Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan, Sayburç’un Taş Tepeler bölgesinde yeni arkeolojik alanları keşfetmek için yapılan araştırmalar esnasında bulunduğunu kaydediyor. Doç. Dr. Özdoğan “Çok taze bir ören yeri. Buranın en büyük farkı köyün içinde olmamız. Köpeklerin ve tavukların eşliğinde kazı yapıyoruz” diyor.
Sayburç’ta ritüellere ev sahipliği yapılan “özel” alanların yanı sıra konutlar kazılıyor. Özdoğan bunu şu sözlerle anlatıyor: Burada Neolitik dönemde iskân gerçekleşiyor. Bu, aşağı yukarı günümüzden 10.500 yıl önceye denk geliyor. 300 yıl yerleşim yeri olarak kullanılan alan daha sonra sebebini bilmediğimiz şekilde terk ediliyor. Burada kazıya başladıktan sonra hem özel yapılarda hem de konut yapılarında çalıştık. Bu nedenle dönem insanının gündelik hayatına dair bilgi sahibiyiz. Kazısı yapılan elli civarında konut ile özel yapıların iç içe geçtiğini ve gündelik yaşam ile inanç donelerinin birbirlerine entegre olduğunu gözlemleme fırsatı bulduk.
10 BİN 500 SENE ÖNCE EV KAVRAMI VARMIŞ!
Kazı alanını dolaştığınızda o devirde bugüne yakın bir “ev” kavramı olduğunu görüyorsunuz. Bunu teyit eden Özdoğan “Binaların içerisinde ocaklar, depolama alanları ve besin hazırlama alanları bulunuyor. Dolayısıyla o dönemde gündelik hayatın büyük bir kısmının evlerin içinde geçtiğini biliyoruz. Ancak haneyi oluşturan nüfusun kimlerden oluştuğunu tam olarak bilmiyoruz. Gündelik yaşantıya dair zengin buluntuların yanı sıra yapıların içinde T biçimli dikili taşlar da yer alıyor. Bizim kült yapılarında karşılaştığımız bu taşlar, burada konut yapılarının içinde de bulunuyor” diyor.
ÖLÜMLE DERİN MEVZULARI BULUNUYORDU
“O dönemki insanların ölüme dair çok derin mevzuları var” diyen Özdoğan sözlerine şöyle devam ediyor: Ölümü anlamlandırmaya çalışıyorlar ve belki de hayatı ölüm üzerinden tanımlama gibi birtakım çabaları var. Biz burada çok fazla mezarla da karşılaştık. İnsanlar Sayburç’ta yaşadıkları yerlerin içerisine gömü yapıyorlardı. Nişlerin içerisinde bazen birkaç kişiye ait kafataslarını birlikte buluyoruz.
Sayburç’ta geçtiğimiz günlerde tanıtılan ve “Ölüm Yüzü Heykeli” adı verilen arkeolojik buluntuyu da anlatan Doç. Dr. Eylem Özdoğan “Bunun bir ölü heykeli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü heykelin yüz kısmında ölü bireyi anımsatacak şekilde ifade yer alıyor. O dönemde yapılan ölüm ritüellerinin izlerini de bu heykelde görebiliyoruz. Dudakları dikilmiş, belki kafatasındaki izler yüzme işlemini yansıtıyor. Urfa bölgesinde insan heykeliyle sıkça karşılaşıyoruz. Fakat bunun net bir şekilde ölümün izlerini taşıyan en tanımlı heykellerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla ölümün bu insanların hayatında önemli yer tuttuğunu ve insanların bununla baş etmeye çalıştıklarını anlıyoruz” şeklinde konuşuyor.
KÖYLÜLER HEYECANLANIYOR
Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan “Sonuçta hâlâ hayatın devam ettiği bir yerde kazı yapıyoruz. Burada ilk çalışmaya başladığımızda köylülerin bazı endişeleri vardı. Ancak köylüler sonuçları gördükçe bizimle birlikte heyecanlanmaya başladılar” diyor.
